Küfürlerin havada uçuştuğu bir dönemde Mevlana'nın bir sözünü hatırlatırım; "Bin tane küfür etsen de, benden bir tane duyamayacaksın", işte "büyüklüğün sırrı" bu sözdedir...Öncelikle yazmalıyım; "gazetelerde yazılanlar ve TV'lerde söylenenler doğru ise", daha düne kadar "FIFA kokardı taşımış olan" bir hakemin, "cüsse olarak" ülkemizde oynayan futbolcuların "en okkalılarından biri olan" Emenike'nin "dakikalar ve dakikalar süren" yaptıklarını "yardımcıları ile beraber" görmeyişi, Türk hakemlik tarihinin en büyük "hakem skandallarından" biridir!..
Dahası, hakemlerin "kolunda kaptanlık bandını taşıyan" bir futbolcunun, "rakip hocaya karşı sarf ettiği tribünlerden bile duyulan küfürleri duymamaları", bu skandalı "katmerlemiş", Merkez Hakem Kurulu'nun ve Futbol Federasyonu'nun kapılarına asmıştır; yazıklar olsun!..
Küfür, evet küfür, nedir, ne olmuştur, bir bakalım düne, bugüne!..
Taaa Avrupalardan başlayarak, "küfrü" Türk sahalarına kadar taşımasıyla, rakip oyunculara, hakemlere "sakınmadan" sarf etmesiyle tanınan, üstelik "beynelmilel ve yerli tabirleriyle taşıdığını" defalarca ortaya koyan ve "bu konuda sabıka kayıtları olan" futbolcu kimdir?..
Turgay Renklikurt Hocamın "son yazısında", arşivden bulup çıkardığı "Bize değişiklik yetmez, devrim lazım. Zaman, söylemeden ziyade eylem zamanıdır" sözünü söylediği hâlde, "bu oyuncuyu hâlâ milli takıma çağıran ve koluna kaptanlık pazıbendini takmakta bir mahzur görmeyen", üstelik "bir meslektaşına o küfürleri eden" bir futbolcuyu kadrodan çıkaramayan , dahası "Türkiye Futbol Direktörü" unvanını taşıyan "Hoca" kimdir?..
Yıllar yılı, bu futbolcuyu "evlat-ı manevisi gibi" koruyan, kollayan, baş tacı eden başkan kimdir?..
Şike Davası tapelerinin, "küfrün, hem de 'cinsel' küfrün binini bir paraya düşüren yöneticilerin başında geldiğini ortaya koyan" yönetici kimdir?..
Dahası, statta on binlerce taraftara konuşurken, "eski kaptanları lehine tezahürat yapan" binlerce taraftara, "Terbiyesizler, ahlaksızlar, köpekler" diye bağıran Başkan kimdir?..
"14 yaşında" bir öğrenci, "pencereden küfretti" diye, okulu," kendi stadının soyunma odaları yerine koyarak korumaları (Silahları var mıdır?) yanında olarak basan" , uyarılara rağmen müdür odasına gideceğine, doğrudan sınıfa girerek, "gazete ve WEB sitelerindeki haberlere, TV'lerin okulda yaptıkları röportajlara göre, öğrencilere tehditler savuran" kulüp başkanı kimdir? (Nerededir savcılar, nerededir ilgili bakanlıklar; o okul dağ başında mıdır? Ya benim, "böyle bir olayı neredeyse yok sayan" anlı şanlı spor medyam, nerededir?..)
Gazetecinin görevi, "karanlıkta kalan gerçekleri yakacağı bir küçük ateşle aydınlığa çıkarmaktır"; spor etiğine, genel ahlaka aykırı, başta çocuklarımız, gençlerimiz, sporcularımız olmak üzere, herkese "kötü örnek olan" kişileri, "unvanları, makamları kim olursa olsun", korumak değil!..
"Kişi ve kulüp aidiyeti", gazetecileri, kör ve sağır yapmamalıdır!..
Hele hele, "spor sahalarında adaleti dağıtan" hakemlerin 'Duymadım, görmedim' demeleri, adalet adına da, spor adına da tam bir "ahlak cinayetidir"; göz göre göre bu suçu işleyenlerin spor sahalarında işi yoktur, olmamalıdır!
Son sözüm; "bin tane küfür edip" de, bir çocuğun bir küfrüne tahammül edemeyenleredir. Onlara, Mevlana'nın bir sözünü hatırlatırım; "Bin tane küfür etsen de, benden bir tane duyamayacaksın", işte "büyüklüğün sırrı" bu sözdedir; okul basmada değil!..
***
Özür: Dün WEB sitemizde, sevgili Kemal Belgin'in Fenerbahçe-Beşiktaş maçı ile ilgili ve "Adayımın marifeti" başlıklı yazısı, "benim imzam ile çıkmıştır"; bu hata için bütün okuyucularımızdan özür dilerim. ÖU.