Maskeleri düşenler!..

A -
A +

Türk medyasının "bazı kalemleri", izansızca ve insafsızca ve de adeta "İsviçre basını ile yarış edercesine" Türk Futbol Federasyonu'nun, "bazı" milli takım oyuncularının ve Türk Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim'in ceza, hem de "ağır bir ceza alması için" elinden geleni ardına koymuyor!. Türk Milli Takımı'na "2010 Dünya Şampiyonası'na katılmama" ya da "5 - 6 maç kendi sahasında oynamama", Terim'e, Alpay'a, Şifo Mehmet'e, Emre'ye "birkaç yıl" ceza verilse, "şıkır şıkır" oynayacaklar var!.. FIFA'nın Fatih Terim'i "sanık olarak değil, tanık olarak dinlemesi" karşısında çileden çıkan ve her türlü "ahlâksız yayını yapan" İsviçrelilere "taş çıkartacak" haberler imâl eden, yorumlar yazan, hatta "Hakem odasının kapısını kırdı ve hakaret etti" diye yalanlar savuran Türk yazar - çizerler, muhabirler var!. Neden?.. Bu ne kin?.. Bitmedi, dahası var: Aziz Yıldırım, neden birdenbire ortaya çıkıp, "Federasyonun istifasını istedi" yorumlarına sebep olan ve spor sayfalarının manşetlerine kadar taşınan "Erdemli olun" sözlerini sarf etti?. Hatta, "nefret ettiği" Halûk Ulusoy'un dönemini bile neden övüverdi?. "Fenerbahçeli olmak ile Fenerbahçeli gibi davranmayı birbirine karıştırdığı için" Federasyon'un "yumuşak karnı hâline gelen" Şekip Mosturoğlu neden istifa etti?. Bütün bunları "bir anlam ifade edecek gibi" sıralarsak, ortaya "öyle bir tablo çıkar" ki; Türk Medyası'nın "önemli" bir bölümünün "180 derecelik bir dönüş ile" neden "yakın zamana kadar göklere çıkardıkları, savunmak için her şeyi yaptıkları" Levent Bıçakcı Federasyonu'nun "bu defa ipini çekme yarışına giriştiği" kolayca anlaşılır!. Belli olmuştur ki; "Artık bu federasyon Aziz Başkan'ın amâline hizmet etmeyecektir!." Bu Federasyon, zincirlerini kırmak için adımlar atmaya başlamış ve "Aziz Başkan'ın istekleri", mevcut kanun ve yönetmeliklerin ışığında geri çevrilir olmuştur!. Öyleyse, "fırsat bu fırsat" denilerek, "kelle istenmekte", bunun da "FIFA'nın vereceği çok ağır bir ceza ile gerçekleşebileceği" ümit edilmektedir!. Levent Bıçakcı, "kendisini federasyon başkanlığı koltuğuna oturtanların" hemen her olayda istedikleri diyetlerin ardı arkasının gelmeyeceğini anlamış ve "Artık yeter" dediği için "gözden çıkarılmıştır!." Bu "karmaşık gibi görünen" ama aslında "kolay deşifre olan ve hemen çözülebilen" olaylar zinciri, "Kulüpler Birliği Başkanlığı seçimi" ile de doğrudan ilgilidir!. "Kulüpler Birliği Başkanlığını ele geçirmek için" atılan adımların başarıya ulaşması hâlinde, "muhtemel bir federasyon seçiminin zemini hazırlanacak" ve Federasyon seçimlerinde de "eller çok güçlenecekti!." Ne var ki, "bu defa" ortaya "güçlü" bir adam çıktı ve "oynanmak istenen senaryoyu daha sahneye konamadan çöpe atıverdi"; bu "güçlü adam" Hasan Doğan'dı!. "Federasyon devam edecek" diyen Doğan, "Kulüpler Birliği Başkanı'nın da kulüplerin çoğunluğunun desteğini alan bir kişi olacağını" ilân ediverdi!. Aslında "bu tablo", Levent Bıçakcı'ya "Erdemli hareket edin" mesajını gönderen Aziz Yıldırım'ın aynaya bakıp "bu sözleri asıl kendisine söylemesi gerektiğini" ortaya koymuyor muydu?. "Aziz Başkan'ın istekleri yerine getirildiği" sürece "Federasyon baş tacı", ama "şemsiye tersine dönünce" bu defa "İstemezük, istifa" mesajları ve "kalemşorlar" görev başına; çark hep böyle işletilmedi mi?. Okuyucularım çok iyi bilir ki; "Öcal Uluç, Levent Bıçakcı Federasyonu'nu, kuruluş şeklinden başlayarak bugüne kadar son derece açık ve ağır şekilde eleştirmiştir!." Ama, "İsviçre'ye karşı ve FIFA önünde" sonuna kadar bu Federasyonun arkasında olmayı da görev saymaktadır!. Elbette, "suçu, hatası, yanlışı olan" cezasını çekmelidir ama bu "Türk Milli Takımı'nın hocalarını ve oyuncularını, Türk Futbol Federasyonu'nu kıyıma uğratacak ölçülere hiçbir zaman varmamalı, vardırılmamalıdır!." Aslında "varsa suçlular, hatalılar ve yanlış yapanlar", bunu "biz büyük ölçüde kendi içimizde halletmeliyiz ve talimatlarımızın gereğini yapmalıyız" ama Türk futbolunun Blatter Çetesi tarafından "kıyım kıyım kıyılması için" çekilen kılıçlara, kendi kılıçlarımızı hiçbir zaman katmamalıyız!. Ne yazık ki, "bunu yapanlar var", ama "emellerine kavuşamayacaklar!." İşte son örnek!.. Haberdeki cümleyi aynen alıyorum: "Milli Takım Teknik Direktörü, istifa etmeyi düşünmediğini belirtirken, 'Biraz insaflı davranalım. Kendi evlatlarımızı bu kadar yerden yere vurmayalım. Muhakkak ki tenkit edilelim. Ama bu, dozu artan, belden aşağı veya tek kale maç şeklinde suçlanan şekilde değil' dedi." Levent Bıçakcı ve Fatih Terim'in basın toplantısını "kelime kaçırmadan TV'den izledim"; gazete haberindeki "bu ifadesini destekleyen" çarpıcı örnekler verdi!. "İstiklal Marşı'mızı coşkuyla söyleyen" Alpay'a yapılanlar gibi!.. "İsviçreli futbolculara saldırı emrini kendisinin vermiş olduğunu yazanlar ve söyleyenler gibi.." "Sekreterine prim verdirdi haberleri gibi.." Basın adına "bu örnekler" gerçekten utanç verici idi ve maalesef yapılmıştı!..İsviçre maçı sonrasından beri, "Neden açıklama yapmıyorsun, susuyorsun, cevap ver" diyenler, yazanlar, çizenler, bu defa da "bu açıklamalara ve cevaplara" şu başlığı koydular: "Tek suçlu medya!." Bakıyorum, basın toplantısında "Elbette bizim de hatalarımız, yanlışlarımız oldu, onların hesabını vermeye de hep hazır olduk, ama haksız ve ağır eleştiriler bizi yaralıyor" dememiş gibi, "bazı" yorumcular, bu açıklamalardan sonra bile hâlâ "otobüse atılan iki yumurtanın hesabını" Fatih Terim'den sormaya kalkmamışlar gibi, bugüne kadar Türkiye statlarında "sanki" bunların hiç biri olmamış gibi, milli maçlarda Türk futbolcular ilk defa tekme atmışlar gibi!. Hiç mi insafımız ya da izanımız kalmadı; bilmiyorum, bilmek de istemiyorum!. Ümitsiz vaka!.. Formasını giydiği hiçbir kulüpte "huzur bulamamış" ve etrafına da "huzur vermemiş" bir futbolcu, geldiği günden beri Galatasaray'ı da karıştırmaya, herkesi birbirine katmaya devam ediyor!. "Galatasaray'da huzur olmaması için" elinden geleni ardına koymayanlarla ve "Hakan Şükür düşmanları ile" el ele vererek, "Giderim ha" oyununu oynuyor!. Fatih Terim ve Hagi gibi "kişilik sahibi" hocalar, onun "ne menem oyunlar içinde olduğunu" anladıklarından taviz vermediler!. Ama, "zayıf" hocalar, "bu çok yüzlü oyunda baş rolü oynayan" medyanın baskılarına dayanamayarak "bu oyuncuya forma vermek zorunda kaldılar!." Ve Galatasaray'ın "devamlı" karışmasının yolunu açtılar!.. Sezon başının daha "cicim aylarında" yazmıştım; "Bu oyuncuya dikkat, ilk fırsatta Galatasaray'ı karıştıracak ve gene problem çıkaracaktır" diye!.. Hocası ilk on birde oynatınca ve gol atınca "koşup kucağına atlayan" ve "gol pası aldıkça ve gol attıkça" gülücükler içinde "Hakan ağabey, Hakan ağabey" diyen bu oyuncu, şimdi hocasının "canına okumak" ve Hakan Şükür'ü "yok etmek" için medyadaki işbirlikçileri ile el ele her şeyi yapmaktadır!. Alanlara da, takımda tutanlara da, oynatanlara da hayırlı olsun!. Affedip ödül verin!.. "Şanssız ve talihsiz bir penaltı yaptırdı" ve de "soyunma odası koridorlarında Mehmet Özdilek'e tekme atan İsviçreli futbolcuya saldırıp tekme attı" diye Alpay'ın ipini çekme yarışına girenler, resmen ve alenen "önüne 'bahis' kelimesi eklenerek hafifletilmeye çalışılan bir şike olayının, devletin yani milletin trilyonlarının tertipli olarak dolandırılması olayının baş kahramanının cezasının büyük oranda indirilerek, hemen oynamasını sağlayacak Tahkim Kurulu'nun kararı" ile ilgili haberler karşısında "sus pus" oturuyorlar!. Hatta "Bu çocuğa yazık oldu" diyerek "ceza indirimini destekleyenler" bile var!.. Bence Gökdeniz'e bir de ödül verilmeli!. Türk Sporu'nda "ahlâk ve ceza çarkının nasıl döndüğünü" ve medyamızın "hangi zihniyetin pençesine düştüğünü" ortaya koyduğu için!. Yakışır!.. Beşiktaş'a yazık oluyor!.. Zenit karşısında seyrettiğim Beşiktaş'a yazık, hem de çok yazık oldu; "çok farklı kazanılacak" maç, "şanssızlık" sebebiyle berabere bitti!. Benim "yazık oldu" sözüm, "iki" yönlü!.. Beşiktaş'a asıl "eski başkan" Serdar Bilgili'nin de "yalın kılıç girdiği" savaş yazık ediyor!.. "Ören" olması gerekirken "dönen" olan ve de "darmadağın eden" olmak için adeta "özel" gayret sarf eden bir Başkan'ın camiayı getirdiği nokta, gerçekten hazin!. Yıllarca "Süleyman Seba'ya ettiklerini" yazıp çizdiğimiz Serdar Bilgili için de, içimden "Etme bulma dünyası" demek geliyor ama, Beşiktaş camiasında çekilen acıları gördükçe, "bunu söylemeye dilim varmıyor!."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.