Korkuyorlar, ödleri kopuyor; federasyon başkanlarının da, kulüp başkanlarının da, federasyonların ilgili, ilgisiz kurullarının da,hakemlerin de "tiril tiril titrediği" biri var; "Türk Futbolu'nun markası" da, "damgası" da, kalitesi de o; Aziz Yıldırım!.. "En iyisinden, en kötüsüne, FIFA'sından, polisine kadar" bunca hakem sahne alıyor, Fenerbahçe'nin maçlarında, "bir tanesi", evet bir tanesi bile "ikinci sarı kartı" gösteremiyor, Emre'ye; üstelik "dört-beş kart görmesi gereken" maçlarda bile!.. Taaa Hollanda'lardan kalkıp gelen "Uilenberg" namlı "Dünya hakem ûlemasının en önde gelenlerinden biri" bile, "bütün hakemlerimize Emre'nin sarıyı geçtim kırmızı kartlık hareketlerini salona perde kurup ders olarak gösterdiği" hâlde, "onun her dediğini uygulamak için yarışan" hakemlerimiz, "iş Emre'ye gelince" yüzlerini Aziz Yıldırım'a çevirip, biat ediyorlar; neden?.. Zira Federasyon Başkanı ve yönetimi de, kulüp başkanları da, Merkez Hakem Komitesi Başkanı ve yönetimi de "sessiz bir biat görüntüsü veriyorlar" da ondan!.. Hakem "aptal" mı, "bu durumu göre göre", Aziz Yıldırım'ı "öfkelendirecek" son adımı atar mı; Aziz Başkan'ın "evlâd-ı mânevisi" olan Emre'den, tribünlerde on binlerce, TV başındaki yüz binlerce seyircinin önünde "fırçayı, azarı" hatta bazen "küfrü" de yediği hâlde, "duymamayı, görmemeyi, düdük çalmamayı, kart göstermemeyi" tercih eder!.. Rahmetli Sabahattin Lâdikli, "bir maçta Lefter'i oyundan ihraç etmişti" de, kıyamet kopmuş, tarihe geçmişti; herhalde "Emre'ye ikinci sarı kartı çıkaracak" hakem de tarihe geçecek; tabii "düdüğünü duvara asmayı" göze alabilirse!.. Sevgili Mahmut Özgener başkanım ve sevgili Oğuz Sarvan kardeşim, bilmem ki haksız mıyım?.. Bana değil "hakem feriştahı" ilân ettiğiniz Uilenberg'e sorun, isterseniz!.. Haftanın Sorusu!.. "Fuzuli" Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne göre, "yersiz, gereksiz bir biçimde" demek. "Şagil" ise Osmanlıca Sözlüğü'ne göre, "İşgal eden, tutan, meşgul eden, bir mülkte oturan" anlamına geliyor!.. Sorum şu; peki "fuzuli şagil" ne anlama geliyor ve de Türk Futbolu'nda "fuzuli şagiller" var mı, varsa kimler?.. Hagi, hoca mı?.. Hâlâ konuşuyor ve hâlâ "onu savunanlar" var!.. İnsaf, bir Hikmet Karaman'a bakın, bir de "konuşan ve savunulan" Hagi'ye!.. Bir "onun yarı yolda" devir ve teslim aldığı Manisaspor'a bakın, bir de Hagi'nin "yarı yolda devir ve teslim aldığı" Galatasaray'a!.. Bilmem ki, farkı, fark edecek misiniz?.. Hikmet Hoca, Manisaspor'u, Süper Lig'de "maçı keyifle izlenecek" birkaç takımın arasına soktu ve "sıfırdan alıp", Avrupa Kupaları'nın kapısına dayandı; Hagi'nin takımı ise, "sahada ne yaptığını bilmez hâlde", tamı tamına "kafası kesilmiş horozlar gibi" oraya buraya koşturup duruyor; işte o kadar!.. "Misimovic gibi" bir orta saha ya da forvet arkası beynini, tamamen "kompleks ve kapris uğruna" A2 takımına gönderip, bir daha yüzüne bakmayan bir Hoca'ya, benim "hoca" demem elbette mümkün değil!.. Bu takımın görülüyor ki, "en çok Misimovic gibi bir adama ihtiyacı var"; ülkeye yeni gelmiş, alışma devresinde, tıpkı Elano (Haftalardır Brezilya'da neler yapıyor, okuyoruz) gibi bir başka "kaprisli ve kompleksli" hocanın, Rijkaard'ın kurbanı olup, "yedek oyuncu" muamelesi gördüğü için kırılan ve küsen Misimovic'e, Hagi "hoca gibi hoca olsa", böyle mi yapardı?.. Hiç hatırlamıyor muydu; Fatih Terim, kendisini "yeniden Hagi" nasıl yapmış ve kaprislerine, bitikliğine, moralsizliğine onca zaman nasıl tahammül edip, katlanmış ve sonunda Hagi'ye, Galatasaray'la beraber "hayatının en keyifli, futbolculuk dönemlerini yaşatmış"; büyük zaferler tattırmıştı?!. Sokaktaki "15 yaşındaki çocuk" bile, artık biliyor ki, Misimovic "bunca aşağılamadan sonra", kendisine "Galatasaray'da ikinci bir şans verilirse", varını yoğunu ortaya koyacak ve elinden geleni yapacaktı; tıpkı sarı-kırmızılı ekipte "sonuncu şansı bulan" Hagi gibi!.. Ama nerde "hoca" Hagi; "Ben soyunma odasının kapısını tekmelemedim" diye basına söylemediğini bırakmayan ama aynı gün gazetelerde "Hakeme tükürdüğü için 15 bin lira tazminata mahkûm olduğu" haberi olan, bir hafta önce kameralara "hakeme tükürürken" yakalanan bir Hagi var, karşımızda; "çiklet çiğnedi" diye yüzüne bakmadığı 8 milyon euroluk bir futbolcuyu "Galatasaray'ın ona büyük ihtiyacı varken", göz göre göre harcayan bir Hagi!.. Ve de "bu rezaleti seyreden" bir Sportif Direktör ve Başkan da var karşımızda; "kendilerini kurtarsın" diye getirdikleri Hagi'ye "Ne yapıyorsun, arkadaş" bile diyemeyen "iki futbol âlimi"; vah ki, ne vah!.. Alaattin Metin'e mesaj!.. Sevgili kardeşim Alaattin, stop. Dikkat et, sana büyük bir rakip geliyor, stop. Sevgili Uğur Dündar, nicedir "Aziz Başkan'ı parlatma misyonuna soyundu", haberin olsun, stop. Bilmem, yazılarını, röportajlarını okuyor musun, stop? Acaba "Azizsilin" mi kullanmaya başladı, stop. Tedbir almanı tavsiye ederim, stop. Yanaklarından öperim, stop. Öcal Uluç. Stop. Galatasaray Pansumanı!.. Gaziantepspor maçında, "çalmadığı" ilk düdüklerinden itibaren anladım ki, Özgür Yankaya, Galatasaray'a "pansuman" yapacak; nitekim "Neill'a kartsız maç bitirtti" ve de Zapata'nın son dakikada yaptığı penaltıyı yardımcı hakemi ile beraber "es" geçerek, Kupa için Galatasaray'a "İstanbul avansı" verdi!.. Bravo Oğuz Sarvan; Adnan Polat'ın salvolarından mesajı aldığını, hakemin sahada çok iyi gösterdi!.. Kabahat Cenk Tosun'da!.. Galatasaray'ın "bu sezon elinde kalan" tek umudu "Türkiye Kupası" için Gaziantep'te önüne çıkan engel, 3-2'lik maçın iki golünü "kurtarıcı" Zapata'nın ağlarına gönderen "rakibin yeni transferi" 20 yaşındaki Cenk Tosun'du!.. Galatasaray'ın "almak için" uğraştığı, ama "200 bin euro fark için" kaçırdığı, Frankfurt'un "550 bin euroya Gaziantepspor'a verdiği", Cenk Tosun!.. Hemen söyleyeyim ki, "bu büyük hatada" Hagi'nin de, "futbolu çok iyi bilen" Adnan Polat-Adnan Sezgin ikilisinin de hiçbir suçu yok; suç "doğrudan" Cenk Tosun'da; Frankfurt'ta oynayacağına, Steau Bükreş 'te oynasaydı ya!.. O zaman Cenk'i "Becali satacak", hiç şüpheniz olmasın ki, "birkaç milyon euro verilip" hem de "şıp" diye alınacaktı; zira, Hagi ve Adnan Sezgin, hem de çok haklı olarak "o kadar güveniyorlardı" ki, Beccali'ye, "Stancu'nun yerine Cenk'i alın, üstelik bana 5 milyon euro yerine 3 milyon euro ödeyecek, kârlı çıkacaksınız" deyince, işi hemen bitirirlerdi!.. Cenk de, "Galatasaray'a attığı iki golü", Gaziantepspor'a atar ve "kupada turu" garantiye aldırırdı!..