Neden?!..

A -
A +
Anadolu takımlarının maçlarında "atlanan" penaltı pozisyonlarını bir yana bırakıyorum; geçtiğimiz hafta sonu "sadece 4 büyüklerin maçlarında 'çalınmayan' 5 penaltı pozisyonu vardı"; neden acaba "sadece Fenerbahçe'nin verilmeyen penaltısı üzerine kıyamet koptu?.."
"Penaltı verilmeyince", Caner sinirlenmişmiş, psikolojisi bozulan Egemen, daha sonra "tartışmalı sarı kart pozisyonunda itirazlarını kırmızıya götürmeye kadar vardırmışmış"; peki ama "verilmeyen penaltılarda neden diğer takımların oyuncularının psikolojileri bozulmadı  ve de kırmızı  kart görecek hareketler yapmadılar" da, daha oyunun başında, hem de "durum 0-0 iken" Caner'lerin, Egemen'lerin sinirleri bozulup, dağıttılar?..
Seyredin Trabzonspor - Akhisar Belediyespor maçını; Akhisarspor'un "mutlak bir penaltısı verilmiyor", dahası "hakemin haksız çaldığı bir faul düdüğünden sonraki duran top atışında beraberlik golünü de yiyor" ama Akhisarsporlu oyuncular "dağıtmıyor!.."
Bakınız, Fenerbahçe "10 puan farka bu hakemlerle geldi"; başkalarıyla değil. Fenerbahçe en az 6-7 maçını "son dakika golleri ile ve iyi futbol oynamadan kazandı"; dahası "gerçekleri gören" ve de "Fenerbahçe iyi oynamıyor, bu gidiş iyi değil" diye yazan, yorumlayan "Fenerbahçeli" arkadaşlarımızın uyarıları "neden" dikkate alınmadı ve "skor üzerine destanlar yazıldı?.."
"15-20-30 puan farkından" söz edilen  açıklamalar, dalga geçmeler, yorumlar, "çok geriden gelen" rakipleri hırslandırırken, Fenerbahçeli futbolcular "Nasılsa şampiyonuz havasına erken, girdiler"; dahası Ersun Yanal'ın takımlarındaki "erken forma girme ve fizik yükleme" sürecinin "arkasından gelen" ve de kanıksanan  "duraklama / gerileme / adale sakatlıkları" döneminin üzerinde "neden"  duran olmadı?..
Ancak "üst üste gelen" mağlubiyetler ve "Sow'un da sakatlanması" üzerine "gerçekleri görebilen" bir-iki Fenerbahçeli yorumcu arkadaşımız, "Nedir bu sakatlık furyası ve kötü futbol" diye sorgulamaya başladı mı?..
Fenerbahçe'de "gerçeklerin saklanması" stratejisi ve "hedef saptırılması" taktikleri yıllardan beri "profesyonelce" uygulanıyor ve de "spor medyasında" bu uygulamaya "büyük destek veren" arkadaşlarımız var!..
İşte Fenerbahçe'nin "handikapı" burada!..
Teknik heyet ve futbolcular, "aynaya bakacaklarına", tam tersine "kendilerini saptırılan hedeflere kaptırarak", bu konuda "hakem soyunma odalarını basmayı" alışkanlık hâline getiren "tecrübeli" Başkan ve yöneticilerine "katılmayı" marifet sayıyorlar!..
Ve de, "15 ile 30 fark arasında değişen", dahası, rakiplerinin "onurlarını kıran" tahminler bir anda yerle bir oluyor ve fark 4'e iniveriyor!..
"Gerçek" şu ki, Fenerbahçeliler, eğer "gerçekten şampiyon olmayı istiyorlarsa" ki, bu güç onlarda var; Fenerbahçe futbol takımı, hocalarıyla, futbolcularıyla "aynaya bakmalı ve çabuk toparlanmalıdır!.."
Dahası, yöneticiler, "moral aşılamaya çalışırken" hocalarının ve futbolcuların karşısına "giderek yaygınlaştırdıkları bir düşman cephesi oluşturarak" değil, "karşılarında sportif bir rekabetin doğal rakiplerinin var olduğunu" söyleyerek ve buna taraftarlarını, futbolcularını inandırarak en büyük yardımı yapacaklarının bilincine artık varmalılar!..
Bir hakemin (ki, penaltı pozisyonunda acımasızca infaz edilen Yunus Yıldırım'ı, 5. Hakemin yanılttığı çok açık olarak ortaya çıktı), hem de dünya çapında hakemlerin bile yaptıkları hatalardan bazılarını bir maçta yapmış olması, neden "kasıt" unsuru ile damgalanıyor ve "bu damgalama  büyük çoğunlukla büyük takımların" ve özellikle  de "bir kampanya ve ağır infaz" şeklinde "Fenerbahçe aleyhine yapıldığında" oluyor?..
Bu sorunun "hakem soyunma odalarının kapılarından da bağırılan" cevabı çok açık;  hakem camiasına "ağır" mesaj bu; "Lehime hata yapabilirsiniz ama aleyhime yaptınız mı, bittiniz"; öyle değil mi?..


Kurumsallaşmada basketbol!..     
Galatasaray basketbol takımı "her önüne gelene yenilecek" hâle neden düştü?..
"Görünen" o ki, "bazı sebepler"  ortada:
1-"Pota altı için" yapılan transferler, "emektar Bayramoviç'in domine edeceği kadar" isabetsiz; işte Karşıyakalı Batista örneği de, "pota altı uzun ve güçlü adamının nasıl olması gerektiğini" ortaya koyuyor!..
2-Çok açık ki, antrenmanlar "basketbol takımı değil, sallabol takımı gibi" yapılıyor!..
3-Fizik / kondisyon yüklemelerinde bir çarpıklık olmalı; bol sakat, ama maçlarda, hele pota altında  "güçsüz" bir takım var, ortada!..
"Görünmeyen" o ki, "bazı sebepler" saklanmış, nihayet basına sızdı:
Aylardır para alamayan sporcular, nerede ise maçları boykot edecek hâle gelmişler, koç Ergin Ataman önlemiş, Aroyo ihtarname çekip, parasını almış, diğerleri "Önce Drogba, en son bize kalır" sloganı üretmişler!..
Ocak transferinde "A2 futbol takımında ancak oynayabilecek" bir çok oyuncuya "onca milyon dolarlar verilirken", basketbolculara "futboldan aktarma yapamayız, bu karar çok önce alındı" bahanesi, yok  yok pardon mazereti ile "aylarca para ödememek", herhalde "Aysal kurumsallaşmasının" bir başka göstergesi; hem de "CEO" Lütfi Arıboğan'ken!..
Herhalde "basketbollar, voleybollar" Galatasaray kurumsallaşmasına girmiyor; vah ki, ne vah!..
Ben de, "basketbol ve voleybolda kadınlar ve erkekler takımlarının birdenbire neden dökülmeye başladıklarını", Urla'dan tahmin etmeye çalışıyordum; meğer "sebep ortada imiş" de, bizim gazeteciliğimiz eksikmiş!..

Kâmil mi, yamyam mı?..
Hakemlik yapan, dahası hatta Merkez Hakem Komitesi Başkanlığı yapmış olanların, "faal hakemlik, MHK başkanlığı yaparken" bana söyledikleri sözler, kulaklarımda "çın çın" çınlıyor; "Elbette hakemler de eleştirilmeli, hataları yazıp çizilmeli ama böylesine insafsız infazlar doğru mu, milyon dolarları ceplerine indiren futbolcuların hataları birkaç satırla geçiştiriliyor, hakem hataları kampanyalar hâlinde infaza dönüştürülüyor, bu haksızlık değil mi?.. Hele hele eski bazı hakemlerin Erman'ın, Ahmet'in yaptıkları çok insafsız, bunlara nasıl izin veriliyor, önlemek gerek!.."
Aaaa, şimdi bakıyorum; TV ekranlarında, gazete sayfalarında "Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar'la, kendi tabirleriyle insafsızlık ve infaz yarışına çıkanlar" da onlar!..
Benim bildiğim "insan yaşlandıkça kâmil olur, yamyam değil!.."

Pes!..
Fenerbahçe'nin Sivasspor maçından sonra kopan kızılca kıyamet, bu hafta sonunda oynanacak "Kasımpaşa maçının hakeminin kim olabileceği" sorusunu futbol gündemimizin başına getirmişti, haklı olarak!..
Merkez Hakem Komitesi, "böylesine kritik bir süreçte", ülkede "başka hakem kalmamış" gibi, bu maça "Caner olayında infaz edilen" Fırat Aydınus'u vermez mi?..
TV kanallarının alt yazısında "bu atamayı okuyunca" gözlerime inanamadım; "Pes doğrusu" sözü bile, bu atama için "yetersiz" kalıyor; "dahasını yazmaya" da kalemim varmıyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.