Sezon başından beri, özel yedi hazırlık maçında da, Şampiyonlar Ligi elemelerinde de, Süper Lig’in ilk maçlarında da, “kötü oyun, tatmin etmeyen sonuçlar” yüzünden, “adı ve geleceği” konusunda “acaba” sorularıyla tartışılmaya başlayan Okan Buruk Hoca’mız, nihayet ve nihayet “mızmızlanmayı bırakarak”, takımı için de, kendisi için de “güven verici ve cesaret dolu” bir açıklama yaptı; “Bu sene de kazanarak yolumuza devam edecek ve camiamızın yüzünü güldüreceğiz. Benim de teknik adam olarak yüzüm gülüyor!..”
“Takımı karıştırmak istiyorlar, Ama bunlara da hazırız ve göğüs gerecek güçteyiz. Futbola odaklanacağız, en doğrusu sahada cevap vermek. Önümüzde yedi maçlık zorlu bir periyot var. Bu periyoda hazırız” sözleri, Galatasaraylıların “Acaba” soru ve endişelerini giderecek bir meydan okuma idi. Ve de “gözleri bu geceki maça çevirdi.
Okan Hoca “Artık ‘Hazır değiliz, sakatlar var, transferler gecikti, daha yeni geldiler’ mazeretlerinin olmayacağını, Galatasaray’ın kadrosunun gücünü ve kalitesini ortaya koyacak bir takım olarak sahalarda mücadele etmeye başlayacağını” ilan etmişti.
Anlaşılıyordu ki, yeni transferler Zaha’lar, Ndombele’ler, Ziyech’ler, Tete’ler başta, Samsunspor maçında “ilk on birde ve de sonradan dâhil olarak” oynayacak durumdaydılar ve “Şampiyonlar Ligi grubunun ilk maçında” 20 Eylül gecesi kendi statlarında Kopenhag’a karşı da forma giyebileceklerdi.
Bu arada Galatasaraylıların Bayern Münih’ten alınan 19’luk Eyüp Aydın’ın transferi için Okan Hoca’yı tebrik etmeleri gerek. Çok yakında Galatasaray A kadrosuna pırıl pırıl bir “orta saha / ön libero yıldızı” gelecek; hem de Türk yıldız!..
Hey gidi hey… Türk Basketbol Millî Takımı’nın 2001 - 2010 arası Avrupa ve dünya ikinciliklerini kazanarak “12 Dev Adam olduğu günlerde”, Almanya basketbolda nerelerde idi, bugün Almanya ABD’leri, Sırbistanları yenerek dünya şampiyonu oldu; biz nerelerdeyiz?..
Sorumlular (!) mı; Basketbol Federasyonu tarafından bulundu ve de ister inanın, ister inanmayın; “esrarlı bir karar ile” cezalandırıldı…
“Olimpiyat seçmelerinde Hırvatistan’a yenilerek devre dışı kalan millî takımımızın koçunun şikâyeti ile Disiplin Kuruluna verilip; “aldıkları cezayla ‘Türk Millî Takımı’nda oynamaları yasaklanan, takımlarında ‘Türk olarak oynama hakkını kaybeden’ iki “Amerika’dan devşirme” basketbolcu…
“Sakat olduklarına dair raporlar varken, hatta Federasyon’un Sağlık Kurulu Başkanı’nın da “Sakatlıkları var, tedavi görüyorlar” dediği iki basketbolcu…
Üstelik de “Disiplin Kurulunun “hukukçu” bir üyesinin yazdığı “muhalefet şerhinin ‘Tahkim Kuruluna gidecek karar dosyasında bulunmaması için’ atılıp, kararın ‘oy birliği ile alındığının’ ilan edildiği” bir kararla…
Yazıklar olsun ve “basketbolumuzdaki bu acı tablonun asıl sorumluları koltuklarında gönül rahatlığıyla” otursun!..
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Geri dönmemek üzere gemilerini yakarak İspanya kıyılarına çıkan Emevi komutanı Tarık bin Ziyad’a özenen” millî takım hocamız Kuntz (Bana göre, esasta haklı, ama usulde çok hatalı) herkesi şaşırttı. Şaşıranlar arasında Futbol Federasyonu Mehmet Büyükekşi de vardı; “Herkese ılım, sabır ve sükûnet tavsiye ediyorum. Hocamız maçtan sonraki açıklamalarıyla maalesef kendi bacağına ateş etti. Çok üzücü bir durum” dedi.
Tablo ortada… “Bacaklarından hem de ağır yaralı bir hoca” var… Hangi hastanede ve de doktoru kim, nasıl iyileşecek, belli değil.
Bu hâli ile millî takımı gruptan ‘sağlıkla” nasıl çıkaracak, o da belli değil… Belli olan bir şey var; millî takıma “acilen” bir hoca gerekiyor; eğer bulunmazsa…
O zaman, benim, Sayın Başkan’a bir sorum olacak: “Ya, millî takımın bacaklarına da kurşun sıkarsa ne olacak?..”
Eğriye eğri, doğruya doğru; “futbolculuk döneminde hiç sevemedim” onu…
Ama ne zaman ki, “futbolculuğu bitti, antrenörlüğe başladı”, karşımda “bambaşka” bir Volkan Demirel” vardı…
Deprem felaketi günlerinde tanımaya başladım, “hoca” Volkan Demirel’i, Muslera’yı, Okan Buruk’u anlattığı bugünlere kadar tanımaya devam ettim. Hocalık başarıları bir tarafa, bir “futbol filozofu vardı” artık ortada, benim için…
Devam Sevgili Volkan Kardeş, devam… Hocalıkta da tarih yazacaksın, eminim…
Ömer Faruk Ünal, haftalardır, yok yok aylardır, yoksa yıllardır mı; durmadan yazıyor; “Hakemlere ‘hak ettikleri’ ödemeler verilmiyor… Hatta sigortası, maaş bordrosu olmayan hakemler de var…”
Hayretle okuyorum; Futbol Federasyonu’nun hakemlere ödeyecek parası mı yok?
Peki, “hak ettikleri parayı bir türlü ödemeyen” bir Federasyon, “evde aileleri aç oturan” hakemlerden nasıl “hatasız ve adil” düdük çalmalarını bekler?..
Mesela, “Ey üyelerimiz bir hafta boykot yapın ve maçlara çıkmayın” açıklaması yapsanız, bakın bakalım, paralar hemen ödenir mi, ödenmez mi?..
Sizde “bu cesaret bile yoksa” ne işiniz var o koltuklarda?..