Nasrettin Hoca ve Alex!..

A -
A +

"Alex meselesi", tam bir yılan hikayesine döndü; bir yanda "fanatik" Alexçiler, öte yanda "anti" Alexçiler, TV ekranlarında da, gazete sayfalarında da durmadan çatışıyorlar!.. "Fanatik" Alexçilere göre, Alex "vazgeçilemez" bir oyuncu, "anti" Alexçilere göre Alex "takım oyunu için son derece zararlı" bir futbolcu; "oynatılmamalı!.." "Fanatik" Alexçiler, Brezilyalı yıldızın Fenerbahçe'ye geldiğinden beri gösterdiği performansı, "gol-asist-kazandırdığı puan" istatistikleri ile ortaya koyuyorlar, "anti" Alexçiler ise "Onun, takımı 10 kişi oynattığından" başlayarak, soruları art arda diziyorlar; "Neden Brezilya Milli Takımı'na çağrılmıyor, neden Avrupa'nın büyük kulüplerinden transfer teklifi alamıyor, neden Avrupa'nın başaltı takımlarının teknik adamları bile dönüp ona bakmıyorlar, neden Fenerbahçe'nin Avrupa Kupaları'ndaki maçlarında aynı performansı gösteremiyor, vesaire, vesaire?.." Doğrusu ya, "Sezar'ın hakkını Sezar'a vererek" okuduğumda "fanatik" Alexçiler'e de, "anti" Alexçiler'e de "hak veriyorum"; hani tam bir "Nasrettin Hoca" misali!.. Şimdi "iki görüşü 'uzlaşmaz' bir şekilde savunan" arkadaşlarım soracaklar; "Bu nasıl iş, iki taraf da haklı olabilir mi?" Ben de "aynı soruyu soran" hanımına, Nasrettin Hoca'nın verdiği cevabı vereceğim; "Sizler de haklısınız!.." Ama "cevap" işte burada bitmeyecek; "fakat" diyeceğim; "fakat" deyince de, "Bundan önceki sözlerimi çöpe atın, onlar değildir, asıl meramım, fakattan sonra geleceklerdir, asıl düşüncelerim" demiş olacağım ve işte onlar: Alex, oynadığı takıma, "çok etkili gol-asist-puan katkıları yapan" futbolculardan biridir ve "bu yönü" ile, Hakan Şükür gibi, Metin Oktay gibi, Tanju Çolak gibi, Hagi gibi "en üst düzey katkı yapan" futbolcuların arasında yer alır!.. Bakınız, verdiğim isimlerle, Alex'in "futbolculuğunu kıyaslamıyorum", sadece ve altını çizip, "bu yönü ile" diyerek, matematiksel istatistiklerden söz ediyorum; "elle tutulan, gözle görünen, sonuca giden" katkıdan söz ediyorum; "böyle" bir futbolcun varsa, "ondan vazgeçemezsin!.." Ayrıca "böyle bir futbolcusu olmayan" bir takımın taraftarı ya da yöneticisi isen ve rakiplerinden birinde "böyle bir futbolcu varsa", o zaman da içini çeker "Keşke bizde de öyle bir futbolcu olsaydı" dersin, hatta daha da ileri gider, "Keşke Alex bizde olsaydı" hayalini kurarsın; "onu izlemenin" temaşa keyfi de cabası!.. "Efendim, takımı çok maçta ve çok maçın da büyük bir bölümünde 10 kişi bırakıyor, koşmuyor, mücadele etmiyor, fizik gücü yok, tembel" gibi eleştirilerin noktası da, virgülü de doğru; "zaten bir de aksi olsa", ne işi var Alex'in Türkiye'de; Real Madrid alır, Barcelonalı Messi'nin karşısına "Benim yıldızım daha büyük" diye koyardı!.. Hagi "o yaşta ve o moralman bitmiş hâlde" geldiği Galatasaray'da, Galatasaray 4 yıl üst üste şampiyon olurken ve de UEFA Kupası ile UEFA Süper Kupa'sını müzesine götürürken, "maçların önemli bir bölümünü saha içinde saklanarak dinlenmeyle geçirip", takımını 10 kişi bırakmıyor muydu?.. Peki, "ona rağmen" nasıl oluyordu "iç-dış sahalardaki büyük başarı?.." Galatasaray takımı "öyle kurulmuştu" ki, "Hagi'nin takımını 10 kişi bıraktığı" zamanlarda bile, Galatasaray, "sahada 13-14 futbolcusu varmış gibi" oynuyor ve Hagi'nin açıklarını "Çin Ordusu gibi" Emre'ler, Suat'lar, Okan'lar, Hasan Şaş'lar, K.Hakan'lar kapatıyordu!.. İşte "Alex'li Fenerbahçe'nin yapması gereken" de buydu; Alex'in "saha içindeki açığını kapatacak" bir takım kurmak; bakın bakalım "o zaman" Alex'li Fenerbahçe'nin başarısı "sadece" Türkiye sınırları içinde kalır mıydı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.