Lider ve büyük olmanın gereği!..

A -
A +

Şu anda Türk Milli Takımı Teknik Direktörlüğü'nü kabul etmek, kariyerli bir hoca için çok büyük risktir, zira finallere giden yolda "sadece" 5 tane kritik, stresli ve "mutlaka" kazanılması gereken maç vardır, sonunda başarılı olunamazsa, çok kişi çıkıp diyecektir ki; "Ersun Yanal kalsa idi, bu takımı finallere taşırdı, ama yeni hoca başaramadı." "Başarılı olması" hâlinde ise,"her şey normal karşılanacak" ve "Böylesine kariyerli bir hocanın milli takımı finallere götürmesinden tabii ne olabilir" denilecektir!. Futbolu ve futbol camiasını bilenler, olaylara "mantık çerçevesinden bakanlar" böyle düşünüyor ve söylüyorlar!. Duygusal yaklaşımlarla konuya "vatan - millet - Sakarya" penceresinden bakanların ise "alınacak olan" riskin "büyüklüğüne" pek önem verdikleri söylenemez!. İşte, "olacaksa" Levent Bıçakçı - Fatih Terim buluşması "bu ortamda yapılacak!." "Bir daha Türkiye'de takım çalıştırmam" diyerek, bugün "Büyük lokma ye, büyük lâf etme" sözünün "doğruluğunu ispatlayacak" bir örneği daha verme durumunda olan Fatih Terim, bana göre görevi "vatan - millet - Sakarya" duygusallığının sonucu olarak değil, "Türk Futbolu'nun en kariyerli iki hocasından biri olarak" ve "alacağı riski bile bile" kabul etmelidir!. "Lider" olmanın "büyük" olmanın gereğidir; işte "böyle zamanlarda" her türlü riski göze almak!.. Terim, görevi "Ben Türkiye'de artık takım çalıştırmam" dediğini öne sürerek, "Bu sözümden dönemem" direnişiyle reddederse, ona söyleyecek "sözümüz" olamaz!.. Ama, gönlümüz, mantığımız, aklımız, "Fatih Terim'in bu görevi kabul etmesinden yana!.." Türk futbolunda ve Milli Takımda "yeni ve aydınlık bir dönem için", Terim göreve!.. Heyecanla bekliyoruz!. Teşekkürler Gerets!.. "Yeni" Hoca diyor ki: "Galatasaray'ın 25 maçını kasetlerden çok dikkatli izledim. Takımın saha içindeki temel disiplininden çok etkilendim. Bir-iki pozisyonda eksikler dikkatimi çekti. Bunları yönetimle aramızda konuşuyoruz. Önemli olan, birbirini tamamlayan, koşan ve mücadele eden bir takım olması. Burada bir tane yıldız olabilir. Sol ayaklı hücuma dönük bir oyun kurucuya ihtiyacımız var." Dobra dobra konuşan, "gelecek yılda olabilecek bir başarısızlığın, zeminini ve mazeretini bugünden hazırlamaya çalışmayan" bir Hoca'nın herkese "örnek olacak" sözleri!.. Gerets, "bu enteresan açıklaması" ile de "Hagi'nin Galatasaray'daki teknik direktörlük kariyerini onaylamış ve kendini riske atmış oluyor!.." "Hagi, Galatasaray'a teknik direktör olamaz, Hagi Galatasaray'da ne yaptı" diyenlere de, en iyi cevabı Gerets verdi!. Gerets'in de "üzerinde durduğu" ve "vazgeçilemez şart" olarak gösterdiği "10 numara" olayı, Hagi'nin istediği ve beklediği şekilde çözümlenebilse, belki de Galatasaray "şu anda, Türkiye Şampiyonu olarak, Şampiyonlar Ligi'ne hazırlanacaktı!.." Bugün "Figo'ları almaya kalkan" yönetim, Hagi'ye "10 numara imkânı sağlayabilse" idi, çok büyük bir ihtimalle Ribery skandalı da yaşanmayacaktı!. Olan oldu; hiç olmazsa "bu defa" gereken yapılsın ve "Hagi'nin takımı, ona lâyık bir 10 numara ile", Gerets'in yönetiminde "boşalmış" Galatasaray tribünlerine, heyecan getirsin, seyirci getirsin!.. "Büyüklere masallar" ile geçirilen günler, haftalar, aylar, sezonlar devam edecek mi, etmeyecek mi, yaşayıp göreceğiz; çoğu gitti, azı kaldı!.. "Reha Kapsal" diye biri!.. Haftalardır yazmak istiyor, ama "araya giren olaylar sebebi ile" erteliyordum; şimdi tam sırası!.. "Başarısız" olan, arkasındaki federasyon, kamuoyu ve medya desteğini kaybeden, "çelişkiler denizinde bata çıka yüzmeye çalışan" ve sonunda "olması gereken" noktasında Milli Takım Teknik Direktörlüğü görevini bırakan Ersun Yanal'ın "yolları ayırma" haberleri içinde yer alan ve üzerinde pek durulmayan bir konu vardı; "alacağı para!.." Yazılanlara bakılırsa, Ersun Yanal'a "6 aylık maaşı peşin olarak ödenecekti" ve bu da "6 çarpı 78 milyar lira" tutuyordu!.. Yani; 468 milyar lira!.. Geçen sezonun son günleriydi; sevgili kardeşim Hıncal Uluç İzmir'de idi. Alsancak'ta bir kafede dostlarla lâflıyorduk!. Masamızda Ümit Kayıhan ve Reha Kapsal hocalarımız da vardı!.. Reha Kapsal'a, Karşıyaka'dan "çok cazip bir teklif gelmişti!." Kabul edip etmemekte tereddüt ediyordu. Ümit Hoca, "Reha" dedi; "Karşıyaka'yı en iyi bilenlerden biri Öcal ağabeydir, onun fikrini al!.." Reha Hoca'ya "Karşıyaka ile ilgili görüşlerimi" anlattım!. Bir hafta sonra, gazetelerde onun Karşıyaka ile sözleşme yaptığını okudum!. Aradan bir ay geçmeden ve "yeni sezon açılmadan", gene gazetelerde "bir başka haber" gördüm; "Reha Kapsal, istifa etmişti!." Birkaç gün sonra "yolda karşılaştık", bana "Ağabey çok haklıymışsın, senin sözlerini dinlemem gerekirdi" dedi!. Şimdi okurlarım soracaklar; "Peki ama, yazıya neden Ersun Yanal ile girdin, bunun Reha Kapsal ile ne ilgisi var?" İlgisi şu: "İlkeler ve prensipler ışığında" hiç gözünü kırpmadan ve "kaybedeceği büyük parayı" düşünmeden istifa eden Kapsal, "trilyonluk çekleri de, peşin aldığı parayı da, Karşıyaka kulübüne tek kuruşu eksik olmadan iade etmişti!." Bana dedi ki: "Ağabey ben gencim, önümde uzun bir yol var, bu yola üzerime gölgeler düşürerek, arkamdan onu bunu konuşturarak devam edemem. Para her zaman ama az, ama çok kazanılır, kaybedilen itibarın geri dönüşü çok zordur!.." Etraf kalabalık olmasa, sarılıp alnından öpecektim!. Yıllardır futbol camiasında "adam gibi adamlar" adeta "Diyojen'in feneri ile aranır olmuştu"; işte "onlardan biri" tam karşımda duruyordu ve ben ona "Seni kutlarım" demekten ve "gönlümü vermekten" öteye geçemiyordum!. Şimdi, "görevimi yerine getiriyor" ve bu satırlarımla "onu alnından öpüyorum!." Başarılar Reha Hoca, bir gün seni Milli Takımın başında da göreceğiz; inanıyorum!.. Yaşlılık inadı!.. Sevgili Doğan Koloğlu ağabeyimizin "Hakan Şükür'ü, hem de o muhteşem kariyeri ile beraber, 34 yaşında gömme inadı", bütün hızı ile sürüyor!.. Ersun Yanal'ın "açıklayamadığı ve tuhaf gerekçelerle geçiştirmeye çalıştığı" inadından "Hakan Şükür düşmanlıklarına yeterli malzemeyi bulamayanlar", Doğan Koloğlu gibi "futbolu çok iyi bilen ve yazan" bir insanın, "bu yazdıklarına sarılıyorlar"; ama insanları kahkahalarla güldürüyorlar!. Olayda, "yaşlılık inadına dönüşen" bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz ortada!.. Sevgili ağabeyimiz, "haklı olduğunu" ispatlamak için, "elmalarla armutları toplayıp, bölmeye, çarpmaya, çıkarmaya çalışıyor!." Hasan Kabze ile Fatih Tekke'nin "Hakan Şükür'e alternatif olmadıkları, ama onunla beraber oynayacak futbolcular oldukları" ortada iken, "istatistik rakamlarına" dayanarak onları birbirine "alternatifmiş gibi" göstermeye çalışmanın "yanlış" olduğunu kabul etmek de, bir türlü işine gelmiyor!. Bıraktım, bu gerçeği, Fatih Tekke'nin de, Hasan Kabze'nin de "Hakan Şükür gibi olabilmeleri için" hangi "uzun yoldan geçmeleri gerektiği", Hakan'ın geçmişinde yazılı!.. Yerli - yabancı "hemen hemen" her futbol otoritesinin "Elinde Hakan Şükür gibi bir oyuncu varken, onu oynatacaksın, ondan yararlanacaksın" açıklamalarına karşı, Doğan ağabeyimizin analizleri "çok zayıf kalıyor" ve "bu inat", onun "karizmasına da, kariyerine de yakışmıyor!." İşin cılkı çıktı!.. Dün sabah internette gazeteleri tarıyorum, büyük ve "sporda iddialı" bir gazetemizdeki habere göz attım; Beşiktaş Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, "Carew çok ağır bir oyuncu, onu satın" demiş ve Beşiktaş yönetimi de bu oyuncuyu "Lyon'a vermişti!". Birkaç dakika sonra, bir başka büyük ve sporda iddialı gazetenin spor sayfasında bir haber gördüm!.. Aaaa..O da ne; bu gazeteye göre de, Rıza Çalımbay "Carew satılamaz, zaten satarsak yerine kimi alacağız" demiş ve Carew Beşiktaş'ta kalmıştı!. Bre aman; bu nasıl iş? Rıza Çalımbay "saatte bir fikir mi değiştiriyordu", yoksa benim anlı ve şanlı ve de büyük ve iddialı spor medyamda "birileri" işkembe - i kübradan atmaya devam mı ediyordu? Buyurun karar verin bakalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.