Nerede Federasyon'da o cesaret?

A -
A +

Milleti palavrayla uyutmaya çalışıyorlar!.. Yok efendim; Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor Borsa'ya "bugün işleyen düzeni bildirmişlermiş de, bu düzen değişmezmiş..2008 yılına kadar böyle gelmiş, böyle gidecekmiş.." Peki kardeşim, "öyle" de, neden "bu kulüplerden bazıları", bir an önce "Havuzu bozmak ve kendi başlarına kalmak istiyor?" Hani, "Borsaya bildirildiği için bu düzen bozulamazdı?" Ya da, temenni etmiyoruz ama, "yayıncı kuruluş paraları ödeyemedi ve anlaşma iptal edildi", yeni ihalede de "bugün alınan paranın ancak yarısı alınabildi"; ne olacak o zaman? Hani, "Bu düzen değişmezdi ve dört büyüklerin Havuz'dan alacaklarının düşürülmesi mümkün değildi; Borsa'ya bildirilmişti?" Öylesine atıyorlar ve de "kendilerine teslim olmuş" bir federasyonun "hukukçu" liderlerinden de "bu atışlar için" öylesine destek alıyorlar ki; vay "Anadolu takımlarının hâline!.." Futbol Federasyonu Genel Kurulu'ndan "Havuz gelirlerinin paylaşımı" konusunda net bir karar çıkmıştır; bu karar Federasyonu da, Futbol Kanunu'na tabi olan bütün kuruluşları ve kişileri de bağlar; yani kulüpleri ve kulüp yöneticilerini de!.. Her şey ortada; "böyle" bir karar varken, bu kararın "noktası ve virgülü bile açık ve biliniyorken", Federasyon kendisine "kapalı kapılar ardında verilen ve bir virgülü bile açıklanmayan" adeta "devlet sırrı gibi saklanan" bir öneriyi, Fenerbahçe Kulübü'nden alınca, tam bir telaş içinde yalpalamaya başladı!.. Madde bir; "bu öneri neden açıklanmadı?" Madde iki; Federasyon "Havuz" konusunda "köklü ve kalıcı" bir formül üreteceğine, neden "yan gelirler" ile 14 Anadolu Kulübü'ne "sus payı" vererek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor? İnanılmaz bir savurganlıkla ve "hemen hemen hiçbir denetime tabi olmadan" paraları har vurup harman savuran, onlarca, hatta yüzlerce milyon dolar borçlar yapan, trilyonluk vergi borçlarını affettiren "büyükler", hiç sıkılmadan, Türkiye liglerine ve Türk futboluna "kaybolan rekabeti geri getirecek" ve Anadolu takımlarına "1 - 2 milyon dolarlık ek katkı yapacak" genel kurul kararına karşı "red cephesi" oluşturarak, Türk Futbolu'nu resmen ve alenen böldüler; Türk Futbol Federasyonu, onlara "ne yapıyorsunuz arkadaş" diyeceğine "gizli - kapaklı" arka çıkmaya uğraşıyor; olacak şey mi? Büyüklerin bu "sınırsız" ihtirasına, Erzik'ler, Olcay'lar, Kiğılı'lar "karşı koyamamış", art arda istifalarını vererek, meydanı Halûk Ulusoy'a bırakmışlardı!.. O, "kaçma" yerine, cesaretle işin üzerine gitmiş ve "Havuz Sistemi'nde devrim yaparak", Anadolu Kulüpleri'nin "bir parça rahat nefes almalarını" sağlamıştı!. Ulusoy'un, "sonunun ne olduğunu" yaşadık ve gördük!. "Büyükler", Anadolu Kulüpleri'nin haklarını yiyerek "büyük kalma yolunda" ısrarlılar; Federasyon başta, herkese göz dağı veriyorlar!.. İstanbul medyasındaki "kulüpçü yazar - çizerleri" de yanlarına aldılar!.. "Biz büyüğüz, bizim masrafımız fazla, biz..biz..biz." bahaneleri ile Anadolu Kulüplerini, "biraz sivrilen futbolcularını onlara satma zorunda bırakacak" bu "çarpık ve adaletsiz" düzenin değişmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar!.. Utanmadan da "Onlardan oyuncu almayız ha" tehdidini savuruyorlar!.. Aynaya baksınlar bakalım; takımlarında "kendi yetiştirdikleri kaç futbolcu var?" Keşke almasalar; o zaman Anadolu takımlarının liglerde neler yapacaklarını hep beraber göreceğiz!.. Sen gencecik futbolculara "milyon dolarlar" vaat ederek akıllarını çel, "para bakımından zor durumdaki" kulüplerinin elinden al, sonra da "çoğunu" yedek kulübesinde öldür!.. İşte işleyen "çarpık düzenin bir başka görüntüsü" de bu!.. Nerede Federasyon? Büyükleri "tatmin etmek" için, Anadolu Kulüpleri'nin "ağzına bir parmak bal çalmaya" uğraşıyor!.. Ama, "kedinin gözü açıldı!.." Anadolu Kulüpleri bu defa, bir Anadolu tabiri ile "alan da kaçan mı?" diyecekler; herkesin haberi olsun!.. Nilay Yılmaz!.. 50 yıldır "gazeteci" olarak Türk basınının içindeyim!.. "Hanım" gazetecilerin bu mesleğe "nasıl katkı yaptıklarını", yaşayarak, izleyerek, okuyarak, seyrederek ve "beraber" çalışarak öğrendim!.. İçlerinde "çok büyük" gazeteciler, "çok büyük" muhabirler, "çok büyük" yazar - çizerler çıktı, çıkmaya da devam ediyor!.. "Nedense", hanım gazeteciler "uzun süre" spor gazeteciliğine yakın durmadılar!.. Son yıllarda "sayıları çoğalmaya başladı!." İçlerinde haberlerini, yazılarını, yorumlarını ilgi ile izlediğim meslektaşlarım var; temenni ediyorum ki sayıları "giderek" artsın, spor gazeteciliğimizde "hızla düşen" üslûp seviyesinin yükselmesine de katkıları olsun!. Zira, "özellikle" üslûp konusunda, "biz" erkeklerin onlardan alacağı "çok ders var!.." İşte, bu "hanım spor yazar - çizerleri" arasında "biri" var ki; onun yazılarının adeta tiryakisi oldum; Milliyet'te Nilay Yılmaz!.. Tanımam, etmem; hatta uzun süre "acaba bir müstear ad" mı, diye düşünüp durdum!. Nihayet, sevgili Attila Gökçe'ye telefon edip sordum; "müstear ad" değilmiş, "Nilay Yılmaz" gerçekten varmış.. Sevgili Attila, "bu genç meslektaş için" güzel sözler etti!.. Ben de devam edeyim: "Bazı görüşleri var" ki, benim tüylerimi diken diken ediyor; o kadar "ters düşüyoruz!.." Ama "bazı cümleleri", hatta "başkalarından aldığı bir cümlenin üzerine koyduğu bir iki kelimelik başlıkları" var ki, anlattığı olaylar ve kişiler konusundaki "tavana çıkmış öfkemi" bir anda bitirecek, beni dinlendirecek kadar tesirli!.. Kısacası, "müthiş" bir espri ve mizah anlayışını, "keskin" kalemi ile birleştirmiş , "bizim 3 - 5 paragrafta anlatabileceğimiz bir fikri", o "bir cümlede, bir - iki kelimelik başlıkla ifade edebiliyor"; enfes!.. Kutluyorum; "şımarmadan" ve de "abartmadan" bu yolda devam etmesini diliyorum!.. Oflas, teslim olmaz!.. Spor Toto Teşkilât Müdürü Erdenay Oflas'ın "görevden alındığı" haberini gazetelerde büyük bir üzüntü ile okudum ama şaşırmadım. Zira, Oflas da, "bizler" de, "bu haberlere alışıktık!.." Hemen hemen her gelen iktidarın yetkilileri "Erdenay Oflas'ı görevden alır" ve yerine "adamlarını" getirirlerdi; ama sonra işler tersine gidip, Spor Toto "zor duruma düşünce", onun kapısı çalar ve "Gel Toto'yu kurtar" derlerdi!.. Bu defa da "öyle" oldu; "Gel kurtar" dediler, kapısına kilit vurulmak üzere olan Toto'yu aldı, bugün At yarışlarının da, Milli Piyango'nun da, Loto'nun da "çok önüne geçirdi" ve herkesten alkış aldı!. Sonra."Eski" film gene sahnede ve Oflas'a dendi ki; "Git evine!.." Olabilir, siyasi iktidarın hakkıdır!.. Ama usulde yapılan bir hata var ki; o üzücü!.. Diyorlar ki Oflas'a; "Yaşın sebebiyle bu operasyonu yapmak zorunda kalıyoruz!.." Ve Genel Müdür açıklıyor ki; "Sözleşmesi bitmişti, görevden aldık!." Bir defa "Sözleşme bitmiş" ise, "görevden alınma" yoktur; olamaz!.. Ama öğreniyoruz ki; "sözleşme daha geçen yıl yenilenmiş, hem de üç yıllık olarak!.." Geçen yıl "3 yıllık sözleşme" imzalanırken "yaşlı olmayan" Oflas, bir yılda mı "yaşlı oluverdi"; bu da ayrı bir soru!.. Oflas şimdi "idari yargıya gidiyor"; bakalım adalet "bu duruma" ne diyecek? Basketbol'de neler oluyor? Nedir basketbolümüzün Akdeniz Oyunları'nda başına gelenler? Yooo!... Finale gelemeden elenmemizden söz etmiyorum; onu Federasyon Başkanı, Teknik Direktör, Gençlik ve Spor genel Müdürü ile Spordan Sorumlu Başbakan Yardımcımız düşünsün!.. Ben "dopingli" iddiasıyla, "oynatılmayan" basketbolcüden, "turist olarak götürülen" iki hakemden söz ediyorum!.. Bakalım, bunların hesabını kim, kime ve nasıl verecek? Sayın Bakan'ın ve sayın Genel Müdür'ün gene "Federasyon özerk, biz seyirci kalırız" demelerini beklemiyorum; hiç olmazsa "bu defa" beklemiyorum!.. Zira, söz konusu olan Türkiye'nin, Türk sporunun prestiji!.. Şans verildi ama!.. Sevgili Şenol Güneş, "günlerdir" tekrarlıyor; "Ersun Yanal'a şans verilmedi!".. İnsaf sevgili Güneş; "Ersun Yanal'a da şans verilmediyse", söyler misin bana, kime verildi? Ersun Yanal, "o yaşta" çok insana nasip olmayacak "bir şans elde etti"; yani, "o şans ona verildi" ama, o "bu büyük şansı kullanmasını bilemedi!.." Ne zaman bilemedi, biliyor musun? "Milli Takımlar Teknik Direktörü" olarak göreve gelip de, "bugün Terim'in yaptığını yapması gerekirken" yapamadığı, daha doğrusu "kendi takımını kurmasına engel olunduğu zaman", kamuoyunun önüne çıkıp "Bana verilen söz tutulmadı, istifa ediyorum" ilkeliliğini ve cesaretini gösteremediği zaman!.. Ersun Yanal, o gün bitti!.. "Bu büyük şansı", kendisine yapılan emrivakiye boyun eğerek, "ilkeli ve omurgalı bir genç teknik adam" efsanesini "kendi eliyle bitirdiği" zaman!.. Bazen "istifa", kendisine "verilen şansı" en iyi şekilde kullanmanın "zirvesini oluşturur!.." Edemedin mi; işte "sana reva görülecek son", Ersun Yanal'ın sonudur; herkese ders olmalı!.. Kompleks!.. Adam "gırtlağına kadar" kompleks dolu!.. Bir de "Türk Milli Takımı'nın başına getireceklerdi!." Lucescu'dan söz ediyorum!.. Bir zamanlar "Galatasaray'a yaptığı ve çalıştığı kulübün yöneticilerine yaptırdığı oyunu", şimdi o oyunu Lucescu ile beraber oynayanlara yapıyor; Beşiktaş "transferde kime el attıysa" araya giriyor ve "Rus mafyasının parasıyla" fiyatı yükselttikçe yükseltiyor!.. Bu kompleksliyi "hâlâ" seven ve takdir edenler varsa. "Karakterine dikkat etsinler" demek için yazdım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.