Chelsea maçı açıkça gösterdi ki; Türkiye'de bir "Şampiyonlar Ligi'nde oynayan ve her şeyi yapabilecek bir takım" var, bir de "ninelerin liginde oynayan ve yerinde sayan, çokça da geriye koşan" öteki takımlar!.. "Kendi sahasında" beklenmeyecek ve inanılmayacak kadar "kötü oynadığı" bir ilk devreden sonra, Chelsea'yı evire çevire yenen sarı - lâcivertliler, "haftaya ne olur" sorusunun da cevabını bütün dünyaya verdiler: "Her şey olur; tıpkı Sevilla maçındaki gibi!.." Colin Kâzım'dan hem de 4 - 5 gün içinde hem Beşiktaş'ı, hem Chelsea'yı yenerek "bir kurtarıcı" meydana getiren Zico'ya da doğrusu ya şapka çıkarmak gerek!.. "Futbolu şöyle biliyor, böyle bilmiyor, şu hataları, bu yanlışları yapıyor" tartışmalarını bir yana bırakıp, "Zico'ya hâlâ futbol öğretmeye kalkanlara" gülerek "asıl" konuya geliyorum: "Futbolcusunu iyi tanıyan, onu anlayan, koruyan ve kollayan, ondan ne zaman, nerede ve nasıl verim alacağını bilen" ve hocalığın "psikolojik ve sosyolojik kanallarını" mükemmel işleten bir teknik adam!.. Elbette her insan gibi onun da hataları, yanlışları olacak ve oluyor ama "terazi", sevaplarının, doğrularının çok ama çok daha ağır bastığını gösteriyor!.. Chelsea'nın hocası, "perişan ettiği" kaçıncı "büyük takım" hocası?.. Mübarek tam bir Maracana büyücüsü!.. O "efsane statta doya doya oynamış" bir büyük yıldız olmanın hakkını "hoca olarak" da veriyor; futbolcularına da verdiriyor!.. Epey yazıp çizdim, konuştum, söyledim: Keşke kurs açsa da, "bu konuda" başta Feldkamp olmak üzere "bizim" teknik adamları biraz okutsa!.. Fenerbahçe'nin, başkanı, yönetimi, teknik adamları, futbolcuları ve taraftarı ile "el ele getirdiği" bu futbol zaferi, Türkiye adına onur vericidir!.. Kimse küçümsemeye kalkmasın, büyük, hem de çok büyük bir iştir!.. Ve devam etmelidir!.. "Efendim, artık elense de Fenerbahçe yapacağını yapmıştır, görevini yapmıştır" görüşüne katılmıyorum. "Bu noktaya gelen" ve "bu galibiyeti alan" bir Fenerbahçe, "başkalarını bilmem" ama, beni "çok daha ileriye, son maça kadar gidebileceğine inandırdı"; hem fiziksel, hem de kimyasal olarak!.. Neden gitmesin; neden "görev" Şampiyonlar Ligi'nin "son maçı" ile tamamlanmasın?.. Sadece "4 - 5 oyuncusu" iyi oynayan, diğerleri arasında "vasatı bile bulamamış" futbolcular olan bir ekiple, Chelsea'yı yenen Fenerbahçe, neden "hâlâ kendisini ciddiye almama gafletine düşmüş" futbolcularla dolu anlı ve de şanlı rakipleri bir bir geçmesin?.. "Hiçbir şey oynamamaya ahdetmiş" gibi görünen Lampard'lar, "şımarık" Drogba'lar, burnu düşse eğilip almayacak havalardaki Ballack'lar, "Londra maçına da aynı havada çıkarlarsa", kendilerinden "Şampiyonlar Ligi Kupası'nı bekleyen" sahipleri Abramoviç'e hayatının en büyük şokunu yaşatıp, hayatları boyu "Fenerbahçe'ye nasıl elendiklerini" hatırlama şansına sahip olacaklardır. İnşallah!.. Sonra?.. Sırada kim var?..