Feldkamp'ın, Leverkusen maçında "Lincoln'e yaptığı", hocalığın "psikolojik yanı" bir tarafa, insani duygulardan bile "epey uzak olduğunu" gösteriyor!.. Sahanın durumu, havanın durumu, Lincoln'ün durumu belli; "birdenbire ve 3 - 5 dakika içinde olmadı"; o zaman "Lincoln gibi" bir oyuncuya, ikinci yarının neredeyse başlarında "ısın" dedikten sonra, "onu oyuna sokmak için son 7 - 8 dakika için kale arkasında bekletmek", açık açık bir "yönetim rezaleti", ondan da öte skandalı değil midir!.. Bu tablo, "öyle" bir oyuncuyla "kedi - fare" oyunu oynamaktır ve buna "Feldkamp dahil" kimsenin hakkı yoktur!.. Hiç soyundurmazsın, hadi "onu sahada bekleyen" tribünlere "eyyamcılık için" soyundurdun, bari "ısın" deme, "eyyamcılığı daha da ileri götürüp", tribünler "adını bağırdı" diye ısındırdıysan, hiç olmazsa, "kendine de, o futbolcuya da yakışacak" bir zamanda oyuna sok; öyle değil mi?!.. Lincoln'ün tavrı, "etten, kemikten, sinirden yapılmış" her insandan beklenecek bir tepkidir!.. Yazıp geliyoruz; "Nazi disiplini" 2008 yılında, Türkiye'de ve de Galatasaray gibi bir kulüpte uygulanamaz; buna "bugünün Almanya'sında bile izin vermezler"; onun için Feldkamp boştu, Galatasaray'a getirdiler!.. Soruyorum; Lincoln gibi oyuncular da "oynatılmazsa", kim, "ne için" seyredecektir, futbol maçlarını; TV başlarında kimler oturacaktır?.. "Orta yapmasını, duran toplara vurmasını, kaleye doğru dürüst şut atmasını bilmeyen", koştukları ve mücadele ettikleri için "tercih edilen" futbolcularla dolu bir takımın "küçük maçlardaki" parlak sonuçlara karşı, "büyük maçlardaki" boynu büküklüğünü kim, nasıl telâfi edecektir?.. "Hagi olmasa", Galatasaray UEFA Kupası'na uzanabilir miydi?.. Neden tribünler tenhalaştı?.. Elbette "at gibi koşanlar" da elzemdir bir takıma, ama "teknik" futbolcular, yani "gerçek yıldızlar" olmazsa, naklen yayınlarda "bunca çekişmeye rağmen" TV başlarının bile tenhalaşmasının önüne nasıl geçilecektir?.. Fenerbahçe "reklamdı, malzeme, forma, eşantiyon satışıydı, bilet satışıydı, şuydu, buydu" diyerek "artık" takıma "futbol olarak" ancak "iyi bir bek kadar faydalı olabilen" Roberto Carlos'u onca para ve dil dökerek getiriyor, oynatıyor; sen Lincoln'e "onca para döküyor" ve kulübede oturtuyorsun; bu nasıl bir kafadır?.. Hadi "Feldkamp'ın buna aklı ermiyor"; ya Galatasaray yönetiminin?.. Feldkamp gibi bir "ihtiyar" kurt "harcasın" diye mi "onca para verildi" Lincoln'e?.. "Lincoln'e yapılanlar" görüldüğünde, hangi "aklı başında" yıldız futbolcu Galatasaray'a gelir?.. Hadi Feldkamp, "bu konuda" ne yaptığını bilmiyor, bilmiyor da, "ona öğretecek" güç ve cesaret sahibi bir yönetici de mi yok, Galatasaray'da?.. Kutluyorum!.. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "voleybol maçında" küfre karşı koyduğu tavrı alkışlamamak mümkün değil!.. "Rakip takımı küçümseyen" futbolcusuna verdirdiği para cezası da öyle!.. "Büyük kulüp başkanı" olmanın ve "o koltukta olgunlaşa olgunlaşa oturmanın" sonunda gelinen "fair play" noktası, dilerim ki, bütün kulüplerin başkanlarına örnek olur!.. Galatasaraylı üyelere çağrı!.. Galatasaray Kulübü'nün değerli üyeleri. Stop. Bugüne kadar yapmadınız. Stop. Yapsaydınız, kulüp bu hâllere düşmez, kurda kuşa borçlanmaz, 300 milyon dolarlara yaklaşan bir yükün altına girmezdi. Stop. Faruk Süren'i affettiniz. Stop. Mehmet Cansun'u affettiniz. Stop. "Onlar yanlış yaptı, kulübü batırdı, ben düzelteceğim" diyerek gelen ama "onlara rahmet okutan" Özhan Canaydın'ı da, bir defa affettiniz. Stop... İkinci defa affetmeyiniz. Stop. Onu genel kurulda ibra etmeyiniz. Stop. Yaptıklarının hesabını adalet önünde versin. Stop. Gariptir. Stop. Hâlâ başkanlık peşinde koştuğuna dair iddialar ve haberler var. Stop. Bu kimin suçu?.. Stop. Kulübü batıranları "ibra edenlerin" değil mi?.. Stop. Koca Galatasaray'ın iki eli yakalarınızdadır. Stop... İyi düşünün. Stop. Saygılar. Stop. Öcal Uluç . Stop . Ya iş yürütme ya kalkan!.. "Temiz" bir spor istiyorsak, öncelikle "sporun temelini teşkil eden" kurum ve kuruluşların "temiz" olması gerekiyor!.. Bunun için de "temiz olma ilkeleri" konusunda "titiz olmak ve taviz vermemek" ilk şart!.. "Temiz olma" konusunda "titiz olmak" ve "taviz vermemek", hem de "ihlâli yapan kim olursa, hangi kuruluş olursa olsun", o kişi ya da kuruluşu uyarmak ve "doğru yolu göstermek" de medyanın görevi!.. Bu konunun "son" örneklerinden birinin üzerinde sevgili Ercan Güven, günlerdir "önemle duruyor"; haklı, doğru ve nefis yazılar yazıyor: İsim; Nihat Özdemir, konu; onunla ilgili olarak açılan davalar; istek; "aklanana kadar" Nihat Özdemir'in Fenerbahçe'deki görevinden istifa etmesi!.. Ama "duyan yok", bitmedi; bir - iki arkadaşımız dışında, nerede, "etik, temiz spor, fair play" konusunda attıkları zaman mangalda kül bırakmayan medyamızın "anlı ve de şanlı" yazar çizerleri; kulüpçülük mü onları bağlıyor, yoksa korkuyorlar mı?.. Nihat Özdemir'in "bu kaçıncı davası"; neden "aklanıp gelmeden" hâlâ Fenerbahçe gibi "büyük" bir kulübün "başkan vekilliği" koltuğunda oturuyor; "üstelik bu davalardan bazıları" hatta "askeri ihalelerle ilgili olduğu hâlde", koca koca komutanlarımızla stat localarında "şakalaşarak" resimler çektirebiliyor?.. Bakınız, rahmetli Turgut Özal'ı "çok severim", "ülkeye yaptığı hizmetler" bakımından "onu ne kadar ayrı tuttuğumu" beni yakından tanıyanlar iyi bilir; ama "özellikle onun zamanından beri", spor kulüplerimizin yönetimleri, "bazı" kişiler için adeta "işlerini yürütme" ya da "kalkan" hâline gelmiştir ve ne yazık ki, "bugün" de durum budur; bu yazdığımın örneği de çoktur!.. Beklenirdi ki, Nihat Özdemir çapında bir kişi, "bu davaların daha ilki açıldığında" çıkıp, "Ben suç işlemedim, bu durum dava sonunda ortaya çıkacaktır, buna rağmen kulübümdeki görevimden ayrılıyorum" desin ve herkese örnek olsun!.. Son 15 - 20 yılda, "ne yöneticiler gördük" kulüplerimizin başında ve yönetiminde; Nihat Özdemir'e, sahibi olduğu müesseseye ve Fenerbahçe'ye olan saygımızdan dolayı, burada "adlarını ve yaptıklarını" sıralamak istemiyorum!.. Ama, "Nihat Özdemir'e, sahibi olduğu kuruluşa ve Fenerbahçe'ye saygıyı" bizzat Nihat Özdemir'den beklemek de hakkımız!.. Kulüplerimizin, sporumuzun kirlenmesini önlemek istiyorsak, öncelikle "bu konuda" çok hassas ve dikkatli olmak zorundayız!.. Bugün de, bir çok kulübümüzün yöneticileri ile ilgili açılmış davalarda, "öyle iddialar var" ki, bu insanların "bu iddialardan aklanmadan" hatta "sokağa çıkmaya utanmaları gerekirken", sporun "şeref localarında devlet büyüklerinin yanındaki koltuklara kurulup", kamera ve objektiflere "şen - şakrak - kol kola, yanak yanağa poz vermeleri" bilmem ki, insanlara "işleyen düzen" konusunda ne düşündürür?.. Haydar Dümen'e soralım!.. Hem utanç verici, hem de insanı kahkahalarla güldürüyor!.. Kulüp personelinin maaşlarını ödemek için para arayan, "parasal olarak verilen sözlerin tutulmaması" yüzünden Kız Voleybol Takımı'nın antrenörünü kaçıran, "aylardır parasını alamayan" basketbolcu Kaya'yı "kaçmak üzere iken" yoldan zorlukla çeviren Beşiktaş yönetiminin "Başkan, Mehmet Topuz için 11 milyon dolar teklif etti, Kayserispor kabul etmedi" haberine inanmamızı bekliyorlar; kah kah ki, nasıl kah kah!.. Bu yetmiyormuş gibi, "bu garabeti" eleştiren, üstelik "bunca yıldır bilinen" üslûbu içinde "korkusuzca" eleştiren gazeteciye de, hem de resmi internet sitelerinde, değil bir büyük kulübe, kıyıda köşede ve "onun - bunun elinde kalmış" kulüplere yakışmayacak bir "üslûp" ile "güya" cevap veriliyor; "onun eleştirdiği konuya hiç değinilmeden ve onunla ilgili tutarlı bir açıklama yapılmadan", bu "fevkâlade seviyesiz" üslûp ile "hakaret" ediliyor; utanç verici!.. Mehmet Demirkol'dan, Uğur Vardan'a kadar, birçok "değerli" arkadaşımız, "örnekler vererek" Beşiktaş Kulübü'nün Yıldırım Demirören başkanlığındaki yönetimlerinin "çeşitli" olaylardaki "üslûbuna ve sözlerine dikkati çekiyorlar"; enteresan; nedense hep "seksi çağrıştıran" sözlermiş, açıklamalarmış!.. Bilmem ki, bu tablonun "sebebi" ne olmalı?.. "İşin uzmanı" Doktor Haydar Dümen'e sorsak; "ne der" acaba?.. Bravo, Trabzonlulara!.. Bu haftaki Uluçmarket, "yönetimler marketi" oldu, galiba!.. Trabzonspor Kulübü üyelerini kutluyorum; kulübü gırtlağa kadar borca sokan, verdiği sözlerin hiç birini tutmayan, sportif ve idari başarısızlığın "görev süresince son derece açık örneklerini sergileyen" bir yönetimi "ibra etmeyerek", bütün kulüplere "örnek oldukları" için!.. Bugüne kadar hep "her yapanın yanına kâr kaldı", her türlü rezalet!.. "Spor ve futbolla ilgili" devlet kuruluşlarının da "denetim yetkilerini ciddi olarak kullanmamaları" sebebi ile, ülkenin, hatta milyarlarca doları "kapanın elinde kaldı"; bakın son 15 - 20 yıla "en büyüğünden, en küçüğüne kadar" hemen hemen her kulübümüzde "kulüp çapına göre" heder edilen "milyonlarca ve milyonlarca doların kötü örneklerini" göreceksiniz!.. Genel kurullarda ve divan kurullarında "birkaç" ateşli eleştiri ve sonrası; hiç!.. Alan almış, satan satmış; kulüp batmış; kime ne?.. "Yeni" gelen Sadri Şener yönetimi bakalım ne yapacak?.. Genel kurul kararının üstünü örtmeye mi çalışacak, yoksa, "kanunun ve kulüp tüzüğünün amir hükümlerini" uygulayacak mı?.. Adam sendecilik, eyyamcılık, "vefa" duygusallığı içinde yürütülecek mi, yoksa bu ekonomik krizler dünyasında, vatandaşın "ekmek parasından kesip" yatırdığı, "taraftar olarak verdiği", ama har vurup harman savrulan paraların hesabı "kuruşuna kadar" sorulacak mı?.. Bekleyip göreceğiz!..