Kutluyorum, Montella’yı...

A -
A +

Bir “4-6-0” tutturulmuş gidiyordu…

 

Hocamız Montella, “deplasmanda oynanan” Galler maçından sonra “Çok formda bir golcünüz olsa yine 4-6-0 mı oynamayı tercih edersiniz?” sorusuna, “Avrupa Şampiyonası’nda en fazla gol atan takımlardan biriydik. Klasik bir golcüyle oynayıp maçı kaybetmemiz mi, yoksa herkesin gol attığı bir takımla kazanarak uzun yıllar şampiyonalarda başarılı olamamış bir takımın üzerindeki yükü atmamız mı sizi mutlu eder?” diyerek cevap verdi.

 

İzmir’de oynanan ve 3-1 kazanılan İzlanda maçından sonraki “Grup puan cetveli ile” de ne kadar haklı olduğunu gösterdi. “Deplasmanda Galler’den alınan 1 puanın kıymeti” ortadaydı; Türkiye grup lideri!..
Türkiye, deplasmandaki karşılaşmaya kadar Galler ile 9 maç oynamıştı; 2 galibiyet, 5 mağlubiyet, 2 beraberlik.

 

İzlanda ile İzmir maçına kadar 13 maç oynamış, 2 maç kazanabilmiş, bilançoyu, 8 mağlubiyet ve 3 beraberlik ile tamamlamıştık…

 

Acı tablo ortada idi; iki rakibimizi toplam 22 maçta sadece 4 defa yenebilmiştik…

 

Ve de, Montella’yı, “Türkiye’yi deplasmanda ‘vasatın üzerine çıkan tek oyuncusu olmayan’ bir takımla, Galler’e karşı ‘defans oynattı ve yenemedik’’ diye” yerle yeksan ettik… Bir, açık açık “Vai a casa / Evine dön” demediğimiz kaldı…

 

Biraz insaf, Şenol Güneş Hoca’mızın, Uluslar Ligi’nde ‘Lüksemburgların yanına kadar’ küme düşürdüğü takımı, Avrupa Şampiyonası’nda ‘çeyrek final’ kapısına getiren” bir Hoca’nın, “Galler’e karşı ‘neden 3 puanlık oynatmadı da 1 puanla yetindi” diye yerden yere vurulması, bilmem ki ne kadar insaflı oldu?..
Bugüne kadar 9 maçta 2 defa yenebildiğimiz Galler’e deplasmanda “3 puan alayım” derken, “yenilerek” dönseydik; “acaba” neler neler yazacaktık?..

 

Aslında, “sakatlıktan yeni çıktığı için” Montella’nın haklı olarak “skora göre kulübede oturttuğu Hakan Çalhanoğlu’nu sahaya gönderecekti ki, Barış Alper “göz göre göre” kendisini sahadan attırdı. 11’e 11 oynamaya devam etseydik, kalan Çalhanoğlulu dakikalarda galibiyeti getirecek golü de atabilirdik…
Montella’nın “Neden ilk on bire koymadı” diye eleştirildiği “Çalhanoğlu’nu ‘temaslı futbol onayan bir rakibe karşı ilk 11’e koymak ve sakatlığının nüksetmesini seyretmek” bilmem ki, Türk Millî Takımı’na ne kazandıracaktı?..

 

“Galler maçında muhafaza etti” ve kaptanımız, İzlanda galibiyetinin Kerem, Eren, Arda Güler, Abdülkerim Bardakçı ile beraber mimarlarından oldu.

 

Sözü fazla uzatmayayım; şimdi, “grup birinciliği iddiamız” sürüyor ve Galler’i, İstanbul’da misafir edeceğiz!..

 

Kerem’i unutmadım… Portekiz’de, Benfica’lılar bayram yapıyordur.
Bilmem ki, Galatasaraylılar “taraftarın küstürdüğü, Okan Hoca’nın ve Erden Timur’un görevini yüklenen üçlünün koruyamadığı” tarihî “üçlük” kahramanının “12 milyon avroya elden kaçırılışı” konusunda ne düşünüyorlar?..  

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Rüstem Erol 11 Eylül 2024 06:21

Kıskançlık böyle bir şey olmalıdır. En ufak hatasında yuhalandı, ıslıklandı ve Twitter'da linç edildi. Okan ve başkan bu çocuğu korumadılar bir avuç serseriye yem ettiler o da gitti. Benfica, Keremi parlatır sonra FB alır ve ilk GS maçında bizim fileleri havalandırır. Her zaman söyledim! Okan dan Galatasaray'a hoca olmaz kovulması lazım tez zamanda ve yerine iyi bir yabancı hoca getirilmelidir. Ama asıl problem kulübü lisecilerin oyuncağı olmaktan kurtarılmasıdır. Yoksa daha çok Adnan Polat, Burak Elmas ve Mustafa Cengizleri yer bunlar.