Olmak ya da olmak!..

A -
A +

"Yeni" denilen milli takım konusundaki görüşlerimi "bu geceki" Bosna maçından sonra yazacağım, zira "böyle" çok kritik bir karşılaşmadan önce, "polemik yapmak, tartışma açmak, tartışmaya girmek" istemiyorum!.. "Yeni" denilen milli takım, Norveç maçında "çok büyük bir iş başarmış", hemen hemen "her şeyin bittiği" bir sırada, "milli takımlar seviyesinde futbolumuzu hayata döndürecek" bir adımı atmıştır; bu adım bu gece Ali Sami Yen'de tamamlanacaktır, tamamlanmalıdır!.. Norveç maçı için "hiç ümidim yoktu", bunu hem yazdım, hem söyledim. "Keşke Fatih Terim ve talebeleri beni mahcûp etseler, ben böyle mahcûp olmaya her zaman razı ve hazırım" dedim; şimdi o noktadayım; Terim ve talebeleri beni "fena hâlde mahcûp ettiler" ve ben de cumartesi gecesi "hayatımın en mutlu mahcûbiyet dakikalarını yaşadım" ve hakem maçın bittiğini ilân eden düdüğünü çaldığında da arkadaşlarla beraber "çoğumuzun gözleri nemli" zafer marşları söyledik!.. Bu arada "maçın sonucu gibi", o dakikalar içinde yaşadığım bir başka "inanılmaz olayı" daha anlatayım; zira olayın başka şahitleri de var: Beraber maç seyrettiğimiz grupta, Fenerbahçeli "genç" bir avukat arkadaşımız var; adı Fahrettin Akyürekli. "Golü yediğimiz zaman" bizi teselli etti; "Merak etmeyin, 30. dakikada beraberlik golünü atacağız!.." Ve "o dakikalarda" beraberlik golünü attık. Devre arasında bu defa yeniden konuştu: "59. dakikada Nihat 18'in hemen dışından ikinci golümüzü atacak!.." Nihat "onun söylediği biçimde" golü attığında, TV ekranının kenarındaki maç saatine baktım ve "gole sevinemeyerek" dondum kaldım; saat 59'uncu dakikanın saniyelerini sayıyordu. Altıncı his miydi, kahin miydi, medyum muydu, neyse neydi ama , "böylesini" bugüne kadar hiç yaşamamıştım, gayri ihtiyari sordum: "Kahin adam, maç galibiyetimizle bitecek mi?.." Güldü: "Artık Bosna maçına bakalım, Norveç'in işi bitti!.." İşte şimdi sevgili Fahrettin'in 2-1 galip duruma geçtiğimizde söylediği gibi, "Bosna maçına bakıyoruz", bizi Bosna'da yenerek, "çok güzel giden" arabamızın tekerlerine çomağı sokan ve bir daha da "Norveç maçına kadar" toparlanamamamıza sebep olan Bosna önünde "gruptaki en önemli ve en kritik maçımızı oynayacağız" bu gece!.. "Finallerde olmak ya da olmamak" maçı!.. Yoo . Olmak ya da olmak maçı!.. Tıpkı Norveç maçı gibi bu maçın da "galibiyetten başka" geçiş yolu yok!.. "Finallere gitmek istiyorsak" yenmeliyiz!.. İstiyoruz, o hâlde yeneceğiz!.. Terim, "benim gibi" çoğumuzun inanmadığı "dediğini" yapacak!.. Yapmalı; çok uğraştı, çok eleştirildi, çok sıkıntı ve acı çekti; bunların çok önemli bir bölümünü hak etmedi, "kendi yanlışları" ve zaman zaman gemleyemediği egosu yüzünden "bir kısmını da hak etmişti" ama eleştirilerin ölçüsü çok kaçtı; "kariyeri, kişiliği, karizması başta her şeyi sorgulanır" hâle geldi; işte şimdi "aydınlığa çıkış" gecesi!.. Terim, Galatasaray'ın başında "UEFA Kupası finalini kaybetseydi" de kahramandı!.. Bu gece "kaybetme" lüksü yok!.. Kazanmalı!.. Kazanacak!.. Haydi hocam! Haydi çocuklar!.. Hocamızın dediği gibi; "el ele, gönül gönüle, hep beraber finallere!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.