Neden olmasın?..

A -
A +

Fenerbahçe büyük iş yaptı.

"Lazio'yu eleyecek" bir skorla Roma'ya gitmek, üstelik "Perşembe geceki maçın ikinci yarısındaki futbolu oynayarak" gitmek, "yarı final vizesi" için "Oldu bu iş" dedirtecek kadar mükemmel!..
"İlk yarıdaki durgunluk", ikinci yarıda "mutlaka kazanmak, hem de farklı kazanmak inancına ve bunun gereği olan tempo ve mücadeleye dönüşünce", hele de 10 kişi kalan Lazio'nun işi, rakibe "tek pozisyon vermeden" bitirildi!..
Dahası, "direklerin Lazio'ya verdiği şans olmasa idi", sonuç daha da farklı olabilirdi!..
"Fenerbahçe final oynar" tahmin ve iddialarına "Lazio maçı gecesine kadar" açık açık "Zor, hem de çok zor" diyordum, ama "o ikinci yarıyı seyredince", şimdi diyorum ki, "Bu inanç devam eder ve bu tempo ilk yarılara da yansıtılabilinirse", neden olmasın?..
Bir Fenerbahçe - Chelsea finali "neden" olmasın ki?..
Show - Webo - Kuyt üçlüsüne, "Meireles'in verdiği destek", son dakikalarda oyuna giren Salih'le de devam edince, ortaya "her an gol atabilecek" bir "hücum gücü" çıkıyor ki, UEFA Kupası'nda "finale değil, kupaya bile talip olunulabilinir"; tabii "defansımızın savunma kalitesini biraz değil, çok yukarı çekebilirsek!.."
Roma'daki "seyircisiz" Lazio maçı, "Fenerbahçe defansını" test edecektir; "bundan sonraki turlarda ne yapılabileceği" konusunda!..

Sporda da savaş var!..
Karşıyaka basketbol maçında "bire karşı yüz ile hücum ederek" ne kadar "erkek olduklarını" gösteren sarı-kırmızılı taraftarlar, ertesi gece de "bir TV kanalını basarak", ekranda "Galatasaray'ı eleştiren" yorumculara saldırmak istediler, neyse ki, "güvenlik güçleri" bu çirkin olayın büyümesini önledi!..
Ülke içte ve dışta "bunca önemli konu ve olaylarla uğraşırken", sporda yaygınlaşan şiddetin, "nerelere kadar vardığını", geçen hafta sonunda "Bingöl Belediyespor ile Aydınspor 1923 arasında Bingöl'de oynanan futbol maçının öncesinde ve sonrasında olan olaylar" çok açık gösterdi!..
Elbette, "bu satırları okuyan" çok okuyucum, "Allah Allah, Bingöl'de ne oldu" diye soracaktır, zira "benim spor medyam, ondan da ötesi benim medyam", artık böyle olaylarda, böyle saldırılarda "yaralıları", dahası "kolu kırılan futbolcuları" önemsemiyor!..
"Bunlar" ya "büyük takımlarımızın başına gelecek" ya da "ölüm olacak" ki, mühimsesin!..
"Öyle olunca" bile "yapanlar, büyüklerin taraftarları" ise, "üzerini örtmek ister gibi" bir hava var, ortada!..
"Yurda barış getirmek için" çabalayanlar ve destek verenler, sporda giderek yaygınlaşan ve dozu yükselen şiddete neden bakmıyorlar ki?..

Dibi kara tencereler!..
Galatasaray - Karşıyaka basketbol maçındaki "çirkin ve kabul edilemez" olaylardan sonra, İzmir'deki Karşıyaka - Galatasaray basketbol maçında "taraftarlarının neler yaptıklarını" unutan Karşıyaka yönetimi, "Sürecin takipçisi olduğunu" açıkladı.
Dahası, "seyircisinin basketboldan, futbola bugüne kadar yıllardır tribünlerde, sahalarda, salon ve stat dışlarında neler yaptığını, bu çirkin olaylar yüzünden kulüplerinin, takımlarının durmadan nasıl ceza aldığını" ise hiç hatırlamadı!..
"Tencere dibin kara, benimki senden kara" misali bir durum ortada iken, insanların biraz yüzlerinin kızarması gerek, "süreci takip edeceğiz" derken, sizler, bırakın "başka taraftarların yaptıklarının takipçisi olmayı", onu, "gereğini yapacak olanlar" düşünsün!..
Sizler ise, "kendi taraftarlarınızın yaptıklarının takipçisi olun" da, "onları biraz yola getirin!.."

Sebep belli!..
Bazı spor yazarı ve yorumcu arkadaşlarımız, Disiplin Kurulu ile Tahkim Kurulu arasında "talimat maddelerini yorumlama ve verilen cezalar" konusun ortaya çıkan "büyük çelişkilerin sebebini" araştırıyorlar!..
Bir ip ucu verelim; "4-3 bizden" ile "6-1 bizden" müjdesini "yalanlamak yerine" tam tersini yaparak, "doğrulamak ister gibi" bir yarışın içindeler!..
Görüntü, "bizdenlik" konusunda aralarında büyük bir rekabet olduğunu işaret ediyor sanki!..
Mesela geçen hafta, "iki başkana verilen cezalar bile", ortada "gerçekten" üzerinde "ciddiyetle ve önemle durulması gereken" bir durumun olduğunu gösteriyor!..
Bu kurullar "bu hâlde iken" ve "bu görüntüyü verirken", "futbolumuzda adaletin tecelli ettiğine, edeceğine dair" en ufak bir ümit bile olamaz!..
Sadece "hakemlere bakmak" da, hedef saptırmaktan ve "Cambaza bak" demekten öteye gidemez!..
Çok yazık!..

Önce inanmak!..
Galatasaraylı futbolcuların çoğu, "Real'i eleyeceklerine, dahası Madrid'ten Real'i eleyecek bir skorla döneceklerine inanmamışlardı"; inanmış olsalardı, "mücadele dozunu bu kadar alçak seviyede tutmazlardı!.."
"Madrid'ten tur hayalini gerçeğe yaklaştıracak skorun mücadele dozu", elbette ve kesin olarak "bu sezon Galatasaray'ın oynadığı Şampiyonlar Ligi maçlarının hepsinin çok üstünde olmalıydı", ne gezer?.. Bu doz, hatta "bazılarının bile altında kaldı!.."
Ligdeki İstanbul Büyükşehirspor maçından önce, "Real maçını düşünecek olan Galatasaraylı futbolcular bu maça konsantre olabilecekler mi" sorusu sorulurken, "Madrid'teki mücadele gösterdi" ki, Galatasaraylı futbolcuların çoğu o gece sahaya, "Bu iş bitti, biz Şampiyonlar Ligi'ne noktayı koyduk, lige bakalım, orada şampiyon olmak asıl hedef, bize Mersin galibiyeti lâzım" diye düşünerek çıkmışlardı!..
Buna rağmen, "gol fırsatları yakaladılar, hakem penaltılarını vermedi, haksız sarı kartlar gösterdi"; şimdi düşünüyorum da "hayal" dediğim "Real'i elemek" hayal olarak kalsa bile, eğer Galatasaraylı futbolcular, "inanabilseler ve onun gereğini yapabilseler", Madrid'ten "3-0'lık acı bir skordan çok daha iyisi" ile ve "başları dik" dönebilirlerdi; yazık oldu!..


Eurosportçulara mesaj!..
Urla'daki "sakin ve huzurlu" hayatımda, "3 önemli faktör var" beni mutlu eden; birincisi "ailem, dostlarım, evim, bahçem, köpek ve kedilerim", ikincisi "bol bol okuma fırsatı bulduğum" kitaplarım, üçüncüsü "kavga küfür, stres olmayan" sporları saatlerce seyrettiğim "Eurosport" kanalları!..
Spor yazısında elbette "diğerlerini bir yana bırakıp", spor kanallarını yazmam gerek. Yeni sezona girilen bisikletiyle, tenisiyle, bu ayın sonunda yapılacak "Dünya Şampiyonası öncesi" giderek "heyecan dozu yükselen" turnuvalarındaki mücadeleleri neredeyse nefesim kesilerek izlediğim snookerıyla, elbette basketbolu, voleybolu, futboluyla, yüzmesiyle, masa tenisiyle, "üç bant" bilardosuyla "kendisine bol bol teşekkür ettiğim" Eurosport!..
Bu sporları anlatan arkadaşlarıma da elbette, bir sporsever olarak teşekkür borçluyum, "bilmediğim o kadar çok şey öğretiyorlar" ki bana!..
Ne var ki, bazen, seyredenleri ve mesela beni, "strese sokacak kadar" taraf tutuyorlar; işte o olmuyor!..
Sanki mesela bisiklette "sadece Contador var", mesela snookerda "sadece Mark Selby var!.."
Çin'deki turnuva finalinde "Robertson - Selby karşılaşıyor", Robertson, Selby'yi masada domine ediyor; arkadaşlarımız durmadan "Selby destanları anlatıyor", yaptığı hataların mazeretini bile "Çin yemekleri dokundu herhalde" diyecek ve bunu defalarca tekrarlayacak, Çin yemekleri hakkında bilgi verecek kadar "komik ve taraflı bir bahanede buluyorlar"; olacak şey mi?..
Biraz "empati yapın" kardeşler, "kendinizi bizim yerimize koyun" ve kanallarınızı seyredenlerin arasında "hayran olduğunuz sporculardan  başkalarını da sevenleri olduğunu" lütfen unutmayın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.