Pazar gecesi "istemeye istemeye geç saatlere kadar oturdum", iyi ki oturmuşum!.. Nerede ise sabaha karşı, Star TV'de, Trabzonspor Kulübü İkinci Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, Bursaspor Başkanı Levent Kızıl'a öyle bir ders verdi ki, yanında olsaydım alnından öperdim!.. "Yıkmak istedikleri" Halûk Ulusoy Federasyonu'nu "el ele verdikleri" siyasetin de baskı ve desteğine rağmen "hâlâ yıkamamanın bütün hıncı ile", her hafta "onlarcası olan" bir "kötü hakem yönetimini bahane ederek", ligin altına "bomba koymaya tevessül ettiklerini" çok sakin, çok açık ve çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyan Hacıosmanoğlu, üstelik sadece Levent Kızıl'a değil, "aynı senaryoda yer alan" bütün yöneticilere ders verdi!.. "Hakemlerin çoğunun kötü yönetim gösterip", büyük hatalar yaptığı bir haftada, futbolcularının kaçırdığı "yüzde yüzlük 6 - 7 gol pozisyonunu" görmeyen, Galatasaray'ın "ilk iki golünün asistini de Bursasporlu futbolcuların yaptığını" gözden kaçırmaya çalışan Levent Kızıl, "hakemin düdük çalmadığı" bir penaltı pozisyonu bahane ederek, "son günlerde" kendi cephelerinin yaygınlaştırdığı komplo teorilerinden birini daha Star TV'de sahneye koymaya çalıştı ama, Trabzonspor İkinci Başkanı "tam bir Karadenizli olduğunu" ispat ederek, kendisini "göklere çıkarıp" sonra da "Aslında aynı şeyleri söylüyoruz" diyebilen Levent Kızıl'a, "Tamamen aksini düşündüğünü ve ifade ettiğini" hiçbir kıvırmaya ve tavize tenezzül etmeden söyleyiverdi!.. Aylardır "bazı" çevrelerde ve "bazı" gazetelerde "bazı" kişiler hep "aynı şeyi" yaymaya çalışıyorlar: "Federasyon, seçimlerde kendini destekleyenlere, hakemler üzerinden diyet ödüyor!.." Tam bir pişkinlik ve utanmazlık!.. Sadece Trabzonspor ile Kayserispor'un puan cetvelindeki durumlarına bakmak bile "bu çirkin iddianın ne kadar haksız olduğunu" ortaya koyuyor!.. "Diyet ödense" ve Federasyonun karşısındakiler "hakemler tarafından dilimlense" Fenerbahçe devreyi Beşiktaş'tan 8 puan önde bitirebilir miydi?.. Ve Denizlispor'un 14' üncü bitirdiği ilk yarının sonunda, Levent Kızıl'ın Bursaspor'u 7'nciliğe oturabilir miydi?.. Bilinmelidir ki, ligin ikinci yarısında "kötü şeyler olursa", bunun sebebi "sadece ve öncelikle" hakemler olmayacaktır!.. Hakemlerin "neler yaptığını" her hafta Avrupa maçlarında, Dünya ve Avrupa Şampiyonaları'nda görüyoruz; daha dün "bütün hatalarına rağmen bizimkiler daha iyi galiba" diyenler, "Bizimkilere haksızlık ediyoruz" diye yazanlar kimlerdi?.. Böylesine çirkin, böylesine art niyetli eleştirilerle dolu programlarda devamlı baskı altında tutulan, bir de "intikam alıcı" ve "içten pazarlıklı" saldırılarla "başka hesaplaşmaların da maşası" hâline getirilmek istenen hakemlerin, böyle bir ortamda genciyle, yaşlısıyla başarılı olmaları mümkün mü?.. Çok açıktır ki, ligin ikinci yarısında "olacak" kötü şeylerin müsebbibi, "bazıları içten ve bazıları da dıştan pazarlıklı, art niyetli, kem gözlü ve kem sözlü" yöneticilerle, onların "futbol medyasındaki kalemşorları ve tetikçileri" ve TV'lerin "reyting yarışçıları" olacaktır!.. Zira, bunlar ortamı germek, kulüpleri, taraftarları, seyircileri birbirine sokmak, hakemleri "büyük bir stres içinde maç yönetmeye mahkûm etmek" için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar!.. Pazar - pazartesi - salı geceleri TV ekranlarından "rekabeti düşmanlığa çevirecek her türlü tahrik, tertip ve teşvik yapılıyor" ve ne yazık ki yetkililer başta herkes seyrediyor!.. "Kimler daha kanlı, kimler daha seviyesiz, kimler daha sert, kaba ve terbiye dışı tartışırsa" reytingler ona; canlı yayınlara telefonla bağlanan yöneticiler ile eski hakem yöneticileri de bu yarışta ekrandaki tartışmacılardan geri kalmamak için ellerinden geleni yapınca, yandı gülüm keten helva; ne sportmenlik kalıyor, ne dostluk, ne arkadaşlık, ne sevgi, ne saygı!.. Ne yazık ki, "devletin televizyonu olan" TRT bile, zaman zaman "özel TV'lerin bu çirkin reyting yarışına katılmaya can atan" görüntüler veriyor; yani "kötü" programcılık, "iyi" programcılığı ekranlardan kovmaya başlıyor!.. TV ekranlarında, yangına adeta körükle giderek, "kulüp aidiyetini, rekabetten düşmanlığa sürükleyen" bu programlar RTÜK tarafından "önlenemezse", Levent Kızıl gibi yöneticilerin adeta "Biz demiştik" demek için bekledikleri "kötü olaylar" yakında gerçekleşecek ve belki de gerçekleşmesi için "bazı" provokasyonlar bile sahneye konacaktır!.. Şeref tribünlerine kadar ulaşan ve bulaşan "küfürlü, yumruklu, tükürüklü, tekmeli" kavgalar, "o kavgalarda baş rolleri oynayan" provokatörlerin "şimdiden" ve hem de "davetli ve de görevli olarak" protokolde bile yerlerini aldıklarını göstermektedir!.. "Koza sonrasının değişimini yaşayan" bazı kişilerin "çete başı" olarak tribünleri "kimlerin desteği ile" ne hâle getirdiğini bilenler için, şeref tribünlerinde olanlar hiç de şaşırtıcı değil!.. Bütün bunlar ortada iken, açılan tartışmaya kahkahalarla gülüyorum; "Merkez Hakem Komitesi Başkanı ekrana içkili mi bağlandı?.." "Normal" olarak, içkili de, içkisiz de bağlansa, "o üslûpta konuşmak" sadece MHK Başkanı'na değil, eski bir uluslararası hakeme, bizzat Mustafa Çulcu'ya ya da on binlerce kişinin seyrettiği bir ekrana çıkan herhangi bir "aklı başında" kişiye de hiç ama hiç yakışmazdı ve yakışmadı ama, "ekranlarımızda seviye öylesine düştü" ki ve ne yazık ki "ekranlara öyle kişiler çıkarılıyor" ki, Mustafa Çulcu "içkili değil, zil zurna sarhoş olmuş olsaydı bile" ekranlarımıza "tam bir uyum sağlamış" olacaktı!.. Yoo, kimse alınmasın ve gücenmesin, zira ekranlarımızı bu hâle bizler getirdik, utanmadan, sıkılmadan, hiçbir tedbir alınmadan ve her geçen gün de daha kötüye gittiğini fark etmeden; kim bilir belki de fark ederek ve hatta arkasında da iterek!.. Yazıklar olsun!..