Ne demiş, Ziya Paşa?..

A -
A +

Hangimiz Arda’yı Terim kadar sevebiliriz? Ama hocanın basın toplantılarında verdiği mesajlara bakmadan ‘Niye yok?’ diye tutturmak işin aslını anlamamaktır…

“Disiplin”, hedef ile hedefe varış arasındaki köprüdür; kısacası hayatta da, savaşta da, sporda da, sanatta da, evde de, işte de “başarıya ulaşmanın ana şartlarından biridir”; bu köprüden geçmek!..
Fatih Terim, Fransa’da yapılan Avrupa Şampiyonası finallerinden önce “bu şartı unutmuş” ve “kamp odası basan futbolcusuna hak ettiği cezanın verilmesini önlemek” ile, “disiplin şartına vurduğu darbenin sonucunu” da acı bir şekilde alıp” ülkesine dönmüştür!..
Ama bu defa “aynı hataya düşmemiş”, kendisini “çok kişili benzer bir hata çukuruna düşmesi için” arkasında itmek isteyenlere, itenlere, medyanın “tecrübeli ve de ünlü” kurtlarına, hatta kamuoyu baskısına direnmiş, sonunda “ara hedefe ulaşmıştır”, darısı “ana hedefe!..”
Neymiş, “Arda başta Milli Takım gediklisi 6 oyuncu nasıl kadroya alınmazmış”, dahası “Çoğu tecrübesiz, çoluk çocuk bir takımla bu yolculuğa çıkılır mı imiş!..”
Sanki, bugüne kadar “tecrübeli, yaşlı, başlı” oyuncularımızla, yıldızlarımızla “büyük başarılara imza atmaya alışmışız” da, “bu yenilenmeyi”,  dahası ve asıl önemlisi “prim pazarlığına kadar uzanan bir saha dışı (Yoksa içi de mi) isyanın, medya manşetlerine kadar uzanmasına, onca yorum yazılmasına ve TV ekranlarına aksetmesine varacak” kadar spor / kadro / takım disiplinini paspas eden bir olayı, “özür bile dilenmeden” çöpe atsak, ne olurmuş; öyle mi?..
En az “Hırvatların seyircisiz oynama dezavantajı kadar” ağır bir psikolojik dezavantajı, günlerce sürdürülen “bu kampanya ile”, yenilenmiş ve “çoğu ilk defa ve yan yana 10-15 antrenmanı zar zor yapmış”, milli takım tecrübesi az futbolculardan kurulu takımın sırtına yüklediklerinin bile farkında olamayan “tecrübeli” futbol ulemamız vardı, ortada ve hâlâ da inat ve ısrarla bu kampanyayı sürdürüyorlar!.. 
“Kendisini, futbolda, sporda kendisi yapan” Hocasına reva gördüğü tavır ve sözleriyle “resimli” manşetlerden inmeyen bir futbolcuyu , hem de “özür dilemeden”, dahası “halkından özür dilemeden”, gene sahaya, hem de “koluna kaptanlık pazıbendini takarak çıkarmak”,   eğer “Terim’in hatası ise”, bırakın “o hata hep yapılsın!..”
Maç 1-1 bitmiş, “ara hedef başarı ile geçilmiş”, maç gecesinden beri yazılan çizilen ve konuşulanlara bakın!..
Bunları yazan çizenler, konuşanlar, daha dün, 12 Haziran’da, Paris’te Parc des Princes Stadı’nda oynanan ve 1-0 kaybedilen maçı ne çabuk unuttular; bugün “oynatılamayanların hemen hepsi” o çok kritik maçta oynamışlardı.
Bakın, sevgili spor müdürüm Ercan Yıldız’ın ertesi gün yazdığı “Ya ne olacaktı” başlıklı yorumundaki şu paragraflar ile hatırlatayım sizlere, o maçta “ne” olduğunu:
“En büyük şaşkınlığım ise, Fatih Hoca’nın Hırvatların en belirgin özelliği olan kanat organizasyonlarına hiç önlem almamasıydı.
Solda Perisic, sağ kanatta da Brozovic Gökhan ve Caner’in başını döndürdü. Hem Gökhan, özellik de Caner önlerindeki Arda ve Hakan Çalhanoğlu’ndan gereken desteği alamaması yüzünden kariyerlerinin en kötü 90 dakikalarını oynadılar.
Fatih Hoca, bu maçı yeniden oynayacak olsa başta Arda olmak üzere, Oğuzhan ve Hakan Çalhanoğlu’nu kulübede oturturdu.
Yaptığı değişikliklerin tamamı doğruydu. Ancak Ozan Tufan, Emre Mor ve Volkan Şen dışında kimse bu maçın çevrilebileceğine inanmayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.”
Tablo o kadar net ki. Maçtan bir gün önce yapılan basın toplantısında “Arda ile ilgili soru bin birinci defa sorulunca, Terim’in verdiği “Benim kadro tercihim, bu sefer bu” cevabının “ne anlama geldiğini bile düşünmeden”, maçtan sonra yorumlarını gene “Terim’e kadro aklı vermeye tahsis eden” meslektaşlarına tavsiyem, Onun “Tercihim bu sefer bu” ifadesinin neyi anlattığını, ondan da öte Antalya’da Rusya maçından önce yapılan basın toplantısında “beklentisini” ortaya koyan “Benden değil Türk halkından özür dilesinler” sözünün altını nasıl doldurduğunu hatırlasınlar ve “hayatta başarının en önemli unsurlarından olan” disiplini “haklı olarak savunan” Hocayı hiç olmazsa “bu süreçte”  rahat bıraksınlar!..
“Ya o toplar direklerden dönmeseydi, ya o kadar golü kaçırmasalardı” diye yazıp çizen, ama dillerinin, kalemlerinin ucuna geldiği hâlde  “Hezimete uğrardık” diyemeyen  arkadaşlarıma, yorumdaşlarıma bir sorum var; “Hangimiz Arda’yı Terim kadar sevebiliriz?..”
Ve de Terim’e bir ithafım var, Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’inden: 
“İnsana sadâkat yaraşır, görse de ikrâh
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.