Nerede spor basını?

A -
A +

Ey futbolun ve İstanbul üç büyüklerinin futbol takımlarının esiri olmuş spor (!) basını!.. Ey vurdum duymaz, "sporda cereyan eden çok acı ve çok kötü bir olayın üzerine eğilmeyen ve tepki koymayan Türk Spor (!) medyası!.." Türk spor tarihinin "en talihsiz, en tehlikeli, en bahtsız, en acı kararlarından birini alan" ve bunu "yürürlüğe koyan" üç başkana ve onlara "hınk deyicilik yapan" toplam 30 yöneticiye "Ne yapıyorsunuz arkadaşlar, bu kulüpler babanızın çiftliği mi? Bu kulüpler Türk sporseverinin, Türk halkının kulüpleri... Bu kulüplerin on binlerce üyesi var; nasıl oluyor da böyle bir kararı, genel kurullarınızdan bile geçirme ihtiyacını duymuyorsunuz?" diye soramayan bir spor (!) basını olabilir mi? Spor (!) basınımız spor basını olsaydı, olabilseydi; "Türkiye'nin en büyük üç kulübünü" sadece ve sadece "futbol kulubü haline dönüştüren" ve de böylece "çok akıllı olduklarını" gösterdiklerini sanan ve spor tarihimize "attıkları bu adımla" hiç kimsenin şüphesi olmasın ki "yüz karası bir kararın sahipleri" olarak geçen bu yöneticilere, hemen ve mesela neler yapabilirdi: Manşetlerdeki "Ortega'lar, Felipe'ler ve Nouma'ların yerini", derhal ve derhal "basketbol ve voleybol şubelerini kapatmak için" aralarında "protokol imzalayan" ve "eğer spor sayfaları yalan yazmıyorsa", hatta ve yüzleri kızarmadan "bu karara uymayana milyonlarca dolar tazminat maddesi koyan" bu yöneticilere hesap soran, camialarını ayağa kaldıran manşetler alırdı!.. "Lorant ya da Lucescu ya da Fatih Terim üzerine yorumlar" bıçak gibi kesilir; onların yerinde mesela "şöyle" yorumlar görünürdü: ...Bu yaptığınız, Türkiye'de rekabet mevzuatına, kanununa ve Rekabet Kurulu kararlarına aykırıdır; Kurul derhal harekete geçmeli ve gereğini yapmalıdır!. ...Ey Galatasaray'ı Galatasaray, Fenerbahçe'yi Fenerbahçe, Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan basketbolcular, voleybolcular üzerinize ölü toprağı mı serildi? Bu yapılan, sizlere ve kulüplerinizin şanlı tarihine ihanet değil mi? Türkiye'ye bu sporları getiren, yıllarca şampiyonluklar kazanan kulüpler Galatasaray'lar, Fenerbahçe'ler, Beşiktaş'lar değil mi? Bu kulüpleri kuranların kemikleri, nerede ise bir asır geçtikten sonra, onlarca milyon taraftarı olan bu kulüpleri futbolun kölesi haline getirmeye çalışan bir avuç yöneticinin "yüz karası kararı" yüzünden mezarlarında ters dönmeyecek mi? ...Şu kafaya bakın ey millet: Nouma gibi ne olduğu ve ne yaptığı belli olan bir futbolcuya maç başına 35 bin dolar, yani yılda 40 maç oynasa, nerede ise primleri ile beraber 1.5 milyon dolardan fazla para (Türk lirası olarak 2.5 trilyon) ödemeyi göze alan zihniyet, basketbolun, voleybolun kapısına kilit vurabiliyor, uyan ve tepki koy!.. Üç büyük kulübün bugünkü yönetimlerini "hem de teammüden işlenen böyle bir sportif cinayete iten" sebep nedir; bir de ona bakalım: Kendilerine bugüne kadar "her türlü ayrıcalığı gösteren", destek veren, stadlarını peşkeş çeken, tahakkuk etmiş yüzlerce trilyonluk vergileri ve faizlerini tahsil etmeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, "bu kriz ve tasarruf döneminde", basketbol ve voleybol şubelerinin "yükünü de yıkma" restlerinin "gerçek olduğunu göstermek" için!.. Olacak şey değil ama; işte oluyor!.. Üç tane zat-ı muhterem bir araya geliyor ve "Biz yaparız, olur biter" diyor!.. Bakınız, ömrünü basketbola vermiş bir Yalçın Granit ise çıkıp ne diyor: "Bu kulüpler 1.5-2 milyon dolara şampiyonluğa oynayacak birer basketbol takımı kurabilirler!.." Yani; bir "Nouma parasına!.." İşte bütün mesele!.. Olayın bir başka boyutu daha var; istenirse bu kulüpler, basketbol ve voleybol şubelerine "sponsor" bulamazlar mı? Elbette bulurlar!.. Ama, "Türkiye Ligleri'nin başına sponsor firmanın adının gelmesine aldırmayan ve oradan gelen paraları cebe indirmeyi memnuniyetle kabul eden" beylerimiz, basketbol ve voleybol şubelerine sponsor bulup "Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın isimlerinin başına ya da sonuna sponsor firmanın adını koymayı" zül sayarlar ve "bunu yapacaklarına şubelerini kapatırlar!.." Ya da "devlete derler" ki; "Bu şubelerimin masraflarını sen öde!.." Devletin "destek için" çırpındığı ve devreye Jokey Kulübünü, TRT'yi, Milli Piyango'yu sokma gayretleri içine girdiği, futbolda "maç naklen yayınları havuzu gibi" adımlarını atmaya başlarlar!.. Önceliği de, bu sporların "Türkiye'ye girmesini sağlayan", yıllarca "yenilmez armadalar kuran" Galatasaray'a verirler!.. Ve karşınızda "Bravo capitano!.." alkışlarıyla Özhan Canaydın!.. Bugün, "Başkanların en yaşlısı olarak tribünlere fair play'i hakim kılmak için kampanya başlatıyorum ve bunu başaracağım" sözlerinizle ilgili olarak yazacak ve "Bu sözünüzü tutar ve başarırsanız adınız spor tarihimize hem de silinmemek üzere 'çok büyük' bir başkan olarak geçecek" diyecektim!.. Amma... Hevesimi kursağımda bıraktınız ve tarihe "bambaşka ve tam tersi, bir şekilde geçmek için" çok yanlış bir adım attınız!.. Eğer bu kararınızda ısrar eder ve sonuna kadar giderseniz, bilmelisiniz ki, bu kulüpleri kuranların, bu spora ömürlerini vermiş olanların ve bütün spor camiasının iki eli, bu dünyada da, öteki dünyada da yakanızda olacaktır!.. Aziz Yıldırım'ın ve Serdar Bilgili'nin "basketbol ve voleybolun kulüpleri ve Türk sporu için ne mana ifade ettiğini" ve "bu acı kararın ne anlama geldiğini tam olarak düşündüklerini ve bildiklerini" sanmam ve zaten "bunu onlardan talep dahi etmem!.." Ama zat-ı aliniz? Bu karar uygulanırsa, "sportif ihanetin en büyük sorumlusu" siz olacaksınız; bunu da iyi biliniz!.. Tabii; ikinci sorumlu da; "bir-iki yazar çizerin dışında", olaya tepki koymayan spor (!) basını olacaktır; Şenol Güneş'ler, Fatih Terim'ler, Ortega'lar, Felipe'ler, Lucescu'lar, İlhan Mansız'lar, Lorant'lar, Hakan Şükür'ler için "özel TV oturumları tertipleyip" saatlerce konuşan ya da sayfalar düzenleyip yüzlerce haber ve yorum yazan, ama bu olaya "bir dakika bile ayırmayan" TV'lerimizdeki ve spor sayfalarımızdaki anlı-şanlı spor yazarlarımız ve yorumcularımız!.. Ve hatırlamıyorum, kaçıncı defa; Vah benim sporum, vah... Vah benim büyük kulüplerin vah... Vah benim spor (!) basınım vah... Kimlerin eline düşmüşsün!.. ÖNEMLİ NOT: Galatasaray Başkanı iken hakkında ağır eleştiriler yazdığım Faruk Süren'e, bu karara karşı tepki koyan tek yönetici olduğu için teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım; bir!.. Atletizmde her hafta saatlerce Altın Ligi yorumlayan ve "Süreyya" isimli atlet kızımız üzerine devamlı konuşan (ki bunlar için bir spor ve atletizm sever olarak kendilerine teşekkür ederim) NTV proğramcılarına ve yorumcularına da soruyorum; nerelerdesiniz?.. Bu da iki...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.