NBA'de "inanılmaz" bir final oldu!.. Ve Miami Heat, "bugüne kadar sadece iki defa başarılabilmiş" bir işi, "üçüncü defa" başararak, "0 - 2"den gelip, herkesin favorisi Dallas Maveriks'i "4 - 2" ile geçerek şampiyon oldu!.. Elbette bu şampiyonluğun "saha içi mimarı" Dwayne Wade idi ve NBA finallerinin "en iyisi" olarak seçilirken, basketbol tarihine de geçti!.. Amma, "benim" duygularım, gönül bağlarım, yılların Alonso Mourning'i ile Gary Payton'ın da idi; ilki yıllardır "böbrek rahatsızlığından kıvranıyor" ve 4 yıldır da "başkasının böbreği ile yaşıyordu"; nihayet "şampiyonluk yüzüğünü" taktı; ikincisi, geçen yıllarda Karl Malone'un Los Angeles Lakers'de deneyip de başaramadığı işi yaptı; nihayet 38 yaşında Miami'de "şampiyonluk yüzüğünü" parmağına geçirdi!.. Ya, nerede ise çeyrek asır öncesinin Karim Abdülcabbar'lardan gelip, "Magic" Johnson'ların devraldığı efsanevi Los Angeles Lakers'ta, oyuncu olarak "bir", hoca olarak "dört", toplamda "5 defa şampiyonluk yaşayan" ünlü hoca Pat Riley'in "kulüp patronluğu" macerasından sonra, "yeniden saha kenarına inerek" Miami'yi "şampiyon" yapması?.. İlk iki maçta "molalarda" ve maç sonlarında "Riley'in yüzünü dikkatle inceliyordum; 2- 0 geriye düşerken bile kazanacağına dair ümidini kaybetmediğini" gösteriyordu; "15 güçlü adam" sloganının "gerçeğe dönüşeceğini ve hedefe varacağını" biliyordu ve başardı!. Phil Jackson'larla, Lenny Wilkens'lerle "NBA rekorlarını alt üst eden" hocalar arasında yerini alan Riley için "NBA'in efsaneleri arasına girdi" dersek, elbette "Sezar'ın hakkını Sezar'a vermiş" oluruz!.. Ve elbette, "o günlerin o Lakers'ı ile o şampiyonluklar" çok önemli ve çok heyecan vericiydi ama "Miami'nin şampiyonluğu" unutulmayacak bir başka "muhteşem" gösteri oldu; "Büyük" Pat Riley'in "muhteşem" dönüşü ve "muhteşem" finali!.. NBA'de "ilk" şampiyonluğunu yaşayan Dwayne Wade'ler, "dördüncü" şampiyonluğa ulaşan Shaquille O'Neal'ler, 18 yıllık tarihinde "ilk şampiyonluğunu kazanan" Miami Heat ile elbette "tarih yazdılar", ama "tarihin yazacağı" üçlü de "onlardan geri kalkmadı"; Pat Riley, Alonso Mourning ve Gary Payton!.. "Herkesin" gözdelerine karşı işte "benim" adamlarım!.. > Ne spor medyası ama!.. Bu haftanın Uluçmarket'inde NBA'de şampiyonluğa ulaşanlarla ilgili bir bölüm var; "NBA'in son Mohikanları!.." Keşke yerim müsait olsaydı da, "onlar için" sayfalar dolusu yazı yazabilseydim!.. Günlerdir, "spor(!) medyamızı arıyor, tarıyorum; yok, yok, yok!.. Almanya'nın, Arjantin'in, Brezilya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın, İtalya'nın "sıradan" ve benzeri onlarcası, yüzlercesi bulunan ve bulunabilecek "sözde" yıldızlarına sütunlar ve sütunlar ayıran benim medyam, dünyanın dört bir yanında "günün en müsait olmayan saatlerinde" TV başına geçen yüzlerce milyon insanın, Türkiye'ye de yüz binlerce basketbolseverin seyretmeye doyamadığı bu "gerçek" yıldızlarla ilgili "5 sütun çerçeveli 20 santimlik" bir yazı bile koymadı, koyamadı!.. Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un "almayacağı, alamayacağı" isimlerden "atmasyon" transfer haberlerine ayrılan yerlerin, çok değil "10'da biri kadar bir yer" bile, "tarih yazan" bu sporculara çok görüldü!.. Yazıklar olsun!.. Bir de hiç sıkılmadan, "spor medyası" deyip duruyoruz, ne "spor medyası"; aslında "bir adı var" ama, mesleğime olan saygımdan burada yazmayacağım!.. Yazamayacağım!.. > Bizdeki durum!.. Bu hafta "Uluçmarket'i basketbolle açtık" basketbolle devam edelim!.. NBA kapılarında göründüklerinden beri, "Milli Takım konusunda kapris yapmaya başlayan" anlı ve de şanlılarımız, bu defa iyice işin suyunu çıkardılar!.. Kimse kızmasın gücenmesin; "NBA'de oynayan oyuncularımızın" NBA kulüpleri için "toplam değeri", mesela bir NowHidayetitzki'nin bilmem ki, ancak "üçte biri mi eder, yoksa beşte biri mi"; kim bilir belki de "7'de, 8'de biri!.." Bizimkiler "kapris yapar", Nowitzki "Alman Milli Takımı'nın formasını giyer", aslanlar gibi sahaya çıkar, "NBA'de şu kadar maç oynadım, bir de finallerde takımım Dallas'ı sırtımda taşıdım" filan demez, "sakatlık, dinlenme" ona "vız" gelir ve sonunda Basketbol Federasyonu "haklı" olarak internet sitesinde onu, "bizimkilere örnek gösterir!.." Elbette, "işin bu noktaya gelmesinde" Basketbol Federasyonu'nun, onun anlı ve de şanlı Başkanı ile, Başkanın sırtından inmeyen, "bulunmaz Hint kumaşı" menajer Doğan Hakyemez'in büyük rolü vardır!.. Başkan Turgay Demirel, Doğan Hakyemez'in "milli takımı" ve de mesela hocamız Tanjeviç'in de "Hüseyin Beşok gibi" bir oyuncuyu "yemesine" sesini çıkarmaz!.. Bütün Fransa basketbol camiası, takımının şampiyonluğunda "baş rolü yüklenen" Hüseyin'e övgüler yağdırır, Tanjeviç Efendi, hem de Hidayet'in, Mehmet Okur'un da olmayacağı bir takıma, "Avrupa'nın en iyi uzunlarından olan" Hüseyin'i çağırmamakta ısrar eder!.. Tamamen "duygusal" ve "kişisel" bir boykotun "Ayyıldızlı formayı giymekten men ettiği" Hüseyin Beşok'un hakkını "öncelikle" kimin koruması gerek; elbetteki Federasyon Başkanı Turgay Demirel'in!.. Nerede o?.. Yandaşlarının pompaladığı haberlerin, övgülerin, yazıların, yorumların arkasında saklanmış!.. Tanjeviç, koca Türk Milli takımı ile "Benim oyuncağım" dercesine oynuyor!.." "Yazar mı, menajer mi olduğunu anlayamadığımız" Doğan Hakyemez ise, "Hak yedirmeyeceğine", yenilen hakların çetelesini tutuyor!.. Dünya Şampiyonası'nda uğrayacağımız hezimetin hesabını kim verecek?.. "Testi kırılmadan" yazanlar ile "testi kırıldıktan sonra" yol gösterenler arasındaki fark ne kadar?.. Turgay Demirel artı Doğan Hakyemez artı Tanyeviç'in toplam boyu kadar!.. İsterseniz bu toplamaya Hidayet'in ve Mehmet'in boylarını da katabilirsiniz!. > Büyük yorumcular!.. "...Özür dilerim, takım kadrolarına bakmadan 'İngiltere üçlü forvet oynayacak, demiştim, ama kadrolara bakınca görüyorum ki, falanca oyuncu yok, İngiltere ikili forvet oynuyor!.." Birkaç dakika sonra: "Özür dilemem gerek, puan cetveline bakmadığım için her takımın tur için şansı olduğunu söylemiştim ama Paraguay'ın sıfır puanı olduğundan şansı hiç yok, seyircilerimizden özür diliyorum!.." Takım kadrolarına bakmadan, puan cetveline itibar etmeden "yorum yapan" anlı ve de şanlı yorumcularımız var!.. Devam ediyorlar: "İngilizler, İsveç'i rahat yenerler..." "Ama, Owen sakatlandı, onun etkisi olmayacak mı?.." "Owen zaten uzun bir sakatlık devresi geçirdi, takıma daha henüz uyum sağlamadı, oturmadı; olsa da olur, olmasa da, önemli değil!.." "İşte maç bitti, İngilizler yenemedi, ne oldu da yenemedi?.." "Efendim, şu oldu, bu oldu... Owen'in daha ilk dakikalarda sakatlığı da önemliydi, o da sonucu etkileyen sebepler arasında!.." Bitmedi!.. Devre arasında: "İngiltere 1- 0 galip, öteki maçta da Paraguay, Trinidat Tobago'ya 1 - 0 galip...İki takım da ikinci turu garantilemiş durumda; onun için, ikinci yarıda işi sıkı tutmazlar, sakatlık var, sarı kart var; idare ederler, bu maç böyle biter!.." Ooo... Bir ikinci yarı seyrettik ki; fırtına!.. Maç 2 - 2 bitti ve "ilk yarıda çıkmayan kartlar" bu yarıda havada uçuştu; hakem "biraz" insaflı olmasaydı, "kırmızıların bile çıkması" işten değildi!.. En sonunda da, pişkin pişkin, bir de "Nasıl da tutuyor tahminlerimiz" masalları anlatılmadı mı; dayanamadım kahkahayı bastım ve de zaping yaptım!.. Terim F.Bahçe'ye gider mi?.. Haber müthiş; "Fatih Terim - Oğuz Çetin ikilisi 100. Yıl takımının başına geliyor!.." Olur mu; olur; neden olmasın?.. Amma, olmaya da bilir!.. Neden?.. Madde bir; Terim, "düştüğü yerden" kalkmak isteyecektir; Galatasaray'daki "son hezimetinden sonra", Milli Takım'daki "olaylı" başarısızlığın, kariyerine "hiç çıkmayacak" şekilde asılı kalmasına izin vermez; veremez!.. Madde iki; iki cambazın bir ipte oynayamayacağı gibi; iki "dediğim dedikçi" beraber çalışamaz!.. Aziz Başkan'ın "nasıl bir başkan olduğunu", Daum daha geçen gün açıkladı!.. Terim, "Daum'a yapılıp" da, Alman Hoca'nın tahammül ettiklerine tahammül eder mi?.. Bence etmez, edemez!.. Aynanın Aziz Başkan tarafına gelince; orada da "önemli" bir soru var; huylu huyundan vazgeçer mi?.. Geçmez!.. Öyleyse; bu iş olmaz!.. Olursa da, olmaz!..