Bilmem ki, Galatasaray tarihinde "böyle" bir rezalet, "böyle" bir kara leke var mıdır?.. Ben, "51 yıldır" hatırlamıyorum; daha önce de "olduğunu" sanmıyorum!.. Özhan Canaydın, "bunu başararak" tam bir rekor kırmıştır; kutlarım!.. Özhan Canaydın, "bir başka rekorun sahibi" daha olmuştur; "Özhan Canaydın'ın bu sezonunda" Galatasaray futbolda, basketbolda ve voleybolda "Fenerbahçe'yi", hem de "hem erkeklerde, hem kızlarda" bir defa bile yenememiş ve "futbolda bir beraberlik bile alamayarak", her maçı kaybetmiştir!.. Ben, "51 yıldır" Galatasaray takımlarının , Fenerbahçe takımlarının "böylesine şamar oğlanına döndüğü" bir başka sezon hatırlamıyorum; daha önce de "olduğunu" sanmıyorum!.. "Kara cumartesi" gecesinin "asıl" sebebi buradadır!.. Yoksa "o gece", belki stat dışında ve içinde, bir - iki tribünün birer köşesinde meydana gelebilecek ve "kolaylıkla önlenecek", her zaman her statta yaşanabilen "birkaç" münferit olayla kapanırdı ve kapanacaktı!.. Ama, "Özhan Canaydın'ın Galatasaray'ı", ne yazık ki, Galatasaray taraftarını adeta "topyekûn" tuzağa düşmesine yol açan "acı" tabloyu hafta ve hafta, gün be gün ortaya çıkarmış, "bir gün önceki" Galatasaray - Fenerbahçe "basketbol maçında olanlar" son sinyalleri vermiş ve sonunda "kara cumartesi" göz göre göre gelmiştir!.. "Maçlara gelmekten" korkan, "gelirse" karşılaşacağı tablodan "korkan" ama "Divan Kurulları'nda efelik yapan", spor yazarlarına "Ben ancak istediğim zaman giderim" diyerek "meydan okuyan" Özhan Canaydın, "kara cumartesi" gecesinden "bütünüyle sorumludur!.." Ve ne kadar acıdır ki, mesela "efsane başkan" denilen Selahattin Beyazıt'ın "Ben olsam hemen istifa ederdim" demesine karşılık "tam bir pişkinlik içinde" koltuğuna "sımsıkı yapışmış" olarak "göreve devam etmektedir"; ya da "devam ettiğini sanmaktadır!.." "Kara cumartesi" gecesinden itibaren, "fiziksel olarak" Galatasaray başkanlık koltuğu "dolu olarak gözükse" de, "fiilen" o başkanlık koltuğu boşalmıştır!.. Aslında "uzun süredir" boşalmıştı ama, "kara cumartesi gecesi", bu tam olarak ortaya çıkmıştır!.. Hiç "sürekli olarak gemisini terk eden", en tehlikeli yolculuklarda bile "kaptan köşkünde görünmeyen", fırtınalarda, kasırgalarda "dümene geçmeyen" ya kıyıda otellerde kalan, ya da kamarasından çıkmayan "bir kaptan" görülmüş müdür?.. Ey Özhan Canaydın başkan, "oturup kalkıp" maçın hakemi, "Bülent Demirlek'e dua et!.." Aslında "o gece", Demirlek "Her ne pahasına olursa olsun, 90 dakika tamamlanmalı" zihniyetine "sımsıkı" sarılmamalı ve maçı "bitirmemeli" idi!.. Zira sahaya, "konfeti değil, kapalı bir küçük bıçak değil", altını kalın çizgilerle çiziyorum; "hedef gözetmeksizin", yani "Fenerliymiş, Galatasaraylıymış, hakemmiş" demeden, kırılan parçalanan ve "böylece" tam bir "kesici silâh" hâline gelen "binlerce" koltuk atılıyordu; koltuk!.. Galatasaray, bu maçta "hükmen mağlûp" ilân edilmeliydi!.. Bitmedi; "üç puanı" silinmeliydi!.. "Böylece", bugün "Trabzonspor ile sadece bir puan farkı kalacak" ve "UEFA Kupası'na katılma hakkı" için "ligin son maçları" beklenecekti!.. "Bursa'da kaybedilecek puanlar", Trabzonspor'a "UEFA Kupası'na katılma hakkı şansını" büyük ölçüde verecekti!.. Demirlek, "Galatasaray'ı kurtarmış" ve ne yazık ki, Trabzonspor'un "göz göre göre" hakkını yemiştir!.. Ben "bu satırları yazarken", henüz Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun "Galatasaray'a vereceği ceza" belli olmamıştı!.. Dilerim; "Efendim, falan statta şunlar olmuştu, feşmekan statta bunlar olmuştu" yavelerine bakmadan, "bütün takımlara, bütün yöneticilere, bütün taraftar ve seyircilere ibret olacak" bir "ceza verilmeli" ve Tahkim Kurulu da "bu cezayı öyle ya da böyle kıvırmadan" onaylamalıdır!.. Onaylamalıdır ki, "yol açılsın" ve "bundan böyle" verilecek cezalar, "işte Galatasaray'a verilen örneği", caydırıcı ve can yakıcı olsun!.. Ve kara cumartesinin, kaybettirdiklerine karşılık, "hiç olmazsa" sporumuza, futbolumuza bir faydası olsun!.. Herkes bilmeli ve görmelidir ki, "ceza" diye "Şeref Tribünlerinde baş köşeye oturtulan" cezalı yöneticilerle ve "ceza" diye "İzmir Atatürk Stadı ile ödüllendirilen" takımlarla ilgili örneklerin, "Türk sporunu getirdiği iğrenç durak" işte burası olmuştur!.. Kimse "suçlu odur" diye "başka birini" göstermesin!.. Suç ortaktır!.. Ve "Özhan Canaydın'ın Galatasaray'ı" da bu suç ortamında "suçüstü yakalanmıştır"; cezasını çekmelidir ve inanıyorum ki "çekecektir!.." Yoksa, ortada Federasyon da, Disiplin Kurulu da, Tahkim Kurulu da "yok" demektir!..