Fenerbahçe yenilmiş, Beşiktaş berabere kalmış; Galatasaray sahasında Konyaspor'u yenerse, iki büyük rakibine karşı "beklemediği bir bayram hediyesi" alacak, ne var ki "sahada bunun bilincine varmış", Milan Baros hariç, bir tane sarı-kırmızılı futbolcu göremedik ilk yarıda. Zaten ilk on birde "şapkadan çıkarılmış" bir Mehmet Güven'le oyuna başlamak, "Hakan Balta ile, Arda'yı oynatmak için" geçen haftaki tertibi çorbaya çevirmekle, talebelerine "Aman dikkatli olun, Fenerbahçe ve Beşiktaş puanlar kaybetti, biz galip gelelim" ikazını yapmasına rağmen, Skibbe'nin de Konyaspor'u ciddiye almadığı ortada idi ve "takım Hoca'nın deneme tahtası olmaya" devam ediyordu!.. Hem "Ben de yeniyim, talebelerimin çoğu da yeni, bize zaman gerek" diyeceksin, ama "her maça takımın iskeleti zedeleyecek" tertip ve taktiklerle çıkacaksın; olacak iş mi?.. "Böyle giderse", ne futbolcular Skibbe'yi , ne de Skibbe futbolcularını tanıyabilecek!.. Bu satırları devre arasında "ilk yarıya bakarak" yazıyorum; 250'ye yakın pas yapan bir takımın "gol getirecek", onu bıraktım "gol pozisyonu oluşturacak" doğru dürüst "birkaç tane final pası, kanat pası " olmaz mı; nerdeee?.. Geriye ve yana paslarla, adeta "boşuna tespih çeker gibi" bir görüntü veren, hücumda çoğalamayan bir Galatasaray vardı ortada ve hele hele "öyle evlere şenlik bir gol yedi" ki, kornerde ceza alanı içinde 9 Galatasaraylı vardı ve buna rağmen Erhan Albayrak "hayatının en kolay gollerinden birini" atıverdi. "Baros'un şahane golünün" sevincini "3 dakika bile yaşayamadı"; Galatasaray tribünleri!.. İkinci yarıya "soyunma odasında" zılgıtı yiyerek başlayan Galatasaraylı futbolcular, sahaya "uyanmış" olarak çıktılar; Skibbe'nin Mehmet Güven'in yerine "Volkan'ı alarak", ancak 45 dakika sonra "doğruyu bulması" ile tempolu bir sarı-kırmızılı takım seyretmeye başladık. Nitekim gol de erken geldi ama, bu gol "hakemin Milan Baros'un yaptığı açık faule düdük çalmaması" ile geldi. İkinci yarıya müthiş başlayan Lincoln'ün liderliğinde dalga dalga gelen sarı-kırmızılı akınlara ve gollere, "büyük ölçüde" bu gol sebep oldu!.. Zira "yenik duruma düşen" Konyaspor, orta sahada ve geride "büyük boşluklar bırakmak pahasına" yüklenince, Baros'a, Lincoln'e , Kewell'a "antrenman yapar gibi" gol hazırlamak ve atmak kaldı, ne var ki Arda hâlâ sahada yoktu; "sağda oynamak" onu küstürüyor, galiba!.. Sonrası? Sonrası mı kaldı; oyun halı saha futboluna döndü; bana da yazacak fazla bir şey kalmadı!.. Konyaspor, "bir farklı yenilgiye düşünce", her türlü tedbiri unutmamalıydı; zira o dakikalara kadar "Galatasaray'dan çok daha iyi futbol oynamışlardı!.." Aslında "bu tablo", Galatasaray ile oynayacak bütün takımların kulağına küpe olmalıydı; "tedbiri unutursan"; Galatasaray'ın yıldız ayakları "seni" perişan eder!