Kupayı kaldırarak gurur duymak!..

A -
A +

Bu yazıyı "Çarşamba günü için" yazmıştım; sonra "heyecan, coşku ve kutlama süreci geçsin ve soğukkanlı düşünme süreci başlasın, öyle okunsun" diyerek "Cuma" gününe bıraktım!.. ??? Coşalım, sevinelim, alkışlayalım, elbette "gurur"da duyalım; bunlara hiçbir itirazım yok, sözüm de yok, zira ben de "son geceye kadar"öyle yaptım ama "şimdi" diyeceğim "başka şeyler" var, çok kişiyi kızdıracak "başka" şeyler!.. Beni artık, gruplardan çıkmalar, çeyrek finale kalmalar, yarı final oynamalar, üçüncülükler, ikincilikler kesmiyor... Elbette, şampiyonada "rakibimiz olan takımları"hele hele "Amerika'yı görmeden, Basketbol'da Dünya İkinciliği" rüyalarımızda görsek "mutluluktan uçacağımız" bir büyük olaydı ama işte "hepsini seyrettik"ve ben 55 yıldır spor yazıp gelen bir kişi olarak diyorum ki; "Gurur da duysak, sevinsek de, hoplayıp, zıplasak"da, "kupayı kaldırtmayan sonuçlar" artık beni kesmiyor; kesmiyor!.. Hele hele "üçüncü sınıf"ve "çaylaklarla dolu" bir Amerika takımından "17 sayı fark yediğimiz"ve "mücadele bile edemediğimiz" bir finalden sonra hiç kesmiyor!.. "Sırplarla oynadığımız yarı final maçını beraberce seyrettiğim" arkadaşlarıma, maç sonrası TV ekranlarına akseden görüntülere bakarak şöyle dedim; "Bizim takım, 'işim bitti' havasına girdi, kafalarında turnuvayı bitirdiler, onları yönetenler ve alkışlayanlar da gümüşü aldığımızı kabul edip primini bile kestiler, bu çocuklar yarınki maça konsantrasyonları 'sıfır' olarak çıkacaklar, kazanma şansımız hiç yok!.." Bizim yaptığımızın "tam tersini yapan"Amerikalılar, yarı finalde Litvanya'yı yenince "herhangi bir maç sonrası gibi" taşmadan, coşmadan, abartmadan soyunma odalarına gittiler; halbuki "çoğu çaylaktı" ve bu çaylaklar "Dünya Şampiyonluğu için finale çıkmışlardı"; ama onlar için "sevinmenin şartı da, zamanı"da "tek" idi; "finali de kazanmak ve sonrasında sevinmek!.." Bizler ise, "Sırpları yenince", sanki "şampiyon olmuş gibi" sevindik, daha da ötesi "bu sevinç gösterisini", terlerimizi salonun içinde ve soyunma odalarına girmeden koridorlarda kameralar ve mikrofonlar önünde soğutmayı uzattıkça uzattık; "bir gün sonra final vardı" ve rakip Amerika idi, gençlerimiz ise "durmadan" zıp zıp zıplayıp "zaferi" kutlamaya devam ediyordu. İşte "kupayı kaldıranlar" ile farkımız burada; "kafa olarak" biz, hep "avucumuzun içine kadar gelen şampiyonlukları" kaçırdığımızda diyoruz ki; "Ne yapalım, buraya kadar gelmek bile başarı, bu çocuklar görevlerini yaptılar; onlarla gurur duyuyoruz!.." Artık anlamalıyız ki, eğer "zirve için mücadele fırsatını yakalayacak kadar" güçlü isen, ki "benim" takımım bu şampiyonada seyrettiğim rakiplerime baktığımda, "çok güçlü", dahası Türk Basketbol Tarihi'nin "en güçlü, en derinliği olan", yedek sıralarından, "ilk beşte oynayanlar kadar destek alan"bir kadroya sahipti; "asıl başarı", işte "böyle bir kadro ile" finali de kazanmaktı, kaybetmek değil!.. Evet, "asıl başaranların, finali kazanıp, kupayı kaldıranlar olduğunu" kafalarımıza kazımadıkça, yarınlarda "bizden başka hiç kimselerin hatırlamayacağı" ikinciliklerle, üçüncülüklerle yetinir, "Sizlerle gurur duyuyoruz"demekten öteye gidemeyiz!.. Ben, "aldığımız derecenin önemini bilen" bir spor insanı olarak "üçüncü sınıf bir takımla gelen ABD'nin ardında ikinci olmak"ile "artık gurur duymak" istemiyorum!.. Ben artık, bunca imkân verilen ve bunca gayret gösterilen spor branşlarında "altın'lı" günlerin gelmiş olması gerektiğini ve ancak o zaman "gerçekten gurur duyacağımı" söylüyorum!.. Şimdi, bir çok arkadaşım ve meslektaşım diyeceklerdir ki; "Sanki bugüne kadar olimpiyatlarda, Dünya ve Avrupa şampiyonalarında bir yığın şampiyonluk almışız da, tutmuş böyle yazıyorsun; yahu, Dünya İkinciliği bu, insan gurur duymaz mı?.." Onlara cevabım şu; maçtan sonra sporcularımızın vücut dilleri ve yüzleri ile Amerikalı basketbolcuların yüzleri ve vücut dilleri "ne demek istediğimi" çok güzel anlatıyordu!.. Rakiplerimiz arasında "kendi ülke milli takımına en az benzeyeni", dahası "hatta hiç benzemeyeni"olan Amerika'ya, hem de "hiç mücadele edemeden" ve "tam bir teslimiyet içinde"yenilerek "İkincilik" kürsüsüne çıkan gençlerimizin "sevinmediği" bir gecede, söyler misiniz bana, ben "nasıl ve neden"sevinmeliydim?.. İşte buraya yazıyorum, "bu kafayı değiştirmezsek", önümüzdeki Avrupa Şampiyonası'nda şeref kürsüsüne çıkmamız bile çok zor olur; çok zor!.. Hatırlayalım; "Dünya Üçüncüsü olan" Türk Futbol Milli Takımı ile de "gurur duymuştuk"; sonrası ne oldu?.. Daha dün, Serbest Güreş Dünya Şampiyonası'nda bile "sıfır" çekerek, rezil ve de 18'inci (Yazı ile; onsekizinci) olmamızın "ana sebebi" ne ola ki?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.