Mustafa Denizli nerede?..

A -
A +

Sevgili Mustafa Hocam, hem de Avrupa Ligi'nin "32'lik eleme" etabında "torbadan tavşan çıkarma" hamlene saygı duyarım; zira "büyük" teknik adamlar, "durmadan darbe alan ve yalpalayan, grogi hâlindeki takımlarını kendine getirip, ayağa kaldırmak için" zaman zaman "bu şok çareye başvururlar", amma…
Senin gibi "rakip kim olursa olsun takımım sahaya çıkarken yüzde 51 şansa sahiptir" sloganını Türkiye'ye getirmiş bir hocanın "korku içinde torbadan serçe çıkarma" hamlesine akıl erdirmem mümkün değil!..
Diyelim ki, "yüreği pır pır eden serçe" hamlene de saygı duyduk, amma... 
Bak sevgili hocam, takım elbisenin kaç cebi var; cekette iki dış, iki iç büyük cep, bir dış küçük göğüs cebi, bir iç küçük çakmak, kibrit cebi, kaç etti; 6 cep!..
Gelelim takım elbisenin pantolon ceplerine; iki yan cep, iki arka cep; bunda da var mı, 4 cep!..
Demek ki, takım elbisende tamı tamına 10 cep bulunuyor!..
Giydir bu takım elbiseni Bilal'e ve de sahaya sür; her cebinden "bir Donk çıkarır"; ona 93 dakika nasıl tahammül edersin?..
Adam kaç maçtır, "Saha içinde hayaleti" oynuyor; dahası "kolay sarı kart görüyor" ve de ondan sonra "ikinciyi görmek için" yapmadığını bırakmıyor, Allah'tan "hakemler affediyor!.."
En büyük meziyeti (!) geriye, yana kolay paslar, bazen onu bile beceremiyor, hatalı pasları, rakibe hızlı kontratak imkanı veriyor, Lazio'lulara da böyle 3-4 pas verdi, adamlar kale önünde beceriksiz çıktılar. Muslera'nın kurtarışları da cabası!..
Ya senin yedek kulübesinde Semih hariç "savunmacı" bırakmayan bir tertiple sahneye koyduğun "Gol yemeyeyim, nasılsa bir tane atabilirim" planını dinamitleyen o "göz göre göre" yedirdiği gol?  
"Hiç yoktan yaptığı faul" ile İtalyanlara hediye ettiği "duran top" imkânını da, "o" sonuçlandırmadı mı? Ortalanan topa sıçrayıp vuramayınca, arkasındaki İtalyan hayatının en rahat gollerinden birini atıverdi. Zira, hemen arkasında olan Chedjou da müdahale edememiş, Muslera'da çıkarabileceği bir topu kalesine "buyur" etmiş, "senin " tavşan" diye torbadan çıkarmak istediğin serçe de "böylece" uçup gitmişti!..
Yok yok, benim tanıdığım Mustafa Denizli, "yoktu" perşembe gecesi Arena'da!..
"Göreve geldiğinde" galiba "hayal görmüşüm"; bu gidişle "olması" da zor!..

Şaka!.. 
Galatasaray-Lazio maçını, Azerbaycan'ın İdman TV kanalı da vermiş. Maçı anlatan Azeri spiker, ekran başında defalarca "Mustafa Denizli neyi gözlir daha? Ryan Donk yine çıkmir?" diye sorup durmuş. Bence Denizli Hoca, "bomboş olan yardımcılık görevlerinden birine hemen bu Azeri kardeşimizi almalı", anlaşılıyor ki, "futboldan çok iyi anlıyor ve de cesaretle söylüyor!.."

Ya Ergin Ataman?.. 

Oktay Mahmuti, Galatasaray Erkek Basketbol Takımı'nın başından gittiğinde , "Galatasaray basketbol camiası ona bunca zaman nasıl dayandı" diye sormuştum, kendi kendime!..
Yerine gelen Ergin Ataman "Onu aratmadı" ama Mahmuti gibi, "salon içi takıntıları ile" takımını "hangi maçta ne yapacağı belli olmayan istikrarsız bir basketbol mangası" hâline getirdi!.. 
"Geldiğinden beri", takımına "Dorsey hariç" gerçek ve kaliteli bir "5 numara" almadı, aldırmadı. Dorsey'i de "tu kaka" etmek için söylemediğini bırakmadı ve sonunda adam gitti, hem de Barcelona'ya!..
"4.5" Lasme, "pota altında tek başına" ne kadar dayanacak, kim bilir!..
Kupadaki Banvit maçı, herhalde Galatasaraylılara "Bu kaçıncı hocam, şu son saniye toplarından bir tanede de sen galibiyet çıkar da dişimizi kır" dedirten karşılaşmalardan biri oldu ve "finişe 6-8 sayı farkla giren" Galatasaray, gene son saniyede nakavt oldu!..
"Topu kullanmak için, 24 saniyenin 23 saniyesi geçtiğinden sadece 1 saniyesi kalan " Banvit'in hocası "mola aldığında" herkes gülmüştü; "Böyle kritik maçta 1 saniye kalmış, bu mola alınır mı", diye. Ama Banvit o bir saniyede potayı bulmuş, maçı kendisine kazandırma yolunda  "altın 2 sayıya kavuşmuştu"; bu maçın içindeki bir yumruktu!.
Ya, son 3 saniyede "iki sayı öndeyken", maçı Banvit'e vermek???
Banvit'in 3 atıcısı var; biri kenardan topu çıkarıyor; kalan 2'sini savunamıyor, Ergin Ataman ve Slaughter, Galatasaray'ı kupa dışına iten üçlüğü sarı-kırmızılı potaya gönderiyor!..
"Sallabolcu" hocanın, "sallabolcu" takımı, "sallabollar tutmayınca" ve "saniyeler kala yenen" sayılarla, son 2 dakikada Banvit'in 3 tane üçlüğünü de önleyemeyince, Galatasaraylı oyuncular, taraftarlarıyla beraber "Kazandık" dedikleri maçı, başları önde bitiriyor; geçmiş ola!..

Koray!..

Bazen maç kadrosuna bile giremeyen Koray, Lazio karşısına ilk 11'de çıktı ve çıkışının da hakkını verdi!..
"Matri gibi" bir santrforu "iki pozisyon hariç" , İtalyan golcü oyundan alınana kadar adeta izole etti!..
Genç, enerjik, mücadele ediyor, futbolu biliyor, topu oyuna sokuyor, uzun paslar atıyor, hava toplarına hakim, daha ne olsun?..
Hamza Hoca, onu "bulmadı", Mustafa Hoca, "Lazio maçında oynattığına göre" Sinan gibi, onu herhalde bulacak!..
Birkaç maç üst üste, "hata da yapsa", gözü ve beyni hocasında "Acaba beni oynatacak mı, çıkaracak mı" endişesinden kurtulana kadar, üzerinde inat ve ısrar edilirse, bu çocuk, "uzun yıllar" Galatasaray'ın "stoper eksiğini ortadan kaldıracak" bir yıldız olabilir. Mustafa Hoca, "genç oyuncu kazandırma ustasıdır"; hayırlısı!..

Başsağlığı…
Büyük acının milletçe paylaşıldığı günler!..
Acı günler yaşıyoruz; gözlerimiz yaşlı, yüreklerimiz dağlı!..
Türkiye Cumhuriyeti kudretli bir devlet, Türk milleti güçlü bir toplumdur; elbette bizleri yasa boğan bu süreç de geçecek ve gene güzel günlere kavuşacağız. 
"Nurlar içinde yatacak" şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza şifa, milletimiz başta, şehitlerimizin ailelerine, yakınlarına ve elbette Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile Polis Teşkilatımıza başsağlığı ve sabır diliyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.