Ne demek; "Günlerce ölümümü beklediler, ölseydim, gazetelerinde 4-5 sayfa dolduracaklardı" sözü, ne demek? Bu sözler, "Özhan Canaydın" olarak size, "Galatasaray Başkanı" olarak Özhan Canaydın'a ve "başkanı olduğunuz" Galatasaray'a yakışıyor mu? Elbette ki, "Galatasaray'ı takip eden" spor yazarlarının görevleri arasında "üstelik de kalp krizi geçirdi" denildiğinde "bu büyük kulübün başkanının sağlık durumunu hem de sonuna kadar izlemek" de vardır!.. Tıpkı, "millete, halka mâl olmuş" bütün tanınmış insanların "sağlık durumlarını" izlemek görevi gibi!.. Mesela, "Büyük" Atatürk'ün hastalığı sırasında, onun yattığı Dolmabahçe Sarayı'nın önünde 24 saat nöbet tutan Türk ve dünya gazetecilerinin hiç biri için "Sayfalarını doldurmak için günlerce Saray'ın kapısında nöbet tuttular" diye düşünen oldu mu? "En hafif tabiri ile" bu nasıl bir "aykırı ve çarpık" bir düşüncedir ki; spor yazarlarını, gazetecileri, "akbabalara, leş kargalarına, sırtlanlara benzeten" bir söz, kalkılıp Galatasaray Başkanı tarafından hem de Galatasaray Divan Kurulu'nda söylenir? Bilmem ki, benim meslek kuruluşlarım, TSYD'm, "bu çirkin saldırı" için ne yapmıştır, ne yapacaktır? Anlaşılıyor ki, Özhan Canaydın'a "Galatasaray Kulübü Başkanlığı elbisesi" bol, hem de çok bol gelmiştir!.. Ne, "ne yaptığını"; ne de, "ne söylediğini" bilemez durumdadır!.. Bu durum sürerse, Galatasaray genel kurul üyelerinin, "gereğini yapmak üzere harekete geçme hazırlıklarına başlamaları" şarttır!.. "Galatasaray'ı kurtarma vaadi ile" iş başına gelen Özhan Canaydın, "eğer ruh hâlini tez elden düzeltmezse", Galatasaray'ı iyice batıracaktır!.. Divan Kurulu'ndaki "kem-kümlü" açıklamaları ile "ne olduğunu ve ne olacağını" kendisinin de bilmediğini gösteren Canaydın, krediyi verecek bankanın küçük ve tanınmamış olması, aracının da "söylentili" kimliği sebebiyle "100 milyon dolarlık kredi" konusunun üzerine çöken "kara para olabilir mi" şüpheleri sebebiyle şaşkına dönmüştür; "aracıya kaptırıldığı söylenilen yüz binlerce dolar" iddiaları için de tatmin edici bir açıklama yapılamamıştır! Canaydın'ın spor medyasına öfkesinin sebebi budur ve Galatasaray'ın "kulüp olarak da, takım olarak da medya desteğine en fazla ihtiyaç duyduğu" bir dönemde, "yaz - kış - toz - çamur - soğuk - sıcak - kar - yağmur" demeden ve Galatasaray yönetimlerinin engelleme çabalarını da sineye çekerek görev yapan Galatasaray muhabirlerine ve yorumcularına "kişi ayrımı yapmadan" sarf ettiği bu "çok haksız ve iz'ansız" sözlerin başkaca bir gerekçesi olabilir mi? Yooo... Sayın bay Başkan; spor medyasını bir kalemde karalamak o kadar kolay değil!.. Eğer "mert ve cesur" bir insan iseniz ve eğer "Galatasaray Kulübü'nün Başkanlık Koltuğu'na oturmaya lâyık" bir vatandaş iseniz, çıkarsınız ortaya dersiniz ki: "Falanca... Filanca... Filanca... Falanca... İşte bunlar benim ölümümü beklediler. Ölseydim, gidip şu... şu... şu... gazetelerin... bu... bu... bu... sayfalarını dolduracaklardı!.." Öyle "ortaya ve isimsize lâf söylemek, çamur atmak" yok!... Eğer, "isim veremiyorsanız", o zaman da çıkıp özür dileyeceksiniz!.. Özür dileyeceksiniz ki, biz de sizin "adam gibi adam olduğunuzu" görerek, size saygı duymaya devam edeceğiz!.. Yoksa, bilesiniz ki, "Allah uzun ömürler versin", gün gelip her canlı gibi "emr-i hâk vâki olduğunda", değil gazetelerde 4-5 sayfa doldurmak, "tek sütunluk" küçücük bir haberden öteye geçemezsiniz!.. Saygı görmek istiyorsanız, saygı göstereceksiniz!.. Bu basit "adab-ı muaşeret" kaidesini bile unutuyorsanız, söyler misiniz bana; "o anlamı ve sorumluluğu çok yüksek olan" koltukta neden oturuyorsunuz?