Ninni zamanı değil!..

A -
A +

Dün sabah, gazeteleri aldım; Çarşamba gecesi oynanan Şampiyonlar Ligi son eleme turundaki maçların yorumlarını okudum!.. Sonra da, "çok defa olduğu gibi", kendi kendime dedim ki: "Herhalde ben başka maçları seyrettim, meslekdaşlarımın, arkadaşlarımın çoğu başka maçları seyretmişler, o maçları yorumlamışlar!." "Benim seyrettiğim iki maçın, bende bıraktığı tortu" altını çizerek belirtmeliyim mi, şu: "Fenerbahçe de, Galatasaray da bu futbollarıyla, bu kadrolarıyla, teknik direktörlerinin bu kafalarıyla, Şampiyonlar Ligi'nde hiç bir şey yapamazlar!." Önce, "sıradan" bir Balkan takımı önünde "futbol oynamaktan çok uzak" bir Galatasaray seyrettim! Bülent Akın hariç, orta sahası yok!. Serkan hariç, forveti yok!. "Geri ve yan paslarla", gol atmaktan aciz Bulgar takımına "gol fırsatları veren" bir defans da cabası!.. Bir defans ki, ileriye tek olumlu top atamadı!. "Popescu'yu güle oynaya gönderenlerin" kulakları çınlasın!. "Başkan Bush'un gorillerini" andıran cüssesiyle, yan toplardaki aczinin sebebini bi türlü çözemediğimiz ve kendisine verilen her geri pasta yüreklerimizi ağzımıza getiren Mondragon da kalecimiz! Maçın son dakikalarında, hocası Lucescu'yu, staddaki onbinler, TV ekranlarının başındaki milyonlar önünde "çok özür dileyerek" yazıyorum "madara eden" bir kaleci!. Vah ki, ne vah!. Galatasaray'da "Lucescu otoritesizliğinin son örneği!.." Hoca "saha kenarında çırpınırken" nerede takımın kaptanı? Bülent, "bugüne kadar hangi maçta takımın kaptanı olduğunu farketti" ki, bu maçta "görevini yapsın?" O da seyrediyor ve kimbilir belki de gülüyor!. Böyle hocaya, böyle oyuncu ve böyle kaptan!. Kapaklar yuvarlanmış, tencereyi bulmuşlar!. Ya Mendez Vittoria gibi bir oyuncuyu "yeterli görmeyip, UEFA'ya fakslanan listeye koymayan" bir hocaya ne demeli? Sahanın en kötü oyuncusu Ergün, işte bu yüzden 90 dakika oyunda kalıp, az daha Galatasaray'ı yakmıyor muydu? Fenerbahçeliler'in sevinmek, bayram yapmak hakları!. Yıllar sonra şeytanın bacağını kırdılar! Ama, kimse çıkıp da, Rangers maçı için Ziya Şengül'ün TV ekranlarından bir çok defa tekrarladığı şekliyle "tı-lı-sım" dan fazla söz etmesin! "Tı-lı-sım", Fenerbahçe'nin kötü ve "nerede ise bütün bir maç rakibe oyunu yönlendirme fırsatını veren" oyunundan sonra gelen "şanslı galibiyet" için söyleniyorsa, bilinmelidir ki, Şampiyonlar Ligi'nde "rakipler" Rangers kadar "gol becerisi az" takımlar olmayacaktır! Yook!. "Tı-lı-sım", Fenerbahçe'nin ve Denizli'nin "şansı" olarak kabul ediliyorsa, Çarşamba gecesi için "gerçekten" tam uygun! Her takımın Klos gibi, Revivo'nun "her zaman vurduğu köşenin tam ters tarafına giderek, koca kaleyi boşaltıp" sonra da "golü yiyen" kalecisi olmaz; bir!. Her zaman da, maçın son dakikalarında Ümit Özat, "top kaleye gitmek üzereyken" tam yerinde bulunma gibi bir "inanılmaz bekçilik" görevini üstlenemez; bu da iki!.. Gruplara bakın, rakiplere bakın, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız! "Şansla" eleme turları geçilebilir, ama "puanlı grup maçları" asla! "Orada" takır takır futbol oynamak gerek!. Bilmem ki, "bizim maçlardan sonra", Real Madrid - Real Zaragoza "İspanya Süper Kupası" maçını seyrettiniz mi? Real Madrid'in ne olduğunu gördünüz mü? Nasıl bir futbol oynadığına şahit oldunuz mu? Elbette sevinmek hakkımız, ama "haddimizi" de bilirsek, yarın hüsrana uğramayız!. Uğrarsak da az uğrarız! Fenerbahçe'ye de, Galatasaray'a da Şampiyonlar Ligi'nde başarılar!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.