Rahmetli babamız Fuat Uluç, "böyle"durumlarda, "hicivleriyle Şair Eşref ve Neyzen Tevfik'ten sonra sayılan Namdar Rahmi Karatay'a ait" "ünlü" şiirin, şiirden de ünlü nakaratını, zaman zaman da ilk beşliğin tamamını okurdu: "Başta kavak yelleri estiği günler hani? Umduğumuz neşeler, şerefler, ünler hani? Beklenilen alaylı, şanlı düğünler hani? Selvi gibi ümitler, döndü birer iğdeye; Geçti Bor'un Pazarı, sür eşeği Niğde'ye!.." Galatasaray ile Fenerbahçe'nin adeta "el ele"bizlere yaşattığı "sezonun en büyük hayal kırıklığı gecesini"anlatacak "en anlamlı" sözlerdi bu beşlik!.. Daha "dört gün önce" düşme hattının hemen üstündeki Almeria'nın "paramparça ettiği" İspanya Ligi'nin 13'üncüsü Atletico Madrid önünde, zaman zaman "ortada sıçan oyununa dönen" maçta, "korkak" futboluyla, "ortada şaşkın şaşkın koşanın durumuna düşen" Galatasaray'ın "bu görüntüsüyle" tur atlaması, zaten hakkı da değildi!.. Atletico'nun "çok güçlü tarafı" hücumcularıydı; "en perişan tarafı"da o "üçüncü sınıf" defansı; Rijkaard Galatasaray'a ne yaptırdı; "Ey futbolcular, '0-0'a yatmak için' kendi ceza alanınıza kadar yaslandıkça yaslanın!.." Birkaç tanesinin kaçırılmasıyla "göz göre göre gelen" Atletico golünden sonra, Galatasaray'ın, kısa bir süre, rakibinin üzerine gidince, Madrid takımını nasıl dağıttığı görüldü; "turun '0-0'a yatmakla değil, galibiyet için oynamaktan geçeceğini" anlamayan, anlayamayan kişiydi, "büyük" Rijkaard ve şimdi Niğde'ye gidiyor; bakalım oraya varabilecek mi?.. Fenerbahçe ise, ilk maçlardan önce de, ilk maçlardan sonra da "Galatasaray'dan daha fazla ümitli olduğum" takımdı; öyle de yazıp geldim; ama o da başaramadı; Alex'in kaçırdığı "ona yakışmayan" gol (Güiza'ya hakaretler yağdıranların kulakları çınlasın) ve en büyük dertlerimizden biri olan "duran toplardaki adam paylaşma ve kaleci zafiyetimiz yüzünden", son dakikalara kadar avucunun içinde tuttuğu turu rakibine hediye etti, ama Lille, "hiç olmazsa Fransa Ligi'nin üçüncüsü" durumundaydı!.. Çok yazık oldu; "marka değerimizin de ne olduğu" ortaya çıktı!.. "Büyük" Rijkaard!.. Anlarım, "turu getirecek skoru elde etmişsindir, vakit kazanmak ve bastıran rakibi soğutmak istiyorsundur"; son dakikada "taktik oyuncu değişikliği" yaparsın!.. Ama "maçın bitmesine 93 saniye kalmış"ve "turu geçebilmen için iki gol atman lâzım", oyuncu değiştiriyorsun ve Dos Santos'u sahaya sürüyorsun; bu ne demektir, "Büyük" Rijkaard?.. Kendinle de, teknik adamlıkla da, futbolla da, Galatasaray'la da, Dos Santos'la da alay mı ediyorsun? Pes doğrusu, pes!.. Öv ve vur ama, biraz insaf!.. Bursaspor maçında, Güiza'nın plâsesini İvankov kurtarmasaydı ve Alex'in füzesini Bursaspor kale direği önlemeseydi de, Fenerbahçe maçın ilk yarısında rakibi dörtleseydi, acaba, maç kaç kaç biterdi ve o zaman "Ertuğrul Sağlam'ı göklere çıkaranlar ile Daum'u yerin dibine sokanlar" neler yazarlar, anlı ve de şanlı yorumcularımız karşılaşma için neler söylerlerdi?.. Fenerbahçe "onca fırsattan iki gol çıkarabildi"; Bursaspor "3.5 fırsattan 3 gol buldu"; bir taraf şanssız, öteki taraf şanslıydı; zaten maçtan sonra Ertuğrul Sağlam da "Şanslıydık"demedi mi?.. Peki, "3-2 biten"maçtan sonra, "Ertuğrul Sağlam onca övgüyü ve de Daum onca yergiyi hak etti mi?.." Eller vicdanlara konsun, "kulüp aidiyetçiliği", dahası "peşin ve sabit fikirler" hiç olmazsa "bu vicdan muhasebesinde"vestiyere bırakılsın ve bu sorunun cevabı da "öyle" verilsin; bakalım "kaç kişi" yazdığının "sonuna kadar ve virgülü dahil" arkasında duracak?.. Asıl kampanya ne olmalıydı? "Efendim, son derece değerli, bilgili, yetenekli ve Türk Milli Takımı'nın başına geçecek teknik adamlarımız var, neden Hiddink getiriliyor, ona onca para veriliyor, Türk hocalara şans verilsin" diye kıyameti koparan arkadaşlarıma, meslektaşlarıma "saygı ile" soruyorum: "Neden aynı kıyameti Galatasaray, Rijkaard ve ekibine, Fenerbahçe, Daum ve ekibine belki de Hiddink ve ekibine verilecek paralardan daha çoğunu verirken" koparmıyorsunuz ve de "Rijkaard'ın yerinde Abdullah Avcı, Daum'un yerine Yılmaz Vural olsaydı, her iki takımımız da hem ligde, hem Avrupa Kupaları'nda çok daha başarılı olurlardı" kampanyası yapmıyorsunuz; üstelik Rijkaard'ın da, Daum'un da ne kadar başarısız oldukları görüldüğü hâlde?.. Kampanyaya ben hazırım; sizler de bir düşünün bakalım!.. Vefayı unutmak!.. Ziya Doğan Hoca'ya da "bu yapılıyorsa", anlaşılıyor ki, sözlüklerimizden "vefa"kelimesini tamamen silmişiz!.. Para yok, pul yok, futbolcu yok, ortada "meseleyi çözecek" yönetim yok, adeta "tek başına" Diyarbakırspor'u ligde tutan ve bu yıl da "tutacak olan"Hoca'ya tribünlerin gösterdiği "büyük vefasızlık" uzun yıllar unutulacak gibi değil!.. Puan cetvelinde, "Diyarbakırspor'dan çok ama çok daha imkânlı" kulüplerin takımlarını geçebilen, "en büyüklere bile", hem de İstanbul'larda kafa tutan bir "toplama takımın başarısındaki rolü, payı, emeği" ne çabuk unutuldu Ziya Hoca'nın?.. Ayıp ve yazık değil mi; peki şimdi kim kurtaracak Diyarbakırspor'u?.. Yürekler acısı!.. İzmir başta bütün bir Ege Bölgesi, "futbolda" adeta "sefilleri oynuyor!.." Denizlispor'un Süper Lig'de kalması, adeta "inanılmazın da inanılmazı" sonuçlara bağlı!.. Manisaspor, düşme hattına demir atmış, taraftarlarını üzmeye ve küstürmeye devam ediyor!.. İzmir'de, "istikrarsız sonuçlar", Süper lig'e "hiç olmazsa bir takım çıkarma ümitlerini" zayıflatıyor; alt kümelerdeki takımların durumu da iç açıcı değil!.. Ana sebep para ve yönetimler, sonrasında "durmadan değişen" teknik direktörler ve kadrolar!.. Para olmayınca, yönetim-hoca-kadro istikrarı sağlanamıyor ve "başarı ümidi" lâfta kalıyor!.. Altay-Karşıyaka-Bucaspor, Süper Lig'in kapısını zorlamak için mücadele ediyorlar ve bazen de "ümitli" hâle geliyorlar ama "birkaç haftalık" iyi sonuçların ardından, "üst üste puan kayıpları" ile taraftarlarının yüreklerini yakıyorlar!.. Alt kümelerdeki Göztepe'lerin, Altınordu'ların, İzmirspor'ların durumları da hiç parlak değil!.. Herkes birbirine soruyor; "Ne olacak Ege Futbolu'nun hâli?.." "Bugünkünden iyi olması" zor da, daha iyi olması için "alınacak tedbir"de pek yok; zira "para yok"; bin tane tedbir olsa ne yazar?..