"Korkak" diyoruz, "disiplin fukarası" diyoruz, eleştiriyoruz; öyle ya da böyle "zaman zaman bozulsa" da, genelde "iyi işleyen bir sistem kurmuş", yürütüyor... "İyi transferler" yapıyor; sistemine uygun transferler yapıyor, takımı "az gol yiyor, çok gol atıyor!.." "Kokainci" dedik, "yalancı" dedik, eleştirdik; geldi bir takımın başına, "almak istediği" futbolcuların çoğunu alamadı, "oradan buradan alabildiği" oyuncularla başladı işe, "bu toplama takımı adam etmesi zaman alır" deniyordu, iki ayda "koşan, mücadele eden" yarınlar için "ümit veren" bir kadro ile zirveye oynuyor!.. "İmparatordu", "Avrupa'yı sallamıştı"; Türkiye'de "uzun süre kimselerin kıramayacağı rekorların sahibi oldu"; nerede ise "1.5 yıldır" ne yaptığı transferler, transfer, ne oynattığı futbol, futbol, ne başında olduğu takım, takım!.. 1.5 yıldır "ümitle beklenen ama ümitsiz vak'a haline gelen" bir Galatasaray var ortada!.. Geçen cuma gecesi Adanaspor maçını "arkadaşlarla beraber seyredelim" dedik, İzmir'de kaldım; zaman zaman maç seyrettiğimiz bir lokale gittik... Biz TV başında 5 kişilik grubuz, başka ne gelen var, ne seyreden... Kimi briç oynuyor, kimi okey... Kafasını çevirip ekrana bakan yok, Galatasaray'ı seyreden yok, ilgilenen yok... "Avrupa Fatihi" adına "hazin" bir tablo!.. Bıraktım "Avrupa Fatihi olduğu yılları", zira bu lokaller onun maçı sırasında adam almazdı, daha geçen yılın başında bile masalar kaldırılır, ard arda sandalyeler, koltuklar sıralanır, iki saat "oyun yasaklanır"; Galatasaray seyredilirdi!.. Bir buçuk yıldır, Galatasaraylılar'a "masal anlatılıyor" ve artık Galatasaraylılar "masallara doydu", inanmıyor; büyük çoğunluğu da maç seyretmiyor, neden seyretsin ki?!. Özhan Canaydın'ın, kulüp, stad ve transferler için "anlattığı" büyüklere masallara, geçen sezondan beri Fatih Terim'in de "futbol takımı için, transferler için" anlattığı masallar eklendi!.. "Cuma gecesi", Süper Lig'in "en kötü futbolunu oynayan" Adanaspor önündeki Galatasaray'a "iyi oynadı, iyi mücadele etti" diyebilmek için, herhalde "TV'si olmayan, futbolu yasaklanan Taliban'ın Afganistan'ında yaşayan ve ilk defa futbol seyreden bir insan olmak" gerekirdi!.. Amma... Galatasaray'ın İmparator'u da, yöneticileri de, futbolcuları da "bunları söyledi"; söyleyebildi..Çok yazık!.. Top kayıpları rekor... Hatalı paslar rekor... Duran toplarda "ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen" futbolcular... Orta sahası, "kafası kopmuş tavuklar gibi" çırpınan bir takım... Hücumda etkinlik "PAF'lar" seviyesinde... Defans lime lime... Peki, ne var bu takımda? "Neden alındıkları, neden oynatıldıkları, sonra neden oynatılmadıkları, sonra gene neden oynatıldıkları, sonra gene neden oynatılmadıkları", kendileri tarafından da, futbol uzman ve yorumcuları tarafından da, hatta belki bizzat hocaları tarafından da "bilinmeyen, bilinemeyen, anlaşılamayan" futbolcularla dolu bir takım.. Her maça "ayrı bir kadro" ile çıkan, ayrı bir taktikle oynayan bir takım.. Teknik direktörüne "sık sık" ve artık "esprilere konu olacak" şekilde "Bundan sonra mücadele etmeyene, koşmayana forma yok" dedirten bir takım.. Ona "Peki, bugüne kadar koşmayanlara mı, mücadele etmeyenlere mi yer verdin, neden verdin?" sorularının hiç olmazsa zihinlerde sorulmasına sebep olan bir takım... Ve Terim, "bu açıklamalardan sonra" sahaya "koşan, mücadele eden" bir takım çıkardığını sanıyor; aaaa, bakıyorsunuz, "Koşmuyor, mücadele etmiyor" denilerek oynatılmayanlara taş çıkartacak kadar "güçsüz, koşamayan, adeta yürüyen ve hatta zaman zaman tamamen duran" oyuncularla dolu bir ekip; vah Galatasaray'a!.. Aslında Galatasaraylılar'ın büyük çoğunluğu, "takıma yeterli fizik gücü veremeyen, istikrarlı bir sistemi, istikrarlı bir kadroyu oturtamayan, futbolcularını koşturamayan, iki yıldır doğru dürüst tek transfer yapamayan" bir teknik direktörle ilgili "acı şeyler" düşünmeye başladı ama, "onun Galatasaray'a olan hizmetleri, kazandırdıkları, büyük kariyer ve karizması adına" hâlâ susmaya, "zehir içip 'şerbet' demeye" devam ediyor!.. Sabrın da bir sonu vardır; Terim bunu çok iyi bilmeli!.. Şunu da iyi bilmeli ki; "Futbolcularının önemli bir bölümü onu sevmiyor ve istemiyor!.." "Orada burada" sarf ettikleri sözler, inanılacak gibi değil!.. Aylardır "bunu yazıyor" ve Terim'i uyarıyoruz; bilmem ki hâlâ "böylelerine bel bağlamanın" Galatasaray'ı da, kendisini de nereye doğru götürdüğünün farkında değil mi? Bilmiyorum Terim, "bazı futbolcuların" neden "iki yıldır" koşamayacak hatta ayakta duramayacak, on metreye pas atamayacak kadar güçsüz olduğunun, "sakatlıklarının bir türlü neden iyileşmediğinin" sebeplerini bilmeyecek kadar "spor sağlığı gerçeklerinden" ve "İstanbul gece ve özellikle gündüzlerinden" uzak mı? Hiç değilse, Turgay Renklikurt Hocamızın "adaleler, sakatlıklar, güçsüzlükler" konusundaki yazılarını okusa ya!.. Peki, Sergen'ler, İlhan'lar "özel hayatları ve sakatlıkları" yüzünden yerden yere vurulurken, Galatasaray'ın "en kötülerinin, en sakatlarının iki yıldır ne yaptıkları" neden araştırılıp, soruşturulmuyor? Neden "bunlardan hâlâ medet umuluyor" ve bazılarından hatta "kurtarıcı" olarak vazgeçilemiyor? Galatasaray'da tablo net: "Bol bol masal anlatan" bir dede var; başkan!.. "Bol bol masal anlatan" bir de baba var; teknik direktör!. İşte onun için, Galatasaray'da "ümit", kulüp için de, takım için de "Kaf Dağı'nın ardında kalıyor!.." Ben bu satırları yazarken, Real Sociedad maçına 12 saat vardı; "Böyle bir Galatasaray, Real Sociedad'ı yener mi?" sorusuna da cevap aranıyordu!.. Zor, hem de çok zor ama, olabilir; neden mi? Galatasaraylı futbolcular "bu maçlarda kendilerini göstermek için oynuyorlar" da ondan!.. "Avrupa'da bazı gözlerin" bu maçlarda "kendilerinin üzerinde olduğunu" çok iyi biliyorlar!.. Tek tek "Ben de göze girebilirim ve Avrupa'ya transfer olabilirim" duygusu ve iştahı bir araya geliyor ve "ayrı bir sinerji oluşturuyor"; uyum sağlanırsa, neden bir "Real Sociedad galibiyeti" olmasın? Ve sakın ola ki, "böyle bir sonuç alınırsa", bunu yönetim de, İmparator da "fazla" sahiplenmesinler; zira, çok değil 4-5 gün sonra Süper Lig'de "oynanan futbol olarak" gene hayâl kırıklığı yaşayacaklar, haberleri ola!..