Miras ve korucular!..

A -
A +
Bilmem ki, Galatasaray TV'nin Genel Müdürü ile onun "çok özel programlarda ekrana çıkardıklarından" durup dinlenmeden "Başkan Ünal Aysal'a övgü yağdıranlar", şimdi ve de hiç olmazsa "birazcık" mahcup olmuşlar mıdır? Galatasaray'ın "son" Divan Kurulu toplantısındaki konuşmaların özeti bile "onları" utandıracak cinsten değil midir? Galatasaray'ın "iki başkan adayının bu konudaki imaları" onların yüzünü "birazcık" pembeleştirmemiş midir?..
O ekranlarda, "Ünal Aysal'ı eleştirenleri" neredeyse "hain ilan edecek kadar" kendilerinden geçmişler, acaba "acı gerçekler ortaya bir bir çıkarken" vicdanlarında rahatsızlık hissedip, "Nerede hatalıydık" öz eleştirisini yapmaya başlamışlar mıdır?..
Galatasaray Tarihi, son 15 yılda, "çok şey yapmış görünen" ama "o yapılanların yanında" Galatasaray'ı "altından kalkılması uzun yıllar sürecek bir mali batağa sürükleyen" iki başkana "özel" yer ayıracaktır; birincisi Faruk Süren, ikincisi  de Ünal Aysal!..
Son "kriz" sürecinde biri "ötekinin başkanlığa devamı için elinden geleni yapmış", öteki de "ötekinin başkan adayı olması için" çok ısrar etmiştir ama, sonunda  "bu iki alternatif de gerçekleşmemiş" ve  "Galatasaray'ı gerçekten sevenler", hiç olmazsa bu yönden "derin" bir "oh" çekmişlerdir!.. 
Ne var ki ve ne acıdır ki, ikisi de hâlâ "Mayıstaki genel kurulda aday olabiliriz" diyebilecek kadar "Galatasaray camiasını hafife alabilmektedirler!.."
Dahası da var; Galatasaray camiasının "yaşayan en büyüğü olmak" efsanesiyle ünlenen İnan Kıraç'ın "Ünal Aysal'ın ayağına gidip görevde kalması için yalvaracağım" sözünün, Galatasaray Adası'nı "üç otuz paraya kapatıp, sefa süren ve üstelik adını da 'Suada' yapan" Galatasaray Kulübü üyesi işletmecisinin bile "böyle" bir söz söyleyemediği düşünülürse, Galatasaraylıların vicdanlarını "nasıl sızlattığı" ortadadır!.. 
Şaşıyorum; "Galatasaray yöneticileri için ne olursa olsun" söylenmesi mümkün olmayan "Tutar kulağından atarım" lâfını söyleyecek kadar "egosunun hangi zirvelere ulaştığını gösteren" bir Başkan'ın, hem de "kendilerini hiç vicdanı sızlamadan" tasfiye etmiş olan bir Başkan'ın "yalvar yakar peşinden koşup, göreve devamını isteyenler" ve de "Aday ol, kadronu değiştir, senin yönetiminde görev alırız" diyenler, nasıl bir "bunalım" içindedirler ve "nasıl" birer Galatasaraylıdırlar?.. 
Onlara soruyorum; "kendisini başarılı başkan ve ülkenin en ünlü adamlarından biri yapan, kulüp kasasına Türk Kulüpler Tarihi'nin, kimselerin hayal bile edemeyeceği en büyük gelirlerini sokan, döneminde alınan sportif başarıların asıl kahramanları olan" sizleri tasfiye eden ve de "kulübü tam bir padişah gibi" yönetmeye başlayarak bugünkü idari ve dahası, bu "parlak" tabloya rağmen, Galatasaray'ı "tarihinin ikinci en büyük mali krizine sokan" kimdir?..
Bu "parlak tablonun üstünde otururken", bir bir oraya çıkan ve bazıları "mahkemelere kadar düşen", bazılarının sonu "toptan kovulmalara kadar varan", dahası, üst profesyonel kadroda olanlara artık "dayanamayanların" istifalarıyla noktalanan ve de en sonunda "yolsuzluk / hırsızlık iddialarının gölgesi" içinde, "bir ikinci baskın seçimli olağanüstü genel kurul kararı alarak", hem de "Genel Kurul'da hesap vermeden" görevi bırakıp giden kimdir?.."
Ey Ali Dürüst'ler, ey Abdürrahim Albayrak'lar, ey İnan Kıraç'lar, ey Özkan Olcay'lar cevap verin; birer "Galatasaraylı" olarak, "geceleri nasıl rahat uyuyorsunuz?..
Düşünüyor musunuz; Alp Yalman ya da Duygun Yarsuvat'a kalan mirası ve Galatasaray'ın yarınlarını?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.