Enteresan, hem de çok!.. Yıllardır susacaksın!.. Bu arada Futbol Federasyonu'nun Merkez Hakem Komitesi'nde "ikinci adam" olacaksın ve "gene" susacaksın!.. Sonra ve de bir gün, "bir başka olayda, bir başka kişinin ortaya attığı iddialar" tartışılırken, "o iddianın kuyruğuna takılıp" ortaya çıkacak "Korkusuz Kahraman" rolüne soyunacaksın; hadi canım sen de!.. Sevgili küçük kardeşim Kemal Uluç, yıllar önce, "Öcal abi, bu Oğuz Sarvan'ı beğeniyor, lehinde yazıyor, konuşuyorsun, yanlış yapıyorsun; o, hele hele Galatasaray söz konusu olduğunda tarafsızlığını kaybedenlerdendir, Galatasaray'ı hiç ama hiç sevmez" derdi de, tartışırdık!.. Oğuz Sarvan'ın "dehşetengiz" açıklamaları gösteriyor ki; sevgili Kemal haklı!.. "Kendisi dahil", nice maçlarda "nice" hakemler "neleri görmediler", ama o "bunca yıl içinde" bir Gençlerbirliği-Galatasaray'a maçında Mondragon'un "attığı" dirseği göremeyen Bülent Uzun'a "takılı" öyle bir açıklama yapmış ki; müthiş!.. "Galatasaray'a o maçı, devre arasında gelen bir telefon ve o telefonun emrine uyan Bülent Uzun, Mondragon'u oyundan ihraç etmeyerek kazandırmış" havası Sarvan'ın açıklamasının esası!.. Kendisi, "telefonda söylenen sözü" de açıklıyor: "Söyleyin Bülent Uzun'a maçı doğru dürüst yönetsin!.." Bu söz; "Maçı Galatasaray'a kazandırsın" anlamına geliyormuş; işe bakın!.. Oğuz Sarvan'ın açıklamasını "Aristo mantığına vurursak", anlaşılacak ki; "bu tip hareketleri görmeyen, göremeyen" her hakeme "maç başında ya da devre arasında telefonlar geliyor"; onlar da "bu yüzden göremiyorlar!.." Çıkaralım arşivlerden, Oğuz Sarvan'ın yönettiği maçlarda yaptığı hataları ve "bu hatalar sebebiyle" kazanılan ya da kaybedilen puanları; bunlara bakarak hesaplayalım bakalım sevgili Sarvan'a kaç telefon gelmiş; "bu" olacak şey mi?.. Bülent Uzun'un "sözü geçen" maçta "ilk yarıda yaptığı" bariz hatalardan "hiç söz etmiyor" Sarvan; acaba neden?.. "Telefon", bu hatalar yüzünden "edilmiş" olamaz mı?.. "Aslında" öyle de, "Korkusuz Kahramanımız", kardeşim Kemal'i "haklı çıkaracak" bir tavır içinde; yazık!.. HHH Ya "En Korkusuz" Kahramanımız?.. Türk Futbolu'nda "astığı astık, kestiği kestik" olduğu zamanlarda hem de "belgeli ve itiraflı olarak ortaya çıkan" spor tarihimizin "en büyük şike artı bahis dolandırıcılığı" olayını, "aysbergin üst tarafını bırakıp, alt ve asıl büyük tarafını örtbas eden" kadronun filli lideri olan "En Korkusuz" Kahramanımız Hasan Doğan'ın, bugün çıkıp "Bu federasyon şike ile mücadele edemez, derhal istifa etmeli" gürlemesine ne demeli?.. Ben kahkahalarla gülüyorum, ya sizler?.. HHH Sevgili Tayfur Bayındır'ın, Vatan'daki "belgeli, itiraflı" haberlerine ise, bakıyorum medyamızdan "hiç ama hiç tepki yok!.." Ersun Yanal'ın "Evet 300 bin dolar geldi ve oyuncularıma imza karşılığı dağıttım" açıklaması ile, "2000 - 2001 sezonunun ikinci yarısındaki Ankaragücü - Galatasaray maçının enteresan serüveni" konusunda kimsede "tıs" yok!.. Dedim ya, itiraf var, belge var, açıklamalar var!.. Ama, mesela sevgili kuzenim Gürcan Bilgiç dahil, pek çok Fenerbahçe yazarı- çizeri, "Denizlispor - Fenerbahçe maçından sonra dağıtıldığı" iddia edilen ama belgesi de, bilgisi de, tanığı da, itirafı da bulunmayan "teşvik primi" fısıltılarını ciddiye alıp yazılar yazıyor da, "bu konudan tek kelime bile söz etmiyor"; neden acaba?.. Çok aylar önce Tuğrul Yenidoğan - Kemal Belgin - İsmet Tongo triomvirasının ortaya çıkardığı ve "devletin bağımsız kuruluşu olan TMSF'nin arşivlerindeki belgelere dayanan" bir başka bu defa "Beşiktaş'a karşı teşvik primi" olayını da "duymayan, görmeyen, yazmayan, konuşmayanlar" şimdi, "Fenerbahçe'nin kendi kendine kaybettiği şampiyonluğun sorumluluğunu başkalarına yıkmak için" her türlü "imalı karalamanın peşindeler"; öyle ya "gazetecilik" de zaten "bu" değil mi?.. "Fenerbahçe" bir yana, ötekiler için; "vur abalıya!.." Ben de soruyorum; "Denizlispor - Fenerbahçe maçındaki 16 dakika uzatma bölümüne, neden tribündeki Fenerbahçe başkan ve yöneticileri ile Fenerbahçe yazarları önce itiraz etmedi" de, sonra "iş bitip, şampiyonluk gittikten sonra" neden "Bu maç tatil edilmeliydi" diye kıyameti kopardılar?.. "Maçın dakikalarca uzaması", acaba Fenerbahçelilerin de "işine geliyor muydu?.." "Malatyaspor maçının bitmesi ve Malatyaspor'un düşmesinin kesinleşmesinden sonra" Denizli - Fenerbahçe maçının "devam etmesi" iki taraf arasındaki "mutabakatın sonucu" muydu?.. Federasyon Şike Tahkik Kurulu ile Başbakanlık Teftiş Kurulu bunları da araştırsın!.. Ve gündemdeki bir başka soru: "Denizlispor - Fenerbahçe maçından sonra Denizlisporlulara teşvik primi dağıtıldı" mı; "dağıtıldı ise", bu paranın geldiği yer belli değil mi? Denizlispor'a "Fenerbahçe'den puan alıp, Galatasaray'ı şampiyon yaptı" diye Beşiktaş'tan, Trabzonspor'dan teşvik primi gelecek değil ya!.. Kulaklara fısıldanan "300 bin dolar olayı" da iyice araştırılmalıdır; "eğer gönderilmişse", gönderenlere de, gönderenlerin arkasındaki kulübe de, İtalya'daki gibi, "şampiyonluk unvanının geri alınması" da dahil, en ağır cezalar verilmelidir!.. Verilsin ki, "bir daha kimseler" teşebbüs dahi etmesin!..