Müdür olmanın "unutulan" ağırlığı!..

A -
A +

"Bir kişinin ya da bir şirketin sahibi olduğu" bir gazetede ya da TV'de "çalışmak, yazmak, konuşmak, yorum yapmak" başkadır; "devletin sahibi olduğu" bir gazetede ya da TV'de çalışmak, yazmak, konuşmak, yorum yapmak başkadır!.. "Kişi ya da şirketin sahibi olduğu" bir kuruluşta, "olmaması gerek" ama, "istediğiniz kadar" yanlı olabilirsiniz, taraf tutabilirsiniz; "yasalara uygun olması şartı" ile istediğinizi yazabilir, konuşabilirsiniz!.. Ne var ki, "devletin sahibi olduğu" bir kuruluşta, "taraflı olmanın, yanlı olmanın, istediğini konuşmanın ve yazmanın bir sınırı vardır" ve olmalıdır!.. Biraz daha toleranslı davranırsak, ki "demokrasilerde doğru olanı" da budur, "devletin sahibi olduğu kuruluşu temsil etmeyenler", yani "sadece" yazar - çizer olanlar, yorum yapanlar için bu sınır "basın meslek ilkeleri ve basın hürriyetinin yasalarla çevrili sınırlarına kadar" uzanabilir!.. Amma, "devletin sahibi olduğu kurumu, kuruluşu temsil edenler için" böylesine "geniş bir sınır" olmaz!.. Yani, "genel yayın müdürler, yazı işleri müdürleri, spor ve benzeri servislerin müdürleri", çok daha "tarafsız, çok daha yansız, çok daha sorumlu olmak" durumunda ve zorunluluğundadırlar!.. Daha açık ve kestirmeden yazayım: Mesela, "devletin sahibi olduğu bir basın kuruluşunun spor müdürü", kendi imzası ile kalkıp da "manşetlerde", dikkat buyurunuz "kanunun devlet memuru saydığı" hakemlere "hakaret derecesine varan isnatlarda, ithamlarda bulunamaz" ve bulunmamalıdır!.. Mesela, "Futbol Federasyonu kavgasında" hem de "en fanatik" bir şekilde taraflı ve yanlı olamaz, sayfasını ya da ekranını "kişisel kompleksleri, hırsları, inat ve iddiaları, bugüne kadar hepsi 'fos çıkan' ısrarları için" kullanamaz, kullanmamalıdır!.. Mesela, "ligin son haftasında düşme hattı etrafındaki 6 - 7 takımı yakından ilgilendiren maçların hakemleri" konusunda, hem de maçların oynanacağı gün, sahaların ortasına bombalar bırakıp, "bu bombaların fitilini ateşleyecek şekilde yazılmış", hem de "kendi imzası" ile yapılmış "yorum - haberleri" (Bu da yeni âdet oldu; nasıl bir şeyse) sayfasının manşetlerine oturtamaz!.. Dua etmelidir ki, "ürettiği komplo teorileri", insafsızca "şaibeli" ilân ettiği hakemlerin "hemen hemen hatasız yönettikleri maçlar" dolayısıyla havada kaldı; ya aksi olsa, "her hakemin yapabileceği hatalardan bazıları yapılsa" ve "o tip haberler - yorumlar - manşetler ile tahrik edilmiş seyirciler" büyük olaylar çıkarsaydı, ne olacaktı?.. "Federasyonu yıkmak için" yapmadık şey bırakmayan, "hakemleri hedef tahtası hâline getiren" ve "önleyeceğine, itidal tavsiye edeceğine" beraberinde "bazı yorumcular ve spor yazarları" ile cephe kuran bir spor müdürünün, "devletin sahibi olduğu yayın kuruluşunu temsil ederken" bile eski alışkanlıklarından kurtulamadığı ortada değil mi?.. Spor sayfalarına ve TV ekranlarına "böyle" hükmeden "bazı" müdürlerin ve yazar - çizerlerin, yorumcuların şu anda "fena hâlde mahcûp duruma düştükleri" de ortada!.. Ürettikleri komplo teorilerinden bir tanesi bile tutmadı!.. Tarih, hatta "ay ve gün vererek" ilân ettiler; "Federasyon gidecek!.." "Bu hakemlerle bu lig bitmeyecek!.." "Seçimli genel kurul için toplanan yasal imza sayısı yüzü geçti, seçim var!.." "Federasyonu kimse istemiyor; sponsor bile bulamıyor!.." Dahası da var ama, kısa keseyim; ne oldu?.. Hiç biri, ama hiç biri tutmadı!.. Çok sevdiğim bir Temel fıkrası vardır: "Yüce Allah Temel'e 'Yürü ya kulum' demiş; Temel de arabasını satmış!.." Bu müdürler de işte "o" misal!.. >> Sadık Söztutan ne yapardı?.. Vay canına... Önce "espri" diye yapıyorlar zannettim!.. Aaa, baktım "ciddi ciddi yazıyorlar" ve de "yazmakta ısrar ediyorlar", üstelik "yaygınlaşma, bulaşma istidadı" da gösteriyor, yazıp çizdikleri!.. Gerçi "eviriyorlar, çeviriyorlar, eveliyorlar, geveliyorlar" ama, söylemek istedikleri çok açık!.. Duyduk duymadık demeyin; Hakan Şükür, yanına Feldkamp'ı da alarak Galatasaray'ı ele geçiriyor; Fethullah Gülen Hoca adına!.. Hakan Şükür kendisiyle yapılan bir röportajda "sorulan bir soru üzerine", bu soruya cevap olarak "Benim tarikatlarla, cemaatlerle bir ilgim yok, ama Fethullah Hoca'ya saygım ve sevgim var" dememiş miydi?.. Feldkamp, "arada sırada" Zaman Gazetesi'ne yorum yazmıyor muydu?.. Öyleyse??? Galatasaray'ı "Fethullah Gülen adına ele geçirmeye karar veren" Hakan Şükür, Galatasaray yönetimine baskı yapmış, Adnan Polat'ı kullanmış ve Feldkamp'ı getirterek "Galatasaray'ı fethedecek ekibi tamamlamıştı." Hakan Şükür, Adnan Polat'ın kulağına "Felkdkamp adını aylar önce fısıldayan", hatta geçen sezon devre arasında "Gerets'in yerine getirilirse Galatasaray'ı şampiyon yapacağını söyleyen" Hıncal Uluç'u da herhalde "gizlice" ve "öncelikle" ayarlamış olmalıydı!.. Bitmedi, "işin daha da müthiş tarafı", Hakan Şükür - Feldkamp operasyonu ile "kulübü ele geçiren" Fethullah Gülen Hoca, "Galatasaray'ı borç batağından kurtaracak mâli desteği de verecekti!.." Böylece Riva satılmayacak, stadı yapmak için Galatasaray'ın TOKİ'ye ihtiyacı bile kalmayacaktı!.. Diyelim ki, "böylesine komik şeyleri", birileri "ciddi ciddi yazıyorlar"; iyi de, "Bu zırvaları" gazetelerine, sayfalarına koyan koca koca "üst düzey sorumlular", genel yayın müdürleri, yazı işleri müdürleri, spor müdürleri ne yapıyorlar?.. Trafik memurluğu mu?.. "Bu yazı geldi, şu sayfaya, şu sütuna girsin" demekten öteye "yetkileri ve sorumlulukları" yok mu?.. Ben şimdi çıkıp yazsam, "Efendim Zico, Brezilya'da bilmem ne adında bir fanatik tarikata mensuptur, o tarikata mensup Roberto Carlos'u da aldırarak, Fenerbahçe'yi ele geçirme operasyonunu başlattı. O tarikatın çok büyük para kaynakları var, Fenerbahçe'yi ele geçirdikten sonra, Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu yapacak bir kadro kuracaklar" diye, bu "saçmadan da öte zırvayı", sevgili müdürümüz Sadık Söztutan sayfasına koyar mı?.. Yoksa bana "Öcal abi, acilen bir psikologa görün" mü der?.. Aslında "bundan önce" diyeceği bir şey var: "Fethullah Hoca, Hakan Şükür, Feldkamp bir yana, Adnan Polat'ı tanımayan ve kim olduğunu bilmeyen bir kişi benim gazetemde bir daha ne Galatasaray'ı, ne de başka bir şeyi yazabilir; emekliliğin kutlu ve mutlu olsun!.." >> Üslûba bakın!.. Milliyet'te sevgili Ercan Güven yazdığı için "doğru mu" diye araştırmadım; Bosna Hersek maçından sonra "bazı yöneticilerin" Teknik Direktör Fatih Terim'e "Milli Takım babanın malı mı, bu futbolcuları nasıl oynatırsın" diye hesap sorduklarını cuma günkü yazısında okuyunca, tüylerim diken diken oldu. Elbette, "fikrini söylemek, eleştirmek" herkesin ve de yöneticilerin hakkı ama "üslûp", ah o kimsenin "dikkat etmediği" üslûp?.. Asıl merak ettiğim Fatih Terim'in "bu sözleri" nasıl hazmettiği?.. Olayın şifresi tam da burada!.. >> Tersinden bakanlar!.. Dünyanın "en büyük" takımlarına bakınız; "en büyük paralar" ya "golcülere" ya da "orta saha beyinlerine" verilmiştir!.. Fenerbahçe ne yaptı? Roberto Carlos'u getirmek elbette ki başarı, ama "Roberto Carlos'tan daha pahalı" bir orta saha beyni ve de bir golcü getirmek şartı ile!.. Nerede onlar?.. >> Mukayese!.. Feldkamp antrenörlüğe başladığı zaman Roberto Carlos daha doğmamıştı; spor yazarı arkadaşlarım bir araştırsınlar; belki Zico da doğmamıştı ya da kreşte "ingaaa" diye ağlayan bir bebekti!.. Fenerbahçe Roberto Carlos'u transfer etti; Galatasaray Alman eyaletlerinden birinde ikinci liginden, üçüncü lige düşen bir takımdan iki oyuncuyu!.. İşte Özhan Canaydın'ın Galatasaray'ı!.. Başka bir şeyler yazmaya gerek var mı?.. >> Bedava!.. Gazetelerde haber: "Fenerbahçe'nin Roberto Carlos'u alarak ses getirmesi üzerine çalışmalarına hız veren sarı-kırmızılı yönetimin, Lincoln ile pazarlıkları artırdığı, Riquelme ve Barcelona'lı Giuly'yi de listeye eklediği belirlendi." Ben olsam, "Eto'o yu, Ronaldinho'yu, Thierry Henry'i, David Beckham'ı, Kaka'yı, Crespo'yu ve daha nicelerini"de listeye alırdım!.. Nasıl olsa, listeye almak "bedava"; ne demiş şair: "İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar!.." Bunlar "doğru dürüst hayal bile kuramıyorlar"; bedava olduğu hâlde!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.