Ne yaptılar?

A -
A +

Divan Başkanı Duygun Yarsuvat'ın, "Kulüp başkanı Faruk Süren'i koruma" toplantısında, çok merak ediyorum, bir kişi çıkıp da başkana şu soruyu sordu mu: "Tayland'dan Costa Rica'ya, Sibirya'dan Güney Afrika'ya, Avustralya'dan Mozambik'e kadar uzanan bir coğrafyada yaşayan yüzlerce milyon insanın tanıdığı, sevdiği, sempati duyduğu, konuştuğu, tartıştığı, Hagi'yi, Emre'yi,Taffarel'i, Fatih Terim'i sorduğu bir yere gelinmişken, bu zirveyi paraya tahvil edemeyen, aksine kulübü altından kolay kolay kalkamayacağı bir borç batağına sokan bir yönetim, nasıl olur da kendini başarılı göstermeye çalışır ve o yönetimin üyeleri oturdukları koltuklardan kalkmamak için adeta yeminli olduğunu gösterir?" Hep sordum, sormaya da devam edeceğim: Süren'in, Cansun'un ya da "başarılı iş adamları ile dolu" Galatasaray yönetimindeki her hangi bir üyenin bir genel müdürü "böylesine bir başarısızlık, böylesine bir beceriksizlik gösterse idi, acaba Galatasaray'ı yönetmekte ısrar eden zat-ı muhteremler, öyle bir genel müdürü bir dakika daha iş başında tutarlar mıydı? Cansun "ağzını her açışta" şöyle bir mazeretin arkasına saklanıyor: "Krizin çıkacağını nereden bilebilirdik?" İnsaf!.. Kriz geçen Kasım ayında çıktı!. 6-7 aylık bir dönem!.. Ya ondan öncesi? "Borçsuz devralınan" kulüp 6 ayda mı bu hale geldi? Kendilerini bile kandıramazlar, bu mazeretlerle, nerede ki gazeteleri ve kamuoyunu! Yıllardır Şampiyonlar Ligi'nin gediklisi olan, UEFA ve Süper Kupa'yı kazanan bir kulübün, dört yıl üst üste şampiyon olan bir takıma sahip olan bir kulübün, "bu büyük başarısını" içerde ve dışarda "paraya dönüştüremeyen", sadece "karışık bir takım al-verlerle", bankalardan, off-shore bankalardan "yüksek faizlerle ve dolar bazında" borç alarak, kulübü tam bir batağa saplayan bir yönetimin "nasıl bir başarısı vardır"; anlayan varsa beri gelsin! "20 milyon dolar bonservis bedeli bekledikleri" Emre'nin "mukavelesini uzatmak için bir milyon 350 bin dolar peşin para istediğini ve bu parayı bulamadıklarını, veremediklerini" nihayet itiraf eden "çok başarılı Galatasaray yönetimine", bir Allah'ın kulunun da çıkıp "Öyleyse o koltuklarda daha hâlâ ne oturuyorsunuz? Siz sadece kulüp yönetmeyi değil, ticareti de bilmiyorsunuz galiba? Kendi işinizde de mi böyle davranıyorsunuz?" diye sormamasındaki hikmet nedir acaba? Yoksa "toplantıya çağrılanların seçimi", böyle sorular sormayacak kulüp üyeleri arasından mı yapıldı? Gaziantepspor maçından sonra, Galatasaray Kulübü Başkanı'nın kendisine soru sormak isteyen spor yazarlarına "Türkçe bilmiyor musunuz, konuşmayacağım dedim ya..." demesi, Avrupa'da şampiyon olmuş bir takıma sahip büyük bir kulübün "hangi noktaya gelmiş bir zihniyetle yönetildiğini" çok iyi gösteriyor! Galatasaray gibi bir kulübün başkanı, "gazetecilere böyle davranamaz"; davranmamalı!. Muhalefete tavır... Futbolculara tavır... Gazetecilere tavır... Galatasaray'ı başarıdan başarıya koşturanlara tavır... Kendi getirttiği menecere tavır... Ey medyamızdaki ve Galatasaray Kulübü'ndeki "Sürenofiller", söyler misiniz bana: "Bu ne iştir?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.