Nihayet uyandık!.. mı?..

A -
A +

Ahmet Çakar çıkıp "Spor medyası terbiyesizdir" deyince "uyananımız çok oldu"; günaydıııın!.. Demek ki, "dağdan gelip, bağdakini kovanlar" konusunda "uyanmamız için" böylesine ağır bir hakarete maruz kalmamız gerekiyormuş!.. Bakıyorum eline kalem alan "servis ve sayfalardan sorumlu" olanlarımız da dahil, önüne gelen veryansın ediyor Çakar'a!.. Daha önemlisi "nihayet" evet nihayet "Bizler gazeteciyiz, spor yazarıyız, bunlar kim" demeye ve "kimlik koruması" yapılmaya başlandı yazılarında, yorumlarında!.. Yıllardır "Bunlar kim, bunlar spor yazarı ve gazeteci değil, bunlar TV ekranlarında ve gazete sayfalarında kimliğimizi kullanmasınlar, bu kimlik onlara kullandırılmasın" diye mücadele ettik, "bu arkadaşlarımızla kötü olma pahasına", kimlik hassasiyeti konusunda yazmadığımız kalmadı, ne yazık ki mücadelemiz başarısız oldu ve "bu arkadaşlar" TV ekranlarında, spor sayfalarında "nice yılların gazetecilerinin, spor yazarlarının önüne kondular", konmaya da devam ediyorlar!.. Eski hakemi, eski futbolcusu, eski antrenörü, film yıldızı, tiyatro sanatçısı, mankeni, şarkıcısı, türkücüsü, armatörü, matbaacısı, lokantacısı, amerikan pazarcısı, barcısı, balıkçısı, doktoru, avukatı, ziraatçısı "önce yavaş yavaş, sonra hızlı hızlı" spor ekranlarını, spor sayfalarını istilâ etti!.. Çoğu "spor yazarı" olarak takdim edildi, hâlâ ediliyor!.. Gazeteciliğin kültüründen, geleneklerinden, adetlerinden, mesleğin ilkelerinden, kanun ve tüzüklerinden "zerre" haberleri yok; "gazetecilik, spor yazarlığı taslıyorlar"; öyle tanınıyorlar!.. "Dernek genel kurullarında, bu istilâ ile ilgili tedbir maddeleri konuldu" tüzüğümüze, "konulmakla kaldı"; bu maddeleri uygulayacak "cesareti olan" yönetimler nerede?.. Bıraktım bu maddeleri uygulayacak cesareti, "Spor medyası terbiyesizdir" diyen yorumcuya "Sen ne demek istiyorsun" diyecek cesareti olmayan yönetimler iş başında!.. "Biz ettik", biz bulduk!.. "Hak ettik"; hak ediyoruz!.. TSYD Genel Başkanlığı da yapmış, bunca yılın spor yazarlarının, gazetecilerinin yazı ve imzalarının üzerinde "kimlerin imzaları ve yazıları konuyor", açın spor sayfalarına bakın!.. "İstilacılara" sayfalarımızda, ekranlarımıza "bu paye verilirse", onlar da elbette bir gün çıkar, hepimize "terbiyesizler" deyiverir; kim suçlu?.. Söyleyin bana, kim suçlu?.. Aynaya bakalım!.. "Fair play haftası" sebebiyle, maçlarda takım kaptanlarının "beraberce" okudukları bildiriyle ve bu uygulamayla alay ettik, ediyoruz; yazılarımıza, haberlerimize "maçlardaki olaylardan, gösterilen kartlardan örnekler, istatistikler" koyarak!.. Bilmem ki, "futbolcularla, yöneticilerle alay eden" bizlere kimler "Siz kendinize baksanıza" diyebilsin?.. "Türkiye sporu için yılın olayı olması gereken" ve "dünyanın alkışladığı" bir fair play ödülünü, "birkaç küçük haber ve bir - iki yorum dışında" kaçımız yazıp çizdi, kaç TV ve kaç gazete "2006 Dünya Fair-play Baron Coubertin Büyük Ödülü'nü alan 12 yaşındaki Trabzonlu Hilâl Coşkuner ile ilgilenilmesi gereken şekilde" ilgilendi; röportajlarını, resimlerini kamuoyuna aktardı?.. "Hilâl, tam 24 yıl aradan sonra ödülü Türkiye'ye getirdi" diye haber yaparken, "lütfedip 24 yıl önce getireni hatırladık" mı, kamuoyuna hatırlattık mi; "kimdi o, şimdi nerede?.." Tek tük yorumlarda hatta dedik ki; "Ne ilginçtir ki bu süreçte Hilal'in ne kadar önemli bir iş yaptığının farkına varamayan tek kurum formasını taşıdığı Trabzonspor kulübü oldu." İyi de, "biz" medya olarak "ne kadar büyük iş yaptığının farkına varabildik" mi?.. Bu yaşı "küçük" ama kendi "büyük" sporcu, mesela "şu anda" çalıştığımız odanın kapısından içeriye girse, "onu hangimiz tanıyabilecek", hangimiz gazetelerde "doğru dürüst" bir resmini görebildi, TV ekranında "onu tanıyacak kadar" seyredebildi?.. Söz ayağa düştü!.. Hem "Futbol kanunu ve yönetmelikleri, hem futbol kurulları ve yetkileri konularında cahil", hem "kim olduğunu bilmiyor", hem de "kendi kulübü içindeki yetki ve sorumluluk dağılımından bihaber" çıkmış diyor ki Trabzonsporlu Erdinç; "Futbol Federasyonu maçın tekrarı konusunda karar verdi.Ancak Tahkim Kurulu bu kararı bozdu. 90 dakikayı 1-0 galip bitirdik, ama aldığımız 3 puan resmen gasp edildi. Bunu yapanları Allah'a havale ediyorum." Hem de "bu sözleri ne zaman söylüyor"; kulüp başkan ve yöneticilerinin, onları bıraktım takım kaptanı Hüseyin Cimşir'in "aynı konuda" ettiği "Trabzonspor'a karşı linç kampanyası yürütülüyor" sözleri yüzünden Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildiği günlerde ve bile bile!.. Trabzonspor gibi, Türk futbolunun temel direklerinden biri olan bir kulübü "yeniçeriliğin son günlerine benzeten bu futbolcular nereden çıktı" demeyin; Kulüp Başkanı'nın durumu ortada; futbolcular da "Başkanlarının izinden gidiyorlar"; yarın "ceza alacaklarmış" ne gam; üstüne üstlük, Başkanları sırtlarını okşayıp "Aferin çocuklar, beni desteklediğiniz için size hatta prim bile var" bile demesin, sakın!..?.. Platini ders verdi!.. UEFA Başkanı ve FIFA Başkan Yardımcısı Platini, "sınırsız yabancı futbolcu isteyen" kulüp başkan ve yöneticileri ile "onlara uyumlu olarak" yazıp - çizen, konuşan futbol ûlemamıza tam bir ders verdi; Fenerbahçe'yi ve İnter'i örnek göstererek!.. "Fenerbahçe kadrosunda 7 yabancı bulundurabiliyor. Şampiyonlar Ligi'ndeki rakibi Inter'in ise 20 yabancısı var. Sizce bu haksız rekabet değil mi?" şeklindeki soruya Platini'nin verdiği cevap, herkese ama herkese "ders olacak" bir mesaj içeriyor: "Bir kere futbol 20 kişiyle değil 11'e 11 oynanıyor. İkincisi bu maçı siz kazandınız. Dolayısıyla burada bir haksız rekabet varsa buna uğrayan Inter olmuş." Devam ediyor, Platini: "FIFA 5 ile 6 arasında sınırlamak istiyor, ben UEFA Başkanı olarak buna taraf değilim, ama FIFA Başkan Yardımcısı olarak bunu düşünmeliyim. Türk futbolu açısından örnek vermek gerekirse, F.Bahçe'de 11 Brezilyalı, Beşiktaş'ta 11 Arjantinli, Galatasaray'da 11 Perulu olursa, Türk kimliği ne olacak? Futbol, kimliği de yansıtmalıdır." Biz de ilâve edelim: Ve de Türk Milli Takımı ne olacak?.." Geçmiş olsun!.. Özhan Canaydın, "önemli" bir ameliyat geçirdi. Galatasaray Başkanı'na "Geçmiş olsun" diyoruz ve kısa zamanda "görevinin başına dönmesini" diliyoruz. Onun nekahet döneminde, Galatasaray hem idari, hem sportif "önemli" dönemeçlerle karşı karşıya olacak. "Başkansızlık" bazı ihtilâtlara sebep olabilir!.. Bakıyorum, muhalif, muvafık Galatasaraylıların çok büyük çoğunluğu "samimiyetle" Galatasaray Başkanı'nın "bir an önce sağlığına kavuşmasını istiyor" ve diliyorlar!.. "Kem düşünceler" ve "kem sözler" sahiplerine aittir ve ne yazık ki "böyleleri" de var; hem muhaliflerden, hem muvafıklardan; neyse ki sayıları çok az!.. Dikkat!.. Sabah erken saatlerde internette gazetelere göz gezdiriyorum; Hürriyet'in spor sayfasında "önemli" bir haber gözüme çarptı; UEFA'nın "kale önündeki itiş kakışlar, forma çekmeler üzerine hakemlere verdiği yeni talimat" ile ilgili haber: Haberde diyor ki; "Özellikle köşe vuruşlarında ve kornerlerde pozisyon almak." Demek ki, "köşe vuruşları ile kornerler ayrı ayrı şeyler", herhalde ben bu konuda cahil kaldım, TSYD Başkanı olan sevgili Hürriyet Spor Müdürümüz bize öğretse de, öğrensek; "köşe vuruşları hangileri, kornerler hangileri?.." Neyse, habere göre: İtiş kakışlarda top oyuna sokulmadan önce "futbolcu sözlü olarak uyarılacak", ihlâlin top oyuna sokulmadan önce tekrarı hâlinde "sarı" veya "kırmızı" kart gösterilecek ve de top oyuna sokulduktan sonra ihlâl devam ederse "penaltı" ya da "serbest atış" verilecek!.. Bakalım, Hilmi Ok'un Merkez Hakem Kurulu "bu talimatı" ne zaman ve nasıl uygulatacak?.. Bitmedi: talimatta "Maç sırasında sakatlanan bir oyuncunun takımı, topu sahanın dışına atarsa, topun tekrar kendilerine verilmesini beklememelidir" deniliyor; özellikle taraftarların "buna dikkat etmeleri" gerek. "Sportmenliğe uyulmadı" diye aleyhte tezahürat yapılırsa, "bu talimat çiğnenmiş olacak" ve bu defa hakemlere iş düşecek!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.