1955’de Babıali yokuşunda rahmetli Cihat Arman’ın çıkardığı Öz Fenerbahçe Dergisi’nde “spor yazmaya başladığımdan” bu yana 68 yıl geçti. O günden bu yana spor yazarlığının dördüncü nesli de TV ekranlarımızda, spor sayfalarımızda kendilerini dinletiyorlar, okutuyorlar; dört nesil bir aradayız… Nazar değmesin…
İçlerinde zaman zaman “bazı görüşlerine katılmasam” da, dinlemeye, okumaya ilgiyle, saygıyla, keyifle abone olduğum genç kardeşlerim var. Bunlardan biri, Hürriyet’te yazan Uğur Meleke…
Geçen hafta “Ciddi önlem için tribünlerde savaş mı çıkmalı!” başlıklı bir yazı yazdı…
Bugünlerden başlayıp “zamanda 2009’a kadar geri gidip” acı ve hazin başka örneklerini de vererek diyor ki:
“… Kadıköy’deki manasız yabancı madde utancı ve Sivas’taki vandallık bize bir kez daha şunu hatırlattı: Türkiye futbol liglerinde şiddetin önüne geçmediğimiz sürece, bu çirkin görüntüler uluslararası maçlara da yansıyacak. Maalesef, Futbol Disiplin Talimatnamesi çağ dışı ve işlevsiz. Suç suçlunun yanına kalıyor; hatta neredeyse suçlu kahramanlaştırılıyor. Türk sporunda suçun şahsiliği ilkesi öldürülmüş durumda. Yetkililerin şiddete karşı ciddi önlemler almak için neyi beklediğini kimse bilmiyor. Sahada 22 futbolcunun Kalaşnikof’la taranmasını mı? Tribünde küçük bir savaş çıkması ve yüzlerce kişinin birbirini öldürmesini mi?”
“Sporda şiddeti önlemek için 31 Mart 2011’de Meclis’te kabul edilen ve 14 Nisan 2011’de Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6222 sayılı kanunu çıkaran bir ülkede yaşıyoruz, ama “o kanunu tozlu raflarda termitlere yem olmaya” mahkum ediyoruz!..
Yıllarca Sevgili Kardeşim Hıncal Uluç, “bu konuyu yaza yaza” hayata veda etti. Görüyorum ki, Uğur Meleke Kardeşim, “bayrağı eline almış” ve 18 Mart’ta müthiş bir yazı yazmış!..
O bayrağı, TV ekranlarında, spor sayfalarında devamlı dalgalandırmak ve Spor Bakanlığı’nın, Adalet Bakanlığı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın bürokratlarından, yetkililerinden, görevlilerinden hesap sormak, görevimiz olmamalı mı; “O kanunda, o kanunun gereklerini yerine getirmeyenlere de verilecek cezalar var; neden bu kanunu ‘hakkı ile’ işletmiyorsunuz, işletemiyoruz, neden?..”
Ve elbette, bu çemberin içine, “statlarında gereken güvenlik önlemlerini almayan, alamayan, “insan yaralayacak patlayıcı fişeklerin ambulanslarla stada sokulmasını önleyemeyen” kulüp yönetimlerine de “kendilerinin, kulüplerinin, taraftarlarının hak ettikleri ‘sportif / idari / hukuki cezaların’ verilmesinin sağlanması” mücadelesinde de bayrağı dik tutmalıyız!..
İşin bir başka acı tarafı da, “Tahkim Kurullarının, ‘Avrupa’da emsal olaylarda verilen cezaların yanında devede kulak kalan’ cezaları bile indirmek için ‘iyi hâl (!) uygulaması” yapması…Böyle bir tabloda “sporda şiddetin önlenmesi” mümkün mü?..