Gelecek sezon, en iyi ihtimal "6+2 olacak!.." Ve de "her takımın Türk futbolcuya ihtiyacı olacak!.."
Sen, Selçuk'u, Burak'ı, Umut'u böyle "bozuk para gibi" harcarsan, yarınlarda "yerlerine aynı ayarda Türk Futbolcusu nereden bulacaksın?.."
"Yerlerine yabancı bulacaksan" (ki, öyle görünüyor), bu "borç bilançosunda" Selçuk / Burak / Umut ayarında "yabancı" futbolcuya "kaç para" ödeyeceksin; yoksa "Battı balık yan gider" mi "denilmeye" hazırlanılıyor?..
"Çilek" Sneijder'in alınması ve "mecburen Başkan kontenjanından takıma konulması", dahası, takımın yöneticileri varken, teknik direktörü ve yardımcıları varken, takımın kaptanları varken, "onları atlayarak", hem de "başkanlık katında" Drogba ile görüşülmesi ve de Mancini'nin "buna sesini sedasını çıkarmaması", aksine "Türk futbolunun bu büyük yıldızlarına, tribünlerin önünde, sıradan futbolculara bile yapılmayacak muameleleri reva görmesi", işte Galatasaray Futbol Takımı'nın içinde bulunduğu kaosun en büyük sebebi!..
İzleyin Galatasaray - Fenerbahçe maçının kasetini, dikkatle izleyin; "Selçuk sakatlanmadı"; Sneijder ve de Burak boş iken, getirdiği topu onlara atmadı ve "gol fırsatı kaçtı"; saha kenarında Mancini "el kol hareketleri ile bar bar bağırmaya başladı"; tam bir fırça yiyen Galatasaray Kaptanı, "Sakatlandım" demek için sekmeye başladı ve kenara geldi; bu defa Mancini, "zaman kazanmak için" "Sahadan çıkma, yere yat" diyerek bağırmaya başladı ve "ipler koptu"; o maçta kaptanlık bandının ve Galatasaray formasının başına gelen budur!..
Ama, "Selçuk'un isyanı" sadece "o maça ve o ana bağlı değildi"; çoktan beri Aysal - Mancini ikilisinin yapa geldiği "büyük yanlışlarının" doğal sonucuydu; "Son damla ile bardak taştı!.."
İşte, "Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan UEFA Şampiyonluğu'nu ve UEFA Süper Kupası'nı kazanan, 4 yıl üst üste Süper Lig Şampiyonu olarak rekor kıran Galatasaray takımının en önemli adamlarından biri olan" Küçük Hakan (Ünsal)'ın 8 Nisan Salı günü yazdığı "enfes" yazıda, ortaya koyduğu "acı" gerçek:
"Ujfalusi, Elmander ve Eboue gibi yabancı oyuncular kendilerini takımın bir parçası gibi görüp hareket ettiler. Şimdi, Selçuk, Burak, Umut, Sabri, Gökhan hatta Semih'in başrolde olduğu bir Galatasaray'dan, Drogba, Sneijder ve Melo'nun eline geçen bir Galatasaray var artık.
Burada en büyük hata Galatasaray yönetimde... Yanlış tercih yaptılar ve bu saatten sonra dönüş de zor. Yerli oyuncuları ezdirerek, ikinci plana atarak değersizleştirdiler.
Yaşanan olumlu gelişmelerde yabancı oyuncular sürekli ön plana çıkarken, kötü gidişin sorumlusu devamlı yerliler oldu.
Sahada durumu düzeltmesi beklenen oyuncular Drogba, Sneijder ve Melo'ydu ama durum düzelmedi diye Selçuk, Burak, Semih ve Sabri suçlandı, protesto edildi. Drogba, Sneijder goller kaçırdı, alkışı aldı, Burak kaçırdı stat yıkıldı. Ama yıkılan stat değil Burak'ın özgüveni ve gururu oldu.
Takım, liderden çok gerilere düşmüş, yarışı erken bırakmışken sahada hep var olan Melo kırmızı kart görürken bile alkışlanırken, Selçuk kredisinin bu kadar çabuk bitirilmesine, yaptıklarının bu kadar çabuk unutulmasına üzülüyor ve şaşırıyordu.
Kaptanlık bandını ve formayı Selçuk çıkarmadı. Onun üzerinden aldılar.
En can acıtan nedir biliyor musunuz? Kendi taraftarınızın sizi protesto etmesi kadar size sahip çıkacak birilerinin olmamasıdır. Ünal Aysal yönetimi, bırakın bu oyunculara sahip çıkmayı, eleştirerek bu oyuncuları Arena'nın ortasına attı."
Ey Galatasaraylılar, Hakan Ünsal'a kulak verin ve gerçekleri "artık" öğrenin!..
Milyonlara müjde mi?..
Rekabet Kurulu'na teşekkürler!..
"Maç naklen yayınlarının sadece Digitürk'ten değil", D-Smart, Tivibu, Türkcell TV, Teledünya gibi platformlarda da yayınlanmasının yoluna açtı!..
Futbol Federasyonu ile Digitürk arasındaki "maç naklen yayın hakkı sözleşmesi" 2014-2015 sezonu sonunda bitiyordu. İki taraf "ihalesiz" bu sözleşmeyi "iki sezon daha uzatmak için" anlaştılar, yaptıkları sözleşmeyi de "onay için" Rekabet Kurulu'na verdiler.
Rekabet Kurulu da, sözleşmeyi "bir şartla" onayladı, "o şarta göre", Digitürk, "Başka operatörlere de, maç naklen yayınlarını yayınlama hakkı tanıyacaktı" ve "Rekabet Kurulu'nun onaylayacağı fiyat tarifesi üzerinden, o operatörlerle sözleşme yapacaktı."
Eğer "bu şarta uymazsa, Rekabet Kurulu sözleşmeyi iptal edecek, Futbol Federasyonu naklen yayın havuzunu ihaleye çıkaracak ve de Digitürk'e ceza verilecekti!.."
"Bu haber" gazetelerde çıkınca, Digitürk "hemen" bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya göre, Digitürk "yıllardan beri 'Alt Lisanslama yöntemi ile yayınların paylaşılmasına taraftardı', ama hiçbir platform yayınlar için gerekli olan 'uygun ticari şartları' kabul etmiyor, yani Digitürk'ün istediği parayı vermiyordu, veremiyordu. Verirlerse, onlar da yayınlanan maçları, yayınlayabileceklerdi!.."
Böylece, "başka platformlarla anlaşmış" kuruluşlar ve kişiler, "eğer kendi abone oldukları platform bastırıp parayı Digitürk'ten maçları yayınlama hakkı alırsa", Digitürk'e abone olmadan, "maçları izleyebileceklerdi!..",
Tabii, o platformların talep edecekleri "ek 'şifre açma' ücretini ödeyerek!.."
Sporseverlerin garibine giden şu oldu; "neredeyse milyonlarca kişiyi ilgilendiren" bu gelişme, "neden" gazetelerimizde "Melo'nun çıkardığı dil kadar bile yer almamış" ve de üzerinde "beş-on yorum" bile yazılmamıştı?..
Gerçek mi, değil mi?..
Gazetelerin birinde bir haber çıktı ve "bildiğim, gördüğüm kadarı" ile bugüne kadar yalanlanmadı!..
Halbuki, "Benzer haberler, doğru değilseler, anında Galatasaray İnternet Sitesine ve GSTV ekranına konulan bildirilerle yalanlanırdı!.."
"İnanmak istemediğim" ve "İnşallah doğru değildir" dediğim gazete haberine bakılırsa, "Ünal Aysal Fildişi Sahilleri'nde yatırım yapacakmış ve Drogba ile bu konuyu konuşmakta imiş!.."
Aysal, bu konuda açıklama yapmalı ve Galatasaraylıları bilgilendirmelidir. Zira "Drogba / Sneijder / Melo konusu" ve Başkan'ın "Gecelerin statlardaki adamı olmaktan çok gecelerin eğlence yerlerindeki adamı olmaya başladığına dair onca haber / resim çıkan" Drogba'ya olan ilgisi ve "Bir yıl daha kal" ısrarı, çok hassas bir süreçten geçmektedir ve "gerçekleri bilmek" Galatasaray Camiası'nın hakkıdır!..
Bülent Yıldırım'ın hatası!..
Ne dedi "Galatasaray - Fenerbahçe maçından hemen sonra" TV ekranından, ülkenin "bir numaralı ve en pahalı futbol yorumcusu", Rıdvan Dilmen; "Hakem Fenerbahçe'ye Anadolu takımı muamelesi yaptı!.."
Sonra da, "düşünüp taşınma zamanı da bularak" yazdığı maç yorumunda da, "aynı sözü" tekrarladı!..
Yıllardır, belki de yüz yıldır "Anadolu Takımları'nın hakemlerden gördüğü muamelenin ne olduğunu" Rıdvan'ın "bu sözünden daha veciz olarak" kim ve nasıl anlatabilir?..
Ve de, Rıdvan hem yorumunda, hem de yazısında hakem Bülent Yıldırım'ı yerden yere vurdu; "Sen misin Fenerbahçe'ye Anadolu takımı muamelesi yapan" misali!..
Eee, İstanbul Dükalığı'nın sözcüleri "böyle olunca", hakemler ne yapsın; söyleyin bana, "yıllarca direnen ve bu yüzden yerden yere vurulan", sonunda kendi kendiyle "Aptallık etme" hesaplaşması yaparak "doğru yolu(!) bulan" ve "bulduğunu da Beşiktaş - Kayserispor maçında dünya âleme ilan eden" Cüneyt Çakır haksız mı?..