Mahkemeye kim düşürdü?

A -
A +

Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy, "Genel Kurul kararının alınması ve ilân edilmesinden sonra", yapılan itirazlar sırasında, "Adalete başvurularak genel kurulun yapılması önlenecek" iddiaları ortaya atılınca, Türkiye spor servisine yaptığı açıklamada "Futbolu mahkemeye düşürecekler vatan hainidir" demişti. Biz de, "bu sözleri Federasyon Başkanı'na yakıştıramadığımızı ve ayıpladığımızı" yazmış; "Hukuk Devleti'nde herkes anayasal bir hakkını kullanabilir" demiştik. Nitekim, bir genel kurul delegesi mahkemeye başvurarak "genel kurulu erteletti!.." Ortada elbette "vatan haini yoktu" ama "yanlış, hem de çok yanlış yapanlar" vardı!. Yanlış yapanların başında, "federasyon kurulu, onun hukuk kurulu üyeleri ve başkan vekili Ata Aksu olmak üzere federasyonun hukukçu üyeleri" geliyordu; zira "genel kurul çağrısını yüzlerine gözlerine bulaştırmış" ve kanunu, tüzük ve yönetmelikleri adeta çöpe atmışlardı... Yapılan hatalar, mahkemenin "durdurma" kararında açık açık yazılıydı ve gerekçe, "federasyon hukukçuları" bakımından fena halde mahcûp edici idi.. İş burada da bitmiyordu.. "Yeni ilân edilen tarihte" genel kurul yapılsa ve "tek aday" Halûk Ulusoy seçilse bile, gene mahkemelik olunacaktı ve "bu defa" da "yargıya gidenlerin değil", alelacele ve "kapalı devre" tasarı hazırlayıp, sadece "Şenes Erzik'ten akıl alarak kanunu çıkaranların" hatalı olduğu görülecekti. Zira, kanuna garip bir şekilde "başkan iki dönemden fazla seçilemez" maddesini koyarak, dünya futbolundaki gelenek ve görenekleri, istikrar ve başarı arayışlarını çöpe atanlar, "kanunun geriye doğru işleyip işlemeyeceğini" ortaya koyacak bir "geçici maddeyi de unutunca", Ulusoy'un başkanlığı, daha seçilmeden tartışılmaya açılacaktı.. Elbette, seçildikten sonra da, ver elini mahkeme.. Bu sürecin sorumluları da, "Türk futbolu Ulusoy'dan kurtulmalıdır" kampanyasının gürültüleri arasında, "genel kurul üye sayısı arttırılmalı" fantezisini gerçekleştirmekten öteye "futbolumuza hiçbir şey getirmeyen", aksine futbolu tam bir kaosun içine yuvarlayan "değişikler" kanununu tam da genel kurul öncesinde yürürlüğe sokanlar, yani "kaş yapayım" derken "göz çıkaranlar" olacaktı!.. Ve de...Tabiatıyla "bu keşmekeş içinde" aday olmakta ısrar eden Halûk Ulusoy da "baş sorumlular" arasında yerini alacaktı... "Misyonum bitmedi, tamamlanacak işlerim var" diyerek yeniden aday olan Ulusoy, artık misyonunun, "futbolumuzu yeniden mahkemelere düşürmek olmadığını" görmeli ve "aday olma" inadından vazgeçmelidir!. Yerini, bütün futbol camiasının "kabul edeceği" bir adaya bırakarak!. Ama ve elbette "bu aday", mesela Şenes Erzik, mesela M.Ali Yılmaz ve mesela son günlerdeki "zikzaklı ve çelişkili" açıklamaları yüzünden gözden iyice düşen Cemal Aydın olmamalıdır!. Kim olabilir? Bu "dörtlü" piyasadan çekilsin, bakın kimler aday olacak ve herkes adayların çoğunu "elbette olabilir" diyerek nasıl "olumlu" karşılayacak; göreceğiz!.. Yeter ki "bu dörtlü" yolu açsın... Ve inat, futbolumuzu "yeniden" mahkeme kapılarına düşürmesin!.. Kim şanslı? Basketbolde Los Angeles Lakers'ın, futbolda Real Madrid'in başına gelenler, Avrupa Futbol Şampiyonası'nda da Fransızları, İspanyolları, İtalyanları, İngilizleri, Hollandalıları yok etti... "Yıldızlarla dolu olmak" bir ekibi "şampiyon" yapmıyor; "takım olmak" bir ekibi başarıya koşturuyor, şampiyon yapıyor!.. İşte Türkiye'de de "yeni sezon" başlıyor; elbette "yıldızlar" tribünlerin dolmasına, gazete manşetlerine oturulmasına,TV 'de reyting şampiyonluğuna yarayacak ama, "başarı" ve de şampiyonluk "takım olabilmekten geçecek!.." Ve elbette, hedef "yıldızlarla beraber takım olmak!.." Teknik adamlar için işin en zor tarafı da bu; yıldızları takım olmanın dayanılmaz zorluğu içinde eritmek!.. Del Bosque'un "sezonun başında kamp kadrosunu seçerken" başlayan sorunları ve zorlukları, yarın "ligde ve Avrupa Kupaları'nda ilk onbir kurulurken" zirveye çıkacak!. Daum da, tabii "Alman Milli Takımı'nın başına gitmezse" aynı sorunları ve zorlukları yaşayacak!. Şu anda "takım olma" yolunda en avantajlılar, "transferin en dezavantajlıları olan" Hagi ve Ziya Doğan görünüyorlar; "yıldızı az, ama başarıya aç çok futbolcusu olan" birer kadronun başındalar!.. "Bağıra çağıra" istediklerini yaptırabilecekleri, hatta "mum tutturacakları" futbolcuları da çok!.. "Tecrübelileri" ve "transferin gözdeleri" olan birkaç futbolcuyu "yola yordama sokup", takım oyununa uydurabilirlerse, "yıldızlar ekibi" halindeki Fenerbahçe ile de Beşiktaş ile de "başa baş" mücadele edeceklerdir!. Yeter ki, "tribünlerden" gereken destek gelsin!. Onun da yolu, "tribünleri coşturacak yıldızlardan geçiyor"; çelişkinin gerçekle kucaklaşması.. Hagi'nin de, Ziya Doğan'ın da sızlanmalarının sebebi bu!.. "Zor olsun, bizim olsun" diyorlar; yöneticiler bu isteklere sinirlenmemeli, aksine "gereğini" yerine getirmeli!.. MHK'nin önü kapalı!.. Futbol Genel Kurulu'nda "seçimle iş başına getirilecek" Merkez Hakem Komitesi için üç kişi "liste" yapacak ve "başkan adayı" olarak seçime girecek.. Kemal Ulusu...Hilmi Ok...Oğuz Sarvan... Ulusu'nun "neden aday olduğunu" anlamış değilim; kazanması mümkün değil, kazansa bile ne yapacak? Gün "artık" gençlerin zamanı!.. Aslında "arkasında" Ulusoy'un gölgesi olmasa, Hilmi Ok için de görüşüm aynı!.. "Seçimi kazanamaz"; yaşlı ve "köşesinde oturmalı!.." Yıllarca "hakemleri koruyamadan" ve özellikle "büyüklere mavi boncuklar vererek" o koltukta oturan Hilmi Ok, misyonunu hatta "hoca olarak bile" tamamladı.. Ulusoy'un desteği ile kazanırsa, korkarım Bülent Yavuz dönemini bile ararız. Bence, adayların "en iyisi" Oğuz Sarvan'dı!.. "..dı" diyorum; zira Ali Aydın "Sarvan'ın adaylığını ilân eden" açıklamasında, öyle şeyler söyledi ki; bir çuval inciri berbat etti. "Oğuz Sarvan'ın arkasındaki güçlü adam" olarak,seçimi kazanırlarsa, "hakem camiasını bölme pahasına, bir intikam döneminin başlatılacağını" adeta ilân etti; yazık oldu!.. Bu talihsiz açıklama ile de "Hilmi Ok'un önü açıldı!." Bence Sarvan, Ali Aydın'a "teşekkür etmeli" ve "onsuz yeni bir liste ile" seçime girmelidir!.. Aksi halde; "eski hamam eski tas!.." Bülent Yavuz Federasyon'da, Hilmi Ok da MHK'nın başında... Eh..Bu ikiliye Ulusoy'un başkanlığı da pek yakışır, hani!.. Neden yasak? Yakın bir arkadaşım var; sadece "keyif olsun" diye at koşturuyor.. Ne var ki, "keyif" adeta işkenceye dönüşmüş halde.. Onca para verip aldığı ya da kendi yetiştirdiği atların, "çocuğu gibi" baktığı o güzelim hayvanların kaç tanesi göz göre göre "ölüp gitti"; günlerce yas.. Neden?.. Bilgi, ilgi ve eleman eksikliğinden.. "Uzman" eleman eksikliğinden.. Sporun her dalında, yarışmanın her dalında "dünyaya açılan" Türkiye, ülkesine "yabancı" uzmanları, antrenörleri, sporcuları, doktorları, kondisyonerleri getiren Türkiye, iş at yarışlarına gelince "yasaklar" ülkesi!.. "Siyasi mavi boncuk" uğruna "alâkasız yerlerde kurulan" apranti okullarında "fareler cirit atarken", "alaylı" teknik adamların elinde on binlerce, yüz binlerce dolara alınan atlar, hatta "koşamadan telef olurken", hâlâ "yabancı uzmanlara kapıları kapalı tutmak" bilmem ki kimlere hizmet?. Sen dünyanın dört bir yanından ülkenin "milyonlarca dolarını verdirerek" at getirmeyi teşvik et; ama bu atlara "bakacak, koşturacak, sağlıkları ile ilgilenecek" yabancı elemanlara kapıları kapat; olacak şey mi? Hadi Jokey Kulübü'nün "kafalarını güncelleştirememiş" bazı başkan ve yöneticileri "bu konu ile" bu güne kadar pek ilgilenmediler; onların derdi "seçim kazanmak ve koltuklarda oturmaktı"; ama ya at sahipleri, yarışçılığın patronu durumunda olan Tarım Bakanlığı? Bu garip ve çağ dışı yasaklar kaldırılmalı, at sahiplerine "bilgili yabancı uzmanlarla çalışma" imkânı sağlanmalıdır!.. Aksi halde, Türk atçılığı "bir avuç alaylının elinde" emeklemekten öteye gidemeyecektir!.. Elbette bu sözüm, gerçekten "değerli, yetenekli, bilgili" jokeylerimize, antrenörlerimize, veterinerlerimize değildir; onlara teşekkür borçluyuz; ama sayıları o kadar az ki..Bunca ata yetemiyorlar, yetişemiyorlar!.. Süreyya Federasyonu!.. Atina Olimpiyadı (Sevgili Cüneyt Koryürek ağabeyim, ben devamlı senin uyardığın gibi 'olimpiyad' olarak yazıyorum, ama bütün gazeteler gibi Türkiye Spor Sayfası'nda da 'olimpiyat' olarak çıkıyor; doğrusu hangisi olimpiyad ve dil uzmanları anlaşsın da, ona göre yazıp çizelim)'na şurada haftalar kaldı; ama "Atletizm Federasyonu'nu ara ki bulasın!.." "Altın madalya adayımız" Süreyya Ayhan Kop konusunda "onca iddia" var; tıss.. Deniyor ki; "Sakat değil ama eski sakatlığı nüksedebilir, onun için sadece idman yapıyor, yarış koşmuyor!.." Deniyor ki; "Antrenmandan daha kolay kazanacağı ve adeta yürüyerek bitirse bile birinci olacağı yarışları koşmayarak, Türkiye'nin Avrupa Birinci Ligi'nden düşmesine sebep oldu; Federasyon nerede ve neden suskun?" Deniyor ki; "Bu federasyon ve başkanı için sadece Süreyya var, ama Süreyya onları zor duruma düşürdü, onun için sesleri sedaları çıkamıyor!.." Deniyor ki; "Bu federasyon, Süreyya Federasyonu.. Onlar için ne Elvan'lar, ne Yeliz'ler, ne Eşref'ler ve ne de diğerleri var..İşte Eşref Apak 80.16 attı, hocası aylardır 'Artık ben bu gence yetemiyorum, yetecek bir hoca bulunsun, olimpiyadda madalya getirir, Avrupa ve Dünya rekorlarını kırmaya adaydır' diye haykırıyor; federasyondan 'çıt' yok..." Deniyor ki; "Süreyya sakat, olimpiyadda koşmayacak!." Deniyor ki; "Süreyya olimpiyadda koşacak ama geçileceğini anlarsa, 'sakattım' diyerek yarışı bırakacak." Deniyor ki; "Süreyya koşacak, geçilirse, 'sakatlığım geçmemişti,sakat sakat koştum' diyecek." Deniyor ki...Deniyor ki...Deniyor ki.. Türk vatandaşı olarak da, bir spor yazarı olarak da "bu iddialara inanmak istemiyorum"; ne var ki "susan" yetkililer ve ilgililer, "dedikodu kazanının altını adeta ateşle besliyorlar!.." Neden?...Neden?..Neden?.. Atletizmde Türkiye'ye "belki de ilk olimpiyad altınını getirecek" olan Süreyya ile ilgili ortada "sadece" gün be gün artan söylentiler var ve fısıltı gazetesi durmadan baskı yapıyor ama Federasyon sus pus...Süreyya'nın hocası sus pus; bu nasıl iş? Süreyya'nın "gerçek" durumunu bilmek hakkımız değil mi?. "Sporda gizlilik olmaz"; Mehmet Yurdadön ve federasyonu da "sütre gerisine saklanamaz!." Yoksa, "fısıltı gazetesi" Süreyya'yı da, federasyonu da yer bitirir!. Bizden uyarması!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.