Bu testiler artık su tutmaz!.. Zira, "Yıldırım Demirören'e ait" testi hem de "uzun süredir" çatlamıştır, tamiri de mümkün değildir!.. Dahası, "Mustafa Denizli'ye ait" testi de kırılmıştır; yapışmaz!.. Geçen sezon "Galatasaray ve Fenerbahçe'nin erken havlu attığı" yarışta, kupalara uzanan Beşiktaş, "kutlamalar, havalanmalar, gururlanmalar, övünmeler, alkışlar arasında", gerçekleri görememiş, "yeni sezona", Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi'ne "gerçekleri görememenin eksik ve yanlışları" ile girmiştir!.. Takımı, "Galatasaray'ın ve Fenerbahçe'nin olacağı" bir yarışta "var edecek" ve de Şampiyonlar Ligi'nde "bekleneni verecek" bir "futbolcu yapısına taşıyacak" transferler yapılamamış, "o olmadı, bu olsun, torba dolsun" görüntüsü içinde "etrafa inanılmayacak paralar savrularak" açık açık "göz boyanmıştır!.." Ama gerçekler acıdır ve "acı gerçekler" daha Lig'in ve Şampiyonlar Ligi'nin başında ortaya çıkmıştır!.. Yıldırım Demirören'in inadı, "testinin uzun süredir çatlak olduğu" gerçeğini saklayamamış, Mustafa Denizli'nin "mazeret üretimi" de "testinin kırıldığı" gerçeğinin üzerini örtememiştir!.. Tam bir "mirasyedi görüntüsü veren" transfer hovardalıklarının elbette hesabını hem Demirören, hem de Denizli vermelidirler!.. Beşiktaş, Demirören'in "babasının çiftliği" değildir!.. Denizli de "Demirören'in kahyası" hiç değildir!.. Biri "Beşiktaş'ın başkanı", ötekisi "teknik direktörü" unvanını taşımaktadır!.. Patagonya'da bile, "çifte kupalı bir şampiyonun, bunca para harcanarak yaptığı takviyelerden sonra" girilen yeni sezonda, böylesine "başarısız bir çizgiyi, hem de istikrarlı bir şekilde koruması" karşısında susup oturulamaz!.. Ne var ki, "spor medyası hariç", Beşiktaş camiasının üzerine "adeta" ölü toprağı serilmiş gibi!.. "Doğru dürüst" ne hesap soran var, ne de "ne yapılması gerektiği" konusunda camiaya yol gösteren!.. Nerede, Süleyman Seba gibi "bir anıt başkana karşı" bile gümbür gümbür koparılan fırtınalar, nerede bugünkü "fıs" sesi bile vermeyen, "yaprak oynatmayan" esintiler!.. Ne oldu, "koca" Beşiktaş'a?.. Bu kadar "çekingenlik", bu kadar "korku", bu kadar "Görmedim, duymadım, neden konuşayım" cesaretsizliği neden?.. Böylesine bir kaosun "bir numaralı sorumlusu" Yıldırım Demirören'in "Ben gitmem, bu koltuk benim tapulu malım" edasıyla yaptığı açıklamalara, "Dur bakalım" diyebilecek bir "yürekli" Beşiktaşlı bile yok mu?.. Bu nasıl Beşiktaşlılık?.. Denizli için "fazla bir şey" yazmayacağım; "o", sezon başında "Çeşme'den Beşiktaş teknik direktörlüğüne dönmesinin" bedelini ödüyor, ödemeye de devam edecek; "çok iyi biliyor" ki, "her geçen gün" kişiliğinden de, sağlığından da, kariyerinden de "bir şeylerin daha koptuğunu" görerek yaşayacak!.. "Keşke Çeşme'de kalsa ve dönmeseydim" pişmanlığını, "yapması gerekeni, Yıldırım Demirören'e bırakarak" değil, "kendi göbeğini kendi keserek" bitireceğini artık görmeli ve anlamalıdır!.. Hocam "testi kırıldı"; yapıştırmaya çalışma; sana yakışmıyor!..