Okan Hoca analizi...

Sesli Dinle
A -
A +

Norveç Ligi’nde liderden 10 puan geride 4. sırada olan ve eleme turunda Faroe Adaları temsilcisini penaltılarla zar zor eleyen Molde’nin teknik direktörü Erling Moe, Galatasaray maçından önce “Galatasaray'ın zayıf taraflarını iyi çalıştık. Yarın kim daha iyi göreceğiz” diyerek Türkiye şampiyonuna meydan okumuştu. Açıklamasını TV ekranlarında dinleyince gülümsemiştim. 

 

“Bütün kadrosu bir Zaniolo değerinde olan” takımı ile “böyle konuşma cesaretini” nereden alıyordu, Norveçli hoca… 

 

“Gülümsemiştim, zira, nasıl olsa “futbolcularını cesaretlendirmek, taraftarının tribünleri doldurmasını sağlamak için söylenen sözler” olmaktan öteye gidemeyecekti, bu iki cümle!..

 

Ne var ki, maç başladı; Galatasaray’ın üzerine kâbus gibi çöktü Molde… Golü attı, Galatasaray’ın “şans golüne kadar” dört tane daha atabilirdi…

 

Ortaya “açık açık” çıkmıştı ki, Galatasaray’ın hocası Okan Buruk, “Molde’yi herhalde “benim tanıdığım kadar” tanıyordu, Zira, takımını hezimetten, “İcardi gibi bir futbolcuya sahip olması”, artı “Moldelilerin bol keseden kaçırdığı ve atamadığı gol fırsatları” ile “bir devrelik” Yunus Akgün sürprizi ve de Muslera ile Abdülkerim’in “böyle önemli bir maça yakışan” savunma gayretleri kurtarıyordu!..

 

Haftalardır yazıp geliyorum… İşte sonunda… “Hedef Şampiyonlar Ligi” sloganı ile sezona başlayan, “ona göre ‘gerçekten’ yıldızlarla dolu bir kadro kuran” Galatasaray’ın, neredeyse “çok Galatasaraylının adlarını ilk defa duydukları takımların sahaya çıktığı” elemelerde bile zorlanmasıyla başlayan “Acaba” tereddüdü… Doğrusu ya Molde önündeki futbol da seyredilince… Elbette bana ve “benim gibi düşünenlere” göre, “acı bir soruya” dönüştü; Okan Buruk Hoca, takımını “bu çok iddialı hedefe ulaştırabilecek bir teknik adam” kapasitesine erişmiş miydi?..

 

Sözü fazla uzatmayayım; her kötü futboldan ve sonuçtan sonra, Okan Hoca’mız, devamlı olarak “hazırlanamamaktan, eksik futbolculardan, sakatlardan, cezalılardan” söz ediyor.

 

Açıkça ifade edeyim ki; “Bunlar artık mazeret olmaktan çıktı, “kendisini savunma’ bahanesine” dönüştü.

 

Norveç’e götürülen kadronun “Molde önünde yaşadığı futbol kâbusunun sebebi”, yazarken üzülüyorum; bir Torreira’ya, bir Zaha’ya bağlanabilir miydi?..

 

“Molde iyi analiz edilmiş olsa, ona göre takım kurulsa, ona göre bir oyun sistemiyle saha çıkılsa”, o kâbus yaşanır mıydı? 

 

Zalgiris ile başlayıp, Molde’ye kadar uzanan “resmî maçlar sürecinde” bir ufuk turu yapalım ve sonra da soralım; “İcardi olmasa” ne olurdu?..

 

Ve de “asıl” soru; “Galatasaray” bu mudur?..

 

Haftaya rövanş var; Zaha’lar, Torreira’lar da oynayacak… Artık mazeret, bahane kalmayacak; bakalım neler olacak?...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.