Bu gece Fenerbahçe'nin Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde Macar MTK ile eleme maçı var ya, "Çarşamba yazımı" Türk Takımlarının "bu sezon Avrupa Kupaları'nda neler yapabileceği" konusuna ayırmaya karar vermiştim. Bu sebeple, Türk Futbol Federasyonu sitesine girdim; niyetim sitede "kupalara katılacak takımlarımız için" küçük bir ufuk turu yapmaktı; ne var ki, bir ara, "bir küçük başlık gözüme çarptı" ve yazımın konusu bütünüyle değişti!.. Fenerbahçe'nin ilk maçta da, ikinci maçta da Macar rakibini "kolay ve farklı yeneceğine inandığım için", sarı-lacivertlilere "ikinci eleme turunda başarılar dileyerek", bugünkü "konusu değişen" yazıma bir soru ile başlıyorum: "Muharrem Samur'u tanır mıydınız?.." Elbette "tanıyanlar vardır", ama ben çoğunluğa, sporla, futbolla ilgili büyük çoğunluğa soruyorum; tanır mıydınız?.. Muharrem Samur, "gencecik" bir hakemdi; Konya il futbol hakemi!.. Konya ASKF Yönetim Kurulu Üyesi ve Konya Futbol İl Temsilcisi Hacı İbrahim Samur'un da oğluydu!.. Vatani görevini yaparken, Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nin Altınsu Köyü Dereboyu mezrası yakınlarında teröristlerin yola döşediği mayının patlaması sonucunda 10 Temmuz günü ağır yaralandı ve kaldırıldığı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etti; şehit oldu!.. Vatanı için, milleti için, devleti için, Cumhuriyeti için öldü!.. Peki "Bizler ne yaptık", basın olarak, spor basını olarak, futbol basını olarak?.. Çoğumuzun, dahası kaçımızın haberi oldu; kaç TV ya da gazete "ondan" bahsetti; "haberi olanlarımız" iki satır yazdı mı?.. Kewell'ın dizindeki, Vederson'un bilmem neresindeki sakatlıklarını, İbrahimlerin yumruklaşmasını günlerdir, haftalardır yazan-çizen bizler, neden "Muharrem Samur için" iki satırlık yazıyı çok gördük?.. Bitmedi; ya Güngören'deki "hain terör tuzağında" ölen onca vatandaşımız arasında bulunan Hayrettin Güler Hoca'ya yapılan vefasızlık?.. Ey Emre Belözoğlu, ey Arif Erdem, Hayrettin Hoca'nın cenazesi kalkarken nerelerdeydiniz?.. Sizi Zeytinburnuspor'da "o bulup futbolcu yapmadı" mı; Galatasaray'a "yarının büyük yıldızları olacaklar" diye eliyle teslim etmedi mi?.. Cenaze törenine katılıp bir Fatiha okuyacak "iki saatiniz" yok muydu?.. Biz, "eskiden böyle değildik"; ne oldu bize?.. Nerelerden nereye geldik?.. Ne büyüklere saygı kaldı, ne küçüklere sevgi, ne vefa, ne hoşgörü!.. "Onlar için" de sayfalarca yazı yazıp, yüzlerce örnek verebilirim ama, siyasetçisinden, sanatçısına "başkalarını" bir yana bırakıp, "kendimize ayna tutuyorum"; spor camiasına, spor yazarlarına?.. Medyada, "yaşça küçükler", kolay yolu seçiyor ve deniyorlar; "şöhreti, kendilerini yetiştiren, kendilerine hocalık edenleri yerden yere vurmak, hakaret etmek" suretiyle "en kısa zamanda yakalayacakları" inancı içinde, "vefa" kelimesini sözlüklerinden silmekte tereddüt etmiyorlar!.. Biz, "yaşça büyükler" birbirimiz için yazmadığımızı bırakmadığımız gibi, "yaşça küçükleri" de "fırçalamak, aşağılamak için" adeta fırsat kolluyoruz; "kim daha hırçın, kim daha agresif, kim daha çirkin ve hiddetli yazarsa ya da konuşursa" o, tiraj ve reyting kralı!.. TV ekranlarındaki sözüm ona "spor" yok yok "futbol" programlarında "koca koca" ve de "unvanlı" insanların "birbirlerine söylediklerini duydukça", insan, bıraktım "gazeteci-yorumcu-spor yazarı" olarak, sadece ve sadece "insan olarak" bile yerin dibine geçiyor; "onlar" içinse, para-şöhret-tiraj-reyting var ya, gerisi ne gam!.. "Bunları" neden yazıyorum; eli kulağında "programlar başlamak üzere"; bu sezon, geçmiş sezonları bile arayacağız; işte söylüyorum; yazın bir tarafa!.. RTÜK, hâlâ ninni söylüyor; o kadar!.. Kulüp başkan ve yöneticilerinin "yorumculardan, spor yazarlarından farkı" var mı; yok?!. "Kılavuzlar" böyle olunca, "taraftar" nasıl olur; ortada!.. Yeni futbol sezonu hoş geldin!..