İzmir iş aleminin ve İzmir sporunun "gerçek" duayeni ve babası Mazhar Zorlu geçen hafta içinde vefat etti; "adam gibi" adamdı, "büyük" insandı, "vefalı" bir dosttu, "gönlü bol" bir yardımseverdi, "örnek" bir aile babasıydı; Allah rahmet eylesin ve geride kalan ailesine, dostlarına, arkadaşlarına sabır versin!.. O, "iki büyük ve köklü" İzmir Kulübü'nün "profesyonel" futbol takımlarının "İkinci Lig A Grubu'ndan B Grubu'na düşmelerinin kesinleşeceği" hayati maçların "kötü sonuçlarını görmeden", bu karşılaşmalardan "sadece" birkaç gün önce öldü!.. Ve... Onun çok uzun yıllar önce, İzmir takımları Türkiye Birinci Ligi'nde oynarken bir "futbol Nostradamus'u gibi" ortaya attığı "acı kehanet" gerçekleşti! "Eğer İzmir Kulüpleri, profesyonel futbol bazında birleşmezlerse, 'İzmirgücü' adında ve esasında bir kulüp kurmazlarsa, parça parça ve birbirini yiyerek, birbirine çelme atarak, İzmir sporunun giderek küçülen ekonomik ve insan gücü kaynaklarını küçük parçalar hâlinde israf etmeye devam ederlerse, bir gün gelecek ne Birinci Türkiye Ligi'nde, ne de Türkiye İkinci Ligi'nde İzmir takımı kalacak!.. Bu gidişin sonu kötü; herkes aklını başına almalı..." Belki 15, belki 20 yıl önce söylenen ve yıllar yılı arkasında durulan, ama "küçük olsun benim olsun" zihniyeti içindekileri bir türlü uyandırmayan kehanet!.. İşte Göztepe ve İzmirspor gitti!.. Karşıyaka'nın durumu içler acısı.. "Büyük" ailelerin "Biz yokuz" demeye başladığı Altay, tribünlerdeki 2000 seyircisi ile nereye gidebilir, ne gidebiliri, nerede durabilir? Altınordu nerelerde? Bucaspor, daha ne kadar dayanabilir ve "zaten" nerde? Futbol "artık" bir sanayi!.. Onun "rekabet şartlarına uyum sağlayamazsanız", büyük fabrikalara karşı "küçük atölyeler" ile mücadele etmeye kalkışırsanız, gelinen "hüsran dolu" bu noktada "başka suçlu ve sorumlu aramaya" bilmem ki gerek var mı? "Efendim, bizi hakem yaktı, Mersin maçında başımıza neler geldi, federasyon şöyle yaptı, Merkez Hakem Komitesi böyle yaptı, seyirci şöyle yaptı, polis böyle baktı" ağlamaları ile puan cetvelindeki "gerçekler" birbirini tutmuyor; en fazla golü yiyeceksiniz, en az golü atacaksınız, en çok mağlubiyet, en az galibiyet alan takım olacaksınız; sonra da "suçu ona buna atacasınız"; hadi canım siz de!.. Düşmeyi hak ettiniz ve düştünüz; "hâlâ" akıllar başlara alınmazsa, "düşüş" devam edecek!.. "Mazhar Baba", herkesten önce ve "işler iyi giderken" bu günleri de, hatta "yarınlardaki çok daha kötü günleri" de gördü; uyardı; kimse dinlemedi!.. Hâlâ da, "işin esasına dönük" bir hareket, bir adım yok, aynaya bakmak yok; suçlu "dışarılarda" aranıyor!!! "Bu zihniyetin" İzmir futbolunu götüreceği yer, açık açık belli oldu!.. Onun için "ümitler" Manisa'ya, Vestel Manisaspor'a bağlanmıştı; "güçlü" bir sermayenin desteğinde "güçlü" bir takım ... Hedef; "önce" Süper Lig, "sonra" Avrupa Kupaları.. Ne yazık ki, saha içi ve saha dışı "zafiyetler" yüzünden "bu rüya" da gerçekleşmedi!.. "İç bölünme" devam ederse, gerçekleşmesi de çok zor!.. "Bölünme"; işte İzmir'in de, Manisa'nın da en büyük sorunu!.. Mazhar Baba, "ümidi keserek" gitti; bilmem ki bizler ne yapacağız? Onun kehanetini "bir vasiyet" sayarak, gösterdiği yolda "kararlı ve cesur" adımlar atıp; İzmir sporunu ve futbolunu kurtarabilecek miyiz? Zor, ama mümkün!.. Yeter ki, "kararlı ve cesur" öncüler çıksın; çıkabilsin!..