Olgunlaşabilmek!..

A -
A +

Maksat üzüm yemek mi, yoksa "durup dinlenmeden" bekçi dövmek mi? "Ay-yıldızlı forma" altında, "büyükler" dalında, "ekip yarışması yapılan bütün spor branşlarında" yabancılar da dahil hiç bir teknik adamın ulaşamadığı bir başarıya imza atmış olan Şenol Güneş'le olan kavganızı bitirin artık!.. Milli maçtan sonra yapılan yorumlara bakıyorum; içlerinde "olumlu, aklı başında, Sezar'ın hakkını Sezar'a veren ama eksikleri, hataları da ortaya koyanlar" var!.. Amma... "Bazıları" var ki; hâlâ "kulüpçülük yapıyorlar", hâlâ "eskiden kalan hesaplaşmayı" sürdürüyorlar!.. Milli maçtan önce de "bunu yaptılar!.." Milli Takım'a yıllardan beri, üzerinde "Şenol Güneş antipatisi" yazan "gözlüklerle bakmak" ve de "bu gözlükleri hiç çıkarmamak" bilmem ki "spor yazan" bir insana veya bir "futbol" yorumcusuna ne kadar yakışıyor? Geriye dönüp baktığımda "benzer hataları" yaptığımı hatırlıyorum!.. Kendi vicdanımda ve mantığımda tarttığımda da "içim sızlıyor" ve bir spor yazarı olarak, ondan da önemlisi bir insan olarak "utanıyorum!.." İnsanın geçmişiyle hesaplaşması, yaptıklarını sorgulaması, özetle "öz eleştiri meziyetini geliştirmesi" eğer genç yaşlarda "olabilseydi"; bunu yapabilenler "olgunluk yaşlarında" etrafındakiler için "hayranlık ve saygı duyulan" birer "bilge" olurlardı!.. Ne yazık ki, "günlük hay huy, telaş ve hayat mücadelesi içinde" olgunluk yaşlarımızda bile çoğunlukla "bunu yapamıyoruz" ya da daha doğrusu "yeterince" yapamıyoruz!.. Ve sonunda, hâlâ ve hâlâ "Ben... Ben... Ben..." ekseni etrafında "kişisel duyguların esiri" olarak yazıp çiziyoruz, konuşuyoruz!.. Milli maçta oynanan futbol konusunda, aynı sayfalarda, aynı ekranlarda "yan yana" ya da "art arda" koca koca insanlar "belli ve kabul edilebilir farklarla değil", tamı tamına "yüz seksen derece ters" görüşler ortaya koymuş ise, bilmem ki "okuyucular ve izleyiciler" bu yorumları yapan kişilere ve spor medyamıza nasıl bakmalı?.. Milli maçtan önce, medyamız "asli görevini gene yaptı" ve günlerce teknik heyeti de, Milli Takım'ı da "stres altına sokmak, moralsizlik denizinde boğmak için" ağır-hafif bütün toplarını kullandı!.. Küçük hadiseler büyütüldü; "dakikalarca süren konuşmaların içinden bir-iki cümle cımbızla çekildi"; futbolcularla hocalarının birbirine düşmesi ve her türlü tahrik için kullanıldı!.. Bu aynanın bir yüzüydü; öteki yüzünde ise şu görüntüler vardı: Galatasaray'ın oynadığı, "daha doğrusu" oynamadığı futbol ortadaydı!.. Fenerbahçe "ondan" beterdi!.. Beşiktaş'ın durumu da belliydi!.. "Avrupa'dan çağrılan futbolcuların çoğu" takımlarında oynamıyor, yedek hatta evlerinde oturuyordu!.. "Bu ahval ve şerait altında bile", Türk Milli Takımı "bu futbolu, hem de grup maçlarının daha birincisinde" oynuyor ve "3-0'la siftah ediyorsa", yazılar bilgisayarlara dökülürken, sözler ağızdan çıkarken, "biraz insaflı olmak" gerekmiyor muydu? Olgunlaşmanın ilk şartı; "duyguların esiri olmaktan kurtulabilmek ve sevgi ile saygı duygusunu üstelik kararında dengeleyebilmektir!.." Durum çok açık: Şenol Güneş'i sevmeyebilirsiniz; ama ay-yıldızlı formaya, Milli Takım'a ve Milli Takım'ın hocasına saygı duymak zorundasınız!.. Tabii, "kendinize ve mesleğinize saygınız" varsa!.. ocaluluc@beko.net

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.