Lille maçları sonrasında, bizler “hakemdi, şanssızlıktı” yorumlarıyla oyalanırken, Fransız medyasının “ana görüşü” çok ama çok başkaydı…
Fransız yorumcular “Mourinho’nun takımlarına ‘iyi futbol oynatmakta’ yıllardır zorlandığının” altını çiziyor ve “Lille maçlarında da bunun açık açık göründüğünü” söylüyor, yazıyorlardı…
Tablo ortada; “kariyer ve karizma olarak” dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük ve ünlü teknik direktörleri arasında kendisine “yer yapan” bir Mourinho vardı; ona “Mourinho 1” diyelim…
Sonra, 2017’den sonrasında, “takımlarına iyi futbol oynatmakta zorlanan” bir Mourinho vardı ki, ona da “Mourinho 2” diyelim.
Mourinho 2, 2017’den sonraki 7 sezonda, Roma’ya 10 milyon avroluk transferler (Roger Ibañez 8 milyon avro, Rui Patrício 11,5 milyon avro, Matías Viña 13 milyon avro, Eldar Şahmuradov 17,5 milyon avro, Tammy Abraham 40 milyon avro) yaptırdığı 2022-23 sezonunda kazandırdığı UEFA kupalarının 3’üncü sınıfı olan “Konferans Ligi kupasından başka” kariyerine yakışan bir başarıya imza atamamıştı… Aksine Roma yönetimi “ertesi sene, ünlü hocanın 2017 sonrasında ‘görevine son verilme’ zincirine bir ekleme daha” yapmıştı…
Ve de Mourinho 2, Türkiye’ye, göreve büyük vaatlerle ve “efsane başkanlardan” Aziz Yıldırım’ı “genel kurulda hezimete uğratarak” 2018 haziranında Fenerbahçe’nin başına geçen Ali Koç tarafından getirilmişti.
Mourinho 1, dünyanın en ünlü teknik adamları listesinde, Jupp Derwall’lerin, Eric Ramsay’lerin, Sepp Herberger’lerin, Alex Ferguson’ların, Johan Cruyff’ların, Pep Guardiola’ların, Matt Busby’ların, Helenio Herrara’ların, Giovanni Trapattoni’lerin, Carlo Ancelotti’lerin, Arsene Wenger’lerin, Mario Zagallo’ların, Jürgen Kloop’ların, Helmut Schön’lerin Zinedine Zidane’ların, Guus Hiddink’lerin, Udo Latek’lerin, Alex Ferguson’ların, Franz Beckenbauer’lerin, Frank Rijkaard’ların, Vittorio Pozzo’ların, Enzo Bearzot’ların arasında “itiraz edilemeyecek” bir kariyer yaparak, “zirvelerde” yer almıştı…
Ama… Türkiye’ye gelen Mourinho 2, “takımlarına iyi futbol oynatmakta zorluk çeken bir hoca” olarak, “acabalar ile dolu” bir süreci yaşamaya başlamıştı…
Dahası, “spor medyasının gündemine, ‘oynattığı futbol’ ile girmemek için”, zaman zaman Avrupa’da da denediği “sözlü çıkışlar ile girme” formülünü uygulamayı seçmişti…
“Okan Buruk / Hakem / Galatasaray” imalarıyla dolu açıklaması bunun en çarpıcı örneği oldu…
Futbol medyasının “kulüpçü” yorumcularının, “trollerin at koşturduğu” sosyal medya yığınlarının dolduruşlarına gelmemeli; “titremeli” ve “Mourinho 1’e dönmeli!..