''Volkan Demirel, bir sporcu gibi değil, taraftar gibi davranarak 6222 sayılı kanun gereği hakkında soruşturma açtırmayı da başardı!''
Volkan Demirel “nihayet” bunu da başardı ve “başardığı ile” spor tarihimize de geçti!.. Neydi başardığı; “Milli Takım ve Fenerbahçe kaptanlığı” yapmış, döneminin “en önemli” sporcuları arasına girmiş bir futbolcu olarak, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine dair kanunun 14’üncü maddesine göre ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160’ncı maddesi uyarınca Anadolu Başsavcılığı tarafından hakkında “resen” soruşturma açılması!..
Bakınız, 6222 sayılı kanunun 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında ne yazıyor; “Spor alanlarında veya çevresinde taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikâyet şartı aranmaksızın, failler hakkında on beş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.”
Savcılık, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160’ıncı maddesi gereğince, “şikâyet ve suç duyurusu olmamasına rağmen, doğrudan kendisi harekete geçerek”, soruşturmaya esas olan olayla ilgili belge, resim, video, kaset gibi delilleri toplayarak soruşturma açmış bulunuyor. Savcı, soruşturma sonunda “suçun işlendiği kanaatine varırsa” dava açacak, Mahkeme de “Volkan Demirel’in bu suçu işlediği kanaatine varırsa” 6222 sayılı kanunun 14’üncü maddesi gereğince “15 günden az olmamak kaydı ile adli para cezası verebilecektir.”
“Adli para cezası” ise ceza verilen kişinin durumuna göre “20 Türk lirası ile 100 Türk lirası arasında” hâkim tarafından takdir edilecektir.
Dava açılmasa ve mahkûm olmasa dahi, Volkan Demirel “bu soruşturma ile” gazete sayfalarında ve TV ekranlarında yer alarak, kariyerinde “olumsuz iz bırakan ve idari cezalar aldığı” olaylar zincirine bir halka daha eklemiştir.
Onun tecrübesine, kariyer ve karizmasına sahip futbolcuların “dikkat etmeleri ve hassas olmaları gereken” hususların başında gelir, sporculara, özellikle “genç sporculara örnek olmak”; neden bu “sportif ve etik zorunluluğu” unuturlar, neden, neden?..
“Tekrar milli formayı giymeye hazırım. Hocam çağırırsa giderim” diyen bir sporcunun, “uyması gereken asgari etik ve sportif kuralları unutması” nasıl mümkün olabilir? “Kör bir fanatik saplantının tutsağı olmuş” sözde taraftarların arasında, bazı iddialara göre “başında” olmak ona yakışır mı?..
Bir dönsün baksın “o kaleyi koruyanlar içinde” “ve kaptanlık yapanlar arasında” kendisine benzeyen var mı; Cihatlar, Şükrüler, Fikretler, Lefterler, Canlar ve daha onlarcası, yüzlercesi…
İnsan olacaksın, sporcu olacaksın, en büyük kulüplerden birinin formasını giyeceksin, göğsünde “ay-yıldızı”, sırtında “kırmızı-beyaz” formayı taşıyacaksın ve de kaptanı olacaksın… Sonra da “kendini böyle bir suç iddiası ile savcının, hakimin karşısına getireceksin”; bilmem ki geceleri rahat uyuyabiliyor musun?..