Oooo, Shakhtar Donetsk, "4 önemli oyuncusu sakat ve cezalı olan" ve bu yüzden Saracoğlu Stadı'nda "sadece fizik gücü ile oynamak zorunda kalan" Werder Bremen'i "uzatmalarda zar zor yenip" UEFA Kupası'nı aldı ya, ortalığı "beklendiği" şekilde "Lucescu övgüleri" kapladı; onu, nerede ise "Dünyanın en büyük futbol dehası" diye ayakta alkışlamamız isteniyor!.. Hoş "dünyanın en büyük futbol dehası" olsa da "Türkiye'yi, Çavuçescu Romanya'sına benzeten" bir kişiyi alkışlamam da, Galatasaray'a ve Beşiktaş'a oynattığı "defansa dayalı, önce gol yememek, sonra da bir gol atılabilirse, atarak kazanmak üzerine kurulu futbolunu eleştirdik" diye, hâlâ "taş atanlara" bir çift sözüm var: İşte UEFA Kupası'nı almış, "futbol dahisi" ve de "bulunmaz Hind kumaşı" bir teknik direktör var ortada; "teknik direktörleri başarılı olamamış", bir çok "büyük kulüp" de ortada; Real Madrid'den, Juventus'a, Milan'a kadar, neden bir tanesi "bu dahi" hocaya "Gel bizim takımın başına" demiyor?.. Real'leri, Juventus'ları, Milan'ları bıraktım, mesela bir Manchester City, bir Lyon demiyor?.. "Efendim, Galatasaray'ı, Beşiktaş'ı şampiyon yapmış da, yönetimler onu göndermiş de, böyle şey olur mu imiş?.." Şöyle bir bakın bakalım; Real'ler, Chelsea'lar, Barcelona'lar, Lyon'lar "kendilerini şampiyon yapan" en ünlü hocaları bile "zaman zaman" göndermemişler mi?.. "İstenen ve beklenen futbolu oynatamıyor" diye kapının önüne konan nice ve hatta "çok ünlü" teknik adam var, Avrupa'nın "en ünlü" kulüplerinde!.. Aslında "yanlış olan" o günlerde "Lucescu'yu göndermek" değil, şimdi "onun peşinde koşuşturmak!.." Tam "Makyavelist" bir politika!.. Adama, "o günlerin intikamını alıp", Galatasaray ve Beşiktaş gibi kulüplerin yöneticilerini "parmağında oynatmak" fırsatını verenler utansın; dünyada "Lucescu'dan başka teknik adam" mı yok?.. Hakem ûlemamıza!.. UEFA Kupası finalini yöneten İspanyol hakem Luis Medina Cantalejo'yu herkes beğendi; medyada "tek olumsuz eleştiri" okumadım!.. Şimdi maçın kasetini, "hakem ûlemamızın tekrar tekrar ve yavaş çekimle izlemesini" öneririm; bir baksınlar bakalım, İspanyol hakem, Alman takımından Frings ve Tziolis'e "nasıl" sarı kart gösterdi!.. "Rakip futbolcuya ufak temas yok", ama sarı kart var!.. Hani, TV ekranlarında "Al geriye, oynat, yavaş, başa al" komutlarıyla ve "temas olmadığını ortaya koyacak net açı ve görüntülerin bile olmadığı" pozisyonlarda "Temas kesinlikle yok" kanısına varıp, "Böyle sarı kart gösterilir mi, bu hakem bu işi bilmiyor" diyen ve hatta "çok daha ağır ima ve tavırlarla dalga geçen" futbol ûlemamız var ya, işte onlaradır sözüm: "Sarı" kart için ille de "temas olacak" diye bir şart yok; "kasıt ve yapılan hareket önemli"; herkes bilmeli ki, "cinayet kadar (kırmızı), cinayete teşebbüs (sarı) de" ağır suçtur!.. İlle "ayak mı kırılacak"; hoş "ayak kırıldığı hâlde", kart gösterme bir yana, oyuncunun başına gidip "Numara yapmayı bırak, kalk ayağa, yoksa sarı kart gösterim ha" diyen hakemler de gördük biz!.. Sorular ve cevaplar * Soru: Bülent Uygun "Ben Fatih Terim'i, Mustafa Denizli'yi, Ersun Yanal'ı, Yılmaz Vural'ı analiz ediyorum ve onların iyi taraflarını almaya gayret ediyorum" demiş, ne dersiniz? Cevap: Bülent Uygun o konuşmasında, "Bir takımın yönetimindeki belediyeci, gidip futbolcu alıp geliyor. Adamın uzmanlık alanı foseptik çukuru. Alıp getirdiği futbolcu da foseptikten çıkmış gibi" de demiş, Uygun'un "analiz" mekanizması "tersten işliyor" galiba!.. * Soru: Trabzonspor Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu, Mustafa Denizli'nin "Gol olur maç biter" şeklindeki "enfes" esprisini "ciddiye alıp", hem de bütün "Trabzonspor camiasına mâl ederek", Denizli hakkında çok ağır sözler sarf etti, "Vali olmuşsun ama adam olamamışsın" dedi, doğru mu yaptı? Cevap: Sayın yöneticiye "Temel fıkraları kitaplarını bol bol okumasını" ve Temel'in sembolize ettiği "Karadenizlilerin engin müsamaha ve mizah anlayışını" iyi hazmetmesini öneririm. Arap'ların Mısır'ı istilâ etmesinden ve Kahire'yi başkent yapmasından sonra, Memluk sultanlarından biri, "Kahire'yi korumak için yaptırdığı kalede taşlarından yararlanmak üzere dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri'ni yıktırmıştı", bilmem ki o Memlûk sultanının adını hatırlayan var mı? * Soru: Galatasaray'ın futbol maçına gidiyorsunuz, "maçın başında Fenerbahçe'ye, maçın sonunda Beşiktaş'a küfürler yağdırılıyor, aynı çirkin görüntüler, basketbol maçlarında da var, neden önlenemiyor?" Cevap: Bu soruyu bana değil, "tribünden yönetime gelen" Galatasaray'ın futbol sorumlusu Haldun Üstünel'e, "en eğitimli seyirci" unvanıyla övünen Ultraslan liderlerine ve "Gençlerbirliği maçındaki çirkin tezahürata sadece 5 bin lira ceza veren" Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu'na sorun!.. * Soru: UEFA, Galatasaray - Fenerbahçe dostluk maçını oynatmadı, bu karar için görüşünüz? Cevap: Ben, haberi "kulaktan dolma" duyduğumda zannetmiştim ki UEFA, "Futbol özerktir, siyasetin emri ile maç tertip edilemez" gerekçesiyle maçı iptal ettirdi. Meğer, "UEFA Kupası finali öncesi tedbir olsun" diye ettirmiş!.. "İlke" gerekçe olaydı alkışlardım, "tedbir" diye oynatılmaması, Türkiye, Türk futbolu, seyircisi ve iki büyük kulübümüz adına utanç verici oldu. Kimse de üzerinde durmadı ve üzerine alınmadı; yazık!.. Korkmaz'la olmaz!.. Bilmem ki, UEFA finalini seyrettikten sonra, Bülent Korkmaz'ın içi sızladı mı?.. O "futbolsuz" maçı ve "iki takımı" gördükten sonra, "Bu kupayı, Lucescu yerine ben de kaldırabilirdim" diye düşünmedi mi?.. Galatasaray tarihinin en büyük fırsatını kaçırdı; Saracoğlu'nda "final oynamak" bir yana "Son UEFA Kupası'nı da alabilirdi!.." Ne var ki, Adnan Sezgin'in "Skibbe", Adnan Polat'ın "Bülent Korkmaz" buluşları, sonunda işi "Yaya kaldın tatar ağası" sözüne kadar getirdi!.. Skibbe'yi çok eleştirdim, ama şimdi düşünüyorum da, "o kalsaydı", Galatasaray belki de UEFA Kupası'nı alabilirdi!.. Korkmaz ile "alma şansının sıfır olduğu" da, zaten ortaya çıktı. Şimdi, "Teknik direktör arayacaklarını bilsem, bu görevi üstlenmezdim, kalsaydım Galatasaray'a UEFA Kupası'nı kazandırır, Süper Lig'de şampiyon yapardım" diyormuş; "İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar" demiş Yahya Kemal!.. İyi de "Kewell gibi dünya çapında bir futbolcuyu, 90+1'de oyuna sokacak kadar komplekslerine mağlûp olan" bir hoca ile "hayaller" nasıl gerçek olabilir?.. Geçmiş olsun!.. Kaza geçiren Futbol Federasyonu Başkanımız Mahmut Özgener ve ailesine, Milli Takım Teknik Direktörümüz Fatih Terim'e "geçmiş olsun" der, sevgilerimi sunarım.