Gazetecinin görevidir, "halk adına, mazlumlar ve masumlar adına" gerçekleri yazmak ve "takip etmek!.."
"Takip etmek???"
Gazeteciliğimizde "son yıllarda unuttuğumuz" görevlerin başında geliyor; "takip etmek"; ekleyeyim; "peşini bırakmamak!.."
"Efendim, ben yazmıştım"; eee "Yazmışsın, ama sonra unutmuşsun"; yeter mi; elbette yetmez; "sonrası ve daha da sonrası?.."
Sözü uzatmayayım; bu "sonrasını unutmak, takip etmemek, soruşturmamak, yazmamak", ancak "sonrasını ve hatta sonucunu bir ajans haberinde görünce uyanmak" alışkanlık hâline geldi galiba, hepimizde!..
Bütün bunları "neden" yazdım; "bir meslek şehidimiz", bir büyük ihmalin aramızdan "genç yaşta aldığı" meslektaşımız ve onun ailesi için yazdım; "sonuç alınana kadar" da yazmaya ve sormaya devam edeceğim:
Ey Galatasaray Başkan ve yönetimi, "Erkan Koyuncu ve ailesi için" ne yaptınız?..
Bir savcı gafleti ile "sadece o katil kapının görevlisi olan gencin üzerine yıkılan sorumluluğu" hiç olmazsa içinizde hissetmeniz gerekmiyor mu?..
++++++++
Madalya vermeliyiz, herhalde!..
Düşünebiliyor musunuz; bir federasyon başkanı çıkıyor; "Avrupa Şampiyonası'ndaki hezimet için" diyor ki; "Beklediğimiz sonucu alamadık. Bunun bahanesi ya da şikâyeti yok. Ama en azından kimse bize 'Doping yaptınız' deme hakkı bulamayacak" diyor!..
"Bu sözlerini" gazetelerde okuduğumdan beri, Atletizm Federasyonu Başkanı'nın "Hayır ben böyle bir söz söylemedim" açıklamasını bekledim, "çıt" çıkmadı; demek doğru, bu sözler söylenmiş!..
Peki, "kendinden önceki bütün bir geçmişi çamura bulayan" ve de "dopingsizliği övünç meselesi hâline getirerek, Türk sporunu da bulayan" bir federasyon başkanı için, spor teşkilatımız, bakanıyla, genel müdürüyle ne yaptı?..
Şimdi halterden, boksa, güreşten, yüzmeye, futboldan, basketboldan, voleybola, her spor branşında "Avrupa ve Dünya Şampiyonalarından hezimetle dönen" Federasyon Başkanı, "Eeee, sporcularımızda doping çıkmadı ya, daha ne istiyorsunuz" demeye başlarlarsa, ne diyecek, ne yapacağız?..
Yooo, gülmeyin; ağlamamız gerek, "sporların anası" atletizmde "bunları söyleyebilen" bir Federasyon Başkanımız olduğu için!..
+++++++
Dev mi, cüce mi?..
Basketbol Milli Takımımızın "acıklı" serüvenleri devam ediyor; "12 Dev Adam" masalı artık, "Devler ülkesindeki Güliver'e döndü"; önüne gelen vuruyor; "hazırlık maçlarında yenilmediğimiz, fark yemediğimiz takım" kalmadı!..
Ve basketbolumuzu "böle böle, gere gere, rekabetin düşmanlığa çevrilmesini seyrede seyrede" ne hâle getirdiğini gördüğümüz ve yaşadığımız bir Federasyon Başkanı'nın, "övündüğü tek şey olan" çok yıllar öncesinin "12 Dev Adam" masalının da bitmesine rağmen, hâlâ "o koltukta oturabilmesi", ne yazık ki, sadece olsa olsa Türkiye'de olabilir, Uganda'da bile olmaz!..
"Yüzler kızarmıyor, pişkinlik tavana vurmuş" ama bütün acı gerçeklere rağmen, ne yazık ki, "büyüklere masallar anlatılarak, ninniler söylenerek uyutulan" bir spor teşkilatımız var, ortada!..
Vah ki, ne vah!.
++++++++
Orman neden susuyor?..
Beşiktaş'taki "Divan Kurulu üyeliklerinin düşme olayı" için Milliyet "Rezalet diz boyu" başlığını atmıştı; ama haberi okuyunca "üyelikleri düşenler arasında Yıldırım Demirören'den, Nevzat Demir'e, Rahmi Koç'tan , Serdar Bilgili'ye kadar öyle isimler gördüm ki, (Hatta yönetim kurulu üyeleri bile var)" ağzımdan şu sözler çıkıverdi; "Başlığı atarken, Milliyet'teki arkadaşlarımız çok kibar davranmışlar!.."
"Binlerce üyesi olan" Beşiktaş'ın Tüzük Genel Kurulu'nda "42 oyla geçen" bir tüzük maddesi yüzünden, ortaya çıkan skandalın elbette ki, "en büyük sorumlusu" dönemin Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'dır!..
"Bu hükmü", meslek kuruluşlarımızda "uzun yıllar boyu başkanlık, yöneticilik yapmış, tüzük çalışmalarına ve kongrelerine katılmış, tüzük kongreleri yönetmiş" bir gazeteci olarak veriyorum; "Eğer başkan, konunun önemini ve hemen tedbir alınmazsa işin nereye varacağını kavramış olsa idi", skandal bu noktaya gelmeden önlenir ve "Beşiktaş'ı da, Beşiktaş'a bunca emeği geçmiş, destek vermiş, başkanlık ve yöneticilik yapmış insanları da kamuoyu önünde deşifre eden bu unutulması zor utanç tablosu" ortaya çıkmazdı!..
Orman "o koltukta hâlâ nasıl oturabiliyor"; şaşıyorum!..
Ortada "böyle" bir olay var, Beşiktaş Başkanı, "dilini yutmuş gibi" susuyor, neden?..
++++++++
Alkışlarımızla!..
Beşiktaş, Arsenal'i hatta "3-0 yense", o geceki maçı seyredenler şaşırmayacaktı; yazık oldu!..
0-0'la gidilecek Londra'ya, ama "ümit dolu" olarak!..
Karabükspor, "ilk defa katıldığı" Avrupa kupalarında," tecrübelileri şaşırtacak" sonuçlarla adım adım "gruplara yaklaşıyor" ; alkışların "en candanını da hak ediyor!.."
Trabzonspor, "ağlayan hocası" ile, "kurulan yepyeni ama , Üç Büyükler'in bile ağzının suyunu akıtacak kadrosu" ile, daha dün bir, bugün iki, "doğru dürüst tanışma imkanı bile bulamamışken" (Mancini'nin kulakları çınlasın, bir sezon Galatasaraylıları bu bahane ile uyuttu, aldı milyon avroları çekti, gitti; dahası şimdi hangi ünlü (!) takımın başında acaba?..) Rostov'u 2-0 yenip, Türk futboluna "puanlarla beraber" moral de verdi!..
Bu başarılı sonuçların devamını dilemek, elbette görevimiz; inanıyor ve güveniyoruz!..
+++++++++
İzmir'in statları!..
"Tarihi" Alsancak Stadı, "tüyler ürperten bir bilimsel ve teknik rapor" ile kapatıldı; yıkılacak!..
Meğer "kaç yıldır ölümcül tehlike varmış", binlerce insan o "çökmesi an meselesi olan" tribünlerde oturup maç seyrediyormuş!..
İzmir'de, iktidar-belediyeler savaşı "stat seviyesinde devam ediyor" ve "iktidar projelerine Büyükşehir başta belediyeler, belediye projelerine iktidar karşı çıktığından", koca İzmir, kala kala "her tarafı dökülen" Atatürk Stadı'na kaldı; hayırlı olsun!..
Bu savaşta "belediye tarafını haklı görüyorum"; zira Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken, Galatasaray'ın, Faruk Süren'in başkanlık döneminde, "Ali Sami Yen'i yeniden yapılandıracak" 12 milyon dolar verdiği projesine, işte bugün "İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin masaya koyduğu gerekçeler" ile karşı çıkmış ve "o proje rafa kalkmış", sonunda Galatasaray'ın bugünkü stadı yapılmıştı!..
İzmir Büyükşehir Belediyesi, "İzmir'e yapılacak statlar için, bugün Galatasaray'ın Stadı'nın yapıldığı yer gibi yerler buluyor ve projelendiriyor" ama, "savaş bitmiyor"; belki "Alsancak Stadı'nın kapatılması" taraflar arasında "zorunlu" bir barışın sağlanmasına yol açar; hayırlısı!..