Turgay Demirel'li, Doğan Hakyemez'li, Tanjeviç'li, "12 Dev adamlı" milli takım tam bir curcuna, dedikodu, tartışma, kavga yumağı hâline getirilip "bozuk para gibi harcanmışken", ne oldu da, "birbiriyle kenetlenmiş, sonuna kadar mücadele eden, dev adam olmadıklarını bildikleri için, takım olmaya çalışan" bir milli takım ortaya çıktı?.. İki sebebi var: Bir; "Milli Takım oyuncularını birbirine düşürecek" ve "Avrupa'nın en iyileri arasında yer alan 4 basketbolcuyu takıma kazandıramayacak kadar" işini beceremeyen bir Federasyon Başkanı artı bir teknik adam artı daha da önemlisi "görevi bunları başarmak olan" bir menajer, kolay yolu seçti ve Mehmet Okur'lar, Hidayet'ler, Hüseyin'ler, Mirsat'lar kadro dışında bırakıldı!.. Böylece Türkiye, Dünya Şampiyonası'nda "ABD'den sonra gelen favoriler" arasında yer alacakken, bu imajını kaybetti ve bugün yabancı otoritelerin söylediği gibi "sadece sürpriz ve istikbal vaat eden genç bir takım" olarak alkışlanır oldu; ama işte "o" kadar!.. İki; dikkat edin; "bu olurken" oyuncularla, yani takımla, Demirel'lerin, Hakyemezler'in arasına, Tanjeviç'in yanına bir başka "adam" girdi; Harun Erdenay!.. Milli Takım'a "değen" ve "çok şeyi değiştiren" sihir, işte bu!.. "Milli Takım menajerliğini yaparken", hiç sıkılmadan sırtını bir büyük gazetenin spor sayfasına ve spor müdürüne dayayıp, "oradan da maddi - manevi destek alan" Hakyemez'in "devreden büyük ölçüde çıkmasının" nasıl "olumlu" bir değişim olduğu ortada!.. "Tümüyle gitse", belki de "Oynamam" diye kapris yapanlar da "bugünkü havaya uyarak" Milli Takım'a dönecekler!.. Ama, bilmem ki "ana ortaklar" buna izin verirler mi?.. Uzun sözün kısası; görülüyor ki, "hayal" olan "12 Adam Devri" tamamen kapandı (Yunanistan maçında 10 dakikalık üçüncü periyotta sadece 5 sayı atabilenler, nasıl dev adam olabilirler ki?..); şimdi "takım olmaya çalışan" genç ve coşkulu bir milli takım var; sporda ve hele hele basketbolda aslolan da bu!.. ------ > Yorumsuz!.. İşte size iki haber: Bir; "FIFA şike nedeniyle küme düşürülen Juventus'un sivil mahkemeye başvurması halinde bütün İtalyan ekiplerinin uluslararası turnuvalardan men edileceğini açıkladı. Küme düşürülen Juventus'ta yönetim Roma'da mahkemeye gitme kararı almıştı. İtalya Federasyonu ise Juventus'un mahkemeye başvuramayacağını belirterek FIFA'ya güvence verdi. Siyah-beyazlılar ikinci lige eksi 17 puandan başlayacak." İki; "ABD Anti-Doping Ajansı (USADA), ikinci kez dopingli çıkan Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu sprinter atlet Justin Gatlin'e sekiz yıl men cezası verdi. 100 metrede Dünya ve Olimpiyat şampiyonluğu bulunan Gatlin, kararın ard ından Jamaikalı Asafa Powell ile ortak olduğu 9.77'lik rekortmen unvanını da kaybetti. USADA, doping testi ikinci kez pozitif çıkan Gatlin'in cezasını, işbirliğine gittiği için ömür boyu men yerine sekiz yıl olarak açıkladı." İşte, FIFA ve karşısındaki de koca İtalya!.. İşte, büyük bir şampiyon ve rekortmen ve karşısındaki de "dikkat ediniz" kendi ülkesinin "anti doping" ajansı!.. Bilmem ki, "bu iki haber", bizlere "bir şeyler" anlatıyor mu?.. ------ > İyimserler!.. Neymiş; "Galatasaray'a çıkabileceği bir grup düşmüş!.." Dünkü yazımda demiştim ki; "Kuraların çekilmesine saatler var, ama kuralarda Galatasaray hangi gruba düşerse düşsün, bu hâliyle 4 puandan fazla toplayamaz ve grup sonuncusu olarak, UEFA Kupası'na katılma hakkını bile kaybeder!.." Liverpool'lu, PSV Eindhoven'li, Bordeaux'lu grup ortaya çıkınca da "bu" kanaatim değişmedi; "bugünkü havası ile" Galatasaray bu gruptan çıkamaz; "3'üncülük ve UEFA'ya geçiş" bile sürpriz ve büyük başarı olur!.. "Ağlayan" bir yönetim, "Galatasaray'ı freni patlamış kamyonlara benzeterek" küçülten yöneticiler, "kendi oyuncularına güvenmediğini" sık sık ortaya koyan ve "takımı sahada çorbaya çeviren", üstelik bazı oyuncular konusunda "takıntılı" olan, "kalıp kalmayacağı tartışılan", sevilmeyen,"kafası karışık" bir hoca ile, başka türlü bir sonuç beklemem imkânsız!.. Şunu da ilâve edeyim; Milan'lı, Lille'li, AEK Atina'lı H grubundan sonra "Galatasaray için" istenebilecek "en iyi" grupta yer aldı sarı - kırmızılılar!.. İlk maçı İstanbul'da Bordeaux ile oynamak da "büyük bir şans"; alınacak bir galibiyet, sarı - kırmızılılara moral ve toparlanma imkânı verecek; verecek de; bunlar "nasıl başarılacak"; işte bütün mesele!.. ------ > Farkı fark edin!.. Biri, "Türk futbolunun, Türk kulüplerinin gerçeklerini biliyor" ve ona göre konuşuyor: "Ben 6 oyuncuya da karşıyım. Bana göre ideali 3' tür. Ne zaman Avrupa Birliği'ne gireriz, o zaman serbest bırakılsın!.." Bu "biri", Şenol Güneş!.. Öteki, "Türk Futbolunun, Türk kulüplerinin gerçeklerini bildiği hâlde", günün modasına uyuyor, "sözü geçenlerin", onları destekleyenlerin ve "medyanın büyük bölümünün" nabzına göre konuşuyor: "Değişimin önüne geçemezsiniz. Futbol Federasyonu ile görüştüğümde bana, '6 oyuncu sınırlaması devam edecek' dediler. O zaman 'Sahada 6 olsun gerisini serbest bırakın' dedim. Yabancıların, Türk oyuncuların önünü kestiği fikrinde değilim. Bu yarışın içine Türk futbolcular da girmeli. Kulüp istediği kadar transferini yapsın, yanlış onu bağlar. Milan'ın 20' ye yakın yabancısı var. Ama sahada hep 5-6 İtalyan futbolcu var. İyi oynayan oyuncu yerini alıyor. Kısıtlama bana mantıklı gelmiyor. Ben bu problemden korkmuyorum milli takım hocası olarak. Öbür türlü bir gün bunun önüne geçemeyeceğiz!.." Bu "öteki", Fatih Terim!.. Ey Fatih Terim, bıraktım Türkiye'yi, dünyanın hem de çok büyük kulüplerinin bir çoğunun bile "İstediğin kadar yabancı oyuncu al ve oynat" serbestisi sebebiyle, "borç batağı içinde olduğunu" nasıl bilmezsin?.. "Yabancı sınırlamasına rağmen" yıllardan beri "işe yaramayan" bir yığın yabancı futbolcu ile ilgili "bir yığın anlaşmazlık dosyasının" FIFA raflarında istiflendiğini ve FIFA'nın Türk kulüplerinden "İllallah" dediğini de bilmiyor musun?.. "Yabancı oyuncu sınırlamasının bu süreçte kalkmasının" nelere mâl olduğunu anlayamayacak kadar gerçeklerden uzak olmak ya da "gerçekleri saklayarak" nabza göre şerbet veren bir teknik adam görüntüsü vermek, bilmem ki sana yakışıyor mu, sevgili Hocam?.. ------ > Bu testi artık su tutmaz!.. Gülüyorum!.. Ortaya çıkan tablonun acılığını ve çarpıklığını "artık" örtemez hâle gelenler ve "mecburen" eleştirmek durumunda kalanlar bile, hâlâ "Ne yapsın, alternatifi çıkmadığı için başkanlığa geri döndü" diye Aziz Başkan'ı koruma ve kollama görevlerini yerine getirmek için yarışıyorlar!.. Neymiş; "Alternatifi olmadığı için, başkanlığa geri dönmüşmüş!.." Ayıp... Ayıp... Bari "bunu" söylemeyin!.. Başkanlığa "en az" üç alternatif çıkacaktı ama, Aziz Başkan ve yönetimi, etraftaki yardakçılarla beraber "alternatiflerin önünü kesmek için" elinden geleni ardına koymadı!.. "Alternatif çıkmadı" değil; gerçeğin ta kendisi; "Çıkan alternatiflerin önü kesildi!.." Belki 3'ten fazla da "çıkacaktı" ama, 3'ten sonrakiler "durumu görünce" sessizlik içinde köşelerinde kalmayı tercih ettiler!.. Şimdi, "İstemem ama yan cebime koyun" oyunu oynayan Aziz başkan, yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını ödemeğe başladı; bu gidişle öyle görünüyor ki arkası da gelecek!.. Çarşamba gecesi Saracoğlu Stadı'nda "sadece" kaptan Ümit Özat başta olmak üzere birkaç futbolcuya "hakaretler yağdırılmadı"; benim "tarafsız(!)" medyam ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın, tribünlerde oturan on binlerce Fenerbahçeli, "yöneticilerin bulunduğu locaya nelerin söylendiğini" duydu!.. Aziz Başkan'ı "Dönme!.. Yanlış yapıyorsun!.. Bütün yaptıklarını unutturacak acı olaylarla karşılaşacaksın, bugün dönmen için yürüyenler ve yürütülenler yarın hakaretler yağdıracaklar" diye uyarmıştık; işte o süreç başladı; çok yazık!.. ------ > Gerçek!.. Halil Aktaş'ın "mazeretleri kabul edilmeyerek, devamsızlıktan sınıfta bırakıldığına dair" büyük gazetelerimizde çıkan bir haberi, tekzip de edilmeyince, geçen haftaki Uluçmarket'te sütunlarıma almış ve "o" üniversitenin yöneticilerine "Bravooo" demiştim!.. Halil Aktaş'ın üniversitedeki "Atletizm hocası ve öğretim görevlisi" Ahmet Korkut Yapıcı'dan bir açıklama geldi. Gerçeği çarpıtan" gazeteyi bir yana bırakıp, "o gazetenin haberine kanan" bir spor yazarı olarak "özür" diliyor ve açıklamayı sütunuma alıyorum: "Halil Akkaş ile ilgili yazınızı okudum. Bu sporcumuz devamsızlıktan değil, final ve bütünleme sınavlarına girmediğinden dolayı sınıfta kalmıştır. Bu öğrenci nasıl dördüncü sınıfa kadar geldi, kimse bunu sorgulamıyor. Sonra 'devamsızlıktan sınıfta bırakıldı' diye yalan haberler yapılıyor. Atletizm Federasyonu'nun yapamadığını Dumlupınar Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu yaparak Halil Akkaş'ı, Selahattin Çobanoğlu'nu (800 m.Türkiye rekortmeni), Serdat Tamaç'ı (400 m.Türkiye rekortmeni), Sabri Kara'yı bir araya toplamış, hem eğitimlerine, hem de Türk Atletizmine katkı sağlamıştır."