"Yeter artık" diyorum!.. "Yazmayayım" diyorum!.. "Bıktırıyoruz" diyorum!.. Ne mümkün?.. Özhan Canaydın'ı, Ergun Gürsoy'u, Turgay Kıran'ı, Bülent Tulun'u, öyle "gaflar yapıyorlar", öyle "saçma sapan şeyler söylüyorlar" ki, hadi bakalım yazma!.. Kırk defa yazdık; "Etmeyin eylemeyin, beceremediniz, beceremiyorsunuz, ne misyonunuz kaldı, ne vizyonunuz var; susun bari!.. Gitmeyecek, koltuklarınıza yapışmaya devam edecekseniz, susun bari... Hiç olmazsa camiayı da, seyirciyi de, gazeteciyi de, taraftarı da tepki koymaları için tahrik etmezsiniz, etmemiş olusunuz!.." Hiç oralı değiller!.. Mübarekler, top yekûn "ishâl-i kelâm hastalığına yakalanmışlar" sanki, durmadan konuşuyorlar, konuştukça da "gaf yapıyor", herkesi tahrik ediyorlar ve "rakip taraftara da, rakip yorumcuya da bol bol mizah ve espri yapma fırsatı veriyorlar"; vah ki, ne vah!.. İşte pazar gecesi TV kanallarında ağızdan ağza dolaşan anekdot; "Fenerbahçeliler yeni doğan çocuklarına Özhan adını veriyorlarmış!.." Ben ekleme yapayım; acaba ben de, 1967'de doğan çocuğuma verdiğim "Özhan" adını değiştirtsem mi? Bakın, iş "bu acılı noktalara kadar gelmişken", aklı başında, "esprilere son verecek, taraftarı, camiayı tatmin edecek", Kleberson'lara, Ailton'lara, Appiah'lara karşı "Bizim de şunumuz var" dedirtecek ve "hocalarının haftalardır ısrarla istediği" bir transfer yapacaklarına neler söylüyorlar: Efendim; "gazeteci istedi" diye, "seyirci istedi" diye "transfer yapmazlarmış!.." Kim söylüyor, Ergun Bey söylüyor, Bülent Bey söylüyor, Özhan Beyefendi de "söylemeye çalışıyor!.." El insaf!.. Haftalarca "İnsua oldu, oluyor" diyenler, kimler?.. "Figo ile, Rui Costa ile temastayız" diyenler, kimler? "Pires de... Pires..." diye tutturanlar, kimler? "Hocamız kanatlara bir oyuncu, orta sahaya bir 10 numara istiyor, isimler verdi, mutlaka alacağız" diyenler kimler?.. "Pires olmazsa, alternatif hazır, hocamızın verdiği 8 kişilik liste elimizde, Kily Gonzales başta temas ediyoruz" diyenler, kimler?.. Hadi diyelim ki, "gazeteciler bu haberleri uydurdu"; peki ama "aynı sözler, aynı açıklamalar" TV ekranlarına nasıl çıktı; hem de "kendi görüntüleri ve kendi ağızları" ile?.. "Bunlar" yalan olabilir mi; biirr!.. Bunları "gazeteciler" mi, "seyirciler" mi istedi; ikiii!.. Yoksa, Özhan Beyefendi'ler, Ergun Bey'ler, Turgay Bey'ler, Bülent Bey'ler, "gazeteci mi, seyirci mi"; üüüüçç ! Şimdi soruyorum: Bütün "bu adı geçen futbolcular", bunca zaman içinde, "onlar", yani "seyirci" Özhan Beyefendi'ler, Ergun Bey'ler, "gazeteci" Turgay Bey'ler, Bülent Bey'ler "istiyor" diye mi, alınmadılar?.. Güldürmeyin beni!.. İşte iki gazete haberi: Daha "Ribery ayıbı" unutulmamışken, "İliç'in de alacağı para zamanında ödenememiş, komik taksitler bile tamamlanamamış"; hem de "200 bin euro gibi" bir paracık; yarısı bulunabilmiş, yarısı için Allah kerim!.. Pazartesi gecesi sevgili İsmet Tongo'nun TV ekranında tuttuğu gazetenin manşetine göre, "Galatasaray'ın 100.Yıl Balosunu Defterdarlık müfettişleri basmışlar; kaç paraya davetiyeler satıldı, kaç kişi geldi, kaç lira kazanıldı, vergileri ödendi mi" araştırması yapmışlar; olacak şey mi? Eğer "haber doğru ise", Galatasaray'ı bu hâllere kimler düşürdü; seyirciler mi, gazeteciler mi? Daha da acısı; o gün bugün koca Galatasaray yönetiminden ve camiasından "tık" yok!.. Ya "mevsime zar zor yetiştirilen" Ali Sami Yen Stadı'nın "zemini için" futbolcuların feryatlarına, "Burası patates tarlası mı, burada nasıl futbol oynayacağız" yakınmalarına yol açan "hazin" tablonun suçlusu, sorumlusu kim; gazeteciler ve seyirciler mi?.. Özhan Bey hâlâ diyor ki; "Ortada istifamızı gerektirecek bir şey yok!.. Biz bu organize tribün protestonun arkasında kimin olduğunu araştırıyoruz, bulacağız!.." Galatasaray taraftarı, Türk futbol tarihine geçecek bir "efendilik içinde" tavrını ortaya koyarak, bugüne kadar olanlardan "ders almayan" bu yönetime iyi bir ders vermiştir!.. İnanıyorum ki, "aynı efendilik içinde" vermeye devam edecektir!.. Bu tavrın, bu protestonun "Galatasaray takımı ile, futbolcuları ve hocaları ile hiçbir ilgisi yoktur!" Galatasaray seyircisi, stadı dolduracak, takımını alkışlayacak ama "bu yönetimi protestoya da devam edecektir!.." Yıllardır, hep şikâyet ederiz; "Koyun gibiyiz, tepki koymayan, koyamayan, sessiz bir toplumuz" diye!.. Galatasaray camiası, Galatasaray seyircisi, Galatasaray taraftarı "koyun gibi olmadığını" ortaya koymuştur!.. "Kandırıldığının, uyutulduğunun, istismar edildiğinin" farkına varmış, uyanmıştır!.. Tepki koyacağı yer de "kendi mabedi olan tribündür!.." "Sokağa dökülmeden, küfür etmeden, hakaret etmeden" mesajını vermiş, isteğini ve beklentisini ortaya koymuştur!. Hafta başının şu haberine ve haberdeki sözlere bakın: "İkinci başkan Ergun Gürsoy, 'Manchester United, Milan, İnter, Real Madrid, Barcelona gibi ünlü kulüpler lig başlamadan bir-iki gün önce bazı oyuncuları kiralıyor ya da satıyor. Biz de onları bekliyoruz. Bakalım kısmetimize ne düşecek?' diyerek düşüncelerini ortaya serdi. Sportif direktör Bülent Tulun da, 'F.Bahçe, Alex için 9, Ortega için 4 ay bekledi. Trabzon, Jefferson ve Eller için 9 ay Brezilya'da yatıp kalktı. Bu sürede harcanan parayla futbolcunun bir taksiti ödenirdi. Ama bize kimse sabretmiyor' yakınmasında bulundu." Yıllarca "İyi transferler için Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası finallerini bekliyoruz" diyen ama sonunda "sıfır çekenlerin", her mevsim başında "aynı senaryoyu ortaya koyanların" bu sözleri taraftara ne anlatıyor? "Bu taraftar", ne "4 ayı", ne "9 ayı", yıllardır sabretti, sabrediyor; taa "Üç dünya çapında yıldız alacağım, 10 yılda 7 Süper Lig şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu getireceğiz" vaatlerini "yazılı olarak yapan ve altına imzasını atan" Özhan Beyefendi ve yönetiminin iş başına geldiği günden beri sabretti; daha ne kadar etsin?.. Tekrar ediyorum; biraz yüzünüz kızarsın, biraz utanın ve susun!.. Hiç olmazsa susun!..