Rahmetli babam, köylü çocuğu idi; Manyas'ın Çavuşköyü'den. "Okumak için" köyden kaçmış, askeri okula girmiş ve subay olmuştu. Ama "derin bir edebiyat / tarih ve okuma / yazma tutkusu" ve bu tutkulara layık binlerce kitaplık bir kütüphanesi vardı; eski yazıyı okuyup yazan, Farsçaya ve Arapçaya hakim bir "Osmanlıca" bilgisi de vardı. nesir yazdı, aruz ve hece şiirler yazdı, kitaplar yazdı, makaleler yazdı,
Bugüne kadar unutmadığım, unutamadığım ve hayatım boyunca kendime rehber yaptığım sözlerinden biri şuydu:
"Küçük öküz yoldan çıkınca, övendireyle büyük öküzü dürteceksin!.."
İşte, "binlerce yıllık" Türk köylü ve çiftçisinin hayat felsefesinden gerçek hayata geçirdiği derslik bir söz!..
Gerçekten çocukluğumuzda köye gittiğimizde, bu sözün ne kadar doğru olduğunu bizzat görürdük; harman yerinde, düveni çeken öküzlerden genci, düveni döndürdükleri rotayı şaşırıp yolundan çıkınca, döveni süren, övendireyle, yaşlı ve tecrübeli öküzü dürter, yaşlı öküz, genç öküzü düvenin asıl rotasına çekerdi!..
Yukarıdan beri, "bu kadar şeyi neden yazdım"; hem de artık ortada düven / övendire kalmamış ve köylümüz / çiftçimiz teknolojinin bütün imkân ve makinelerinden faydalanırken?..
Üstelik, "bu satırların spor sayfasındaki bir spor yazısında" işi ne?..
İşi şu; "harman yerindeki gerçek", spor sahalarının da gerçeği!..
Durmadan yazıp çiziyoruz, hem de yıllardan beri; "Bu genç çocuğa da ne oldu, daha ikiüç hafta önce sahada basmadık yer bırakmıyordu, şimdi koşacak hâli yok!.."
Hımmm!... Eğer bir takımdaki "genç sporcular", hem fizik, hem beyin olarak "bu duruma düşmüşlerse", bilin ki, "istisnalar hariç (ki, bu istisnalar çok nadirdir)", o takımların içinde bu çocukların bu duruma düşmelerine "sebep" ve de "örnek" olan bir "büyük" vardır!..
Eğer, "övendire ile o büyüğü dürtmez", övendirenin o sivri ve kalın uçlu demir iğnesini o büyüğe batırmazsanız, genç oyunculardan "istikrarlı" bir verim almanız mümkün olmaz; zira hele hele "büyük" şehirlerdeki "büyülü" gece hayatı,"cebi bol para da gören" genç sporcular için monoton ve ağır antrenmanlardan çok daha caziptir ve ne yazık ki; "Ben gencim, ben güçlüyüm, bana bir şey olmaz, çıkar maçımı oynarım" inancı da, "oynamalarına yetmez!.."
Burada takım ismi, oyuncu ismi, "yaşlı" ismi, "genç" ismi yazmak istemiyorum; ama biliniz ki, "bunca yıldır" bu işin içindeyim; "teşbihte hata olmaz" diyerek, diyorum ki; "sahaların büyük öküzleri de, küçük öküzleri de hep vardı"; bugün de var, yarınlarda da olacaklar!..
İşte tam da burada, takımlara, hele hele "hocaları yabancı olan" takımlara bir "ağabey / yönetici" şart; "küçüklere kötü örnek olup, onların yoldan çıkmalarına sebep olan büyükleri dürtecek" bir ağabey / yönetici!..
Ve elbette "en iyisi ve kestirmesi", takımın, kadronun içine "gece koşu olmuş" oyuncuları sokmamak; ama "kimin umurunda?.."