Spor yazarlığı hayatımda futboldan basketbola, voleyboldan güreşe çok şeyler gördüm, yaşadım, okudum, dinledim. İçlerinde "çoook ama çok meşhur" yöneticilerin, teknik adamların, sporcuların bulunduğu insanların "kendilerine karşı yapılan eleştirilere karşı koydukları tepkileri" biliyorum. Elbette ki, "bunların içinde çok ileri gidenler", birer "spor adamına yakışmayacak şekilde tepki gösterenler" de vardı.. Bunun son örneği İtalya'da Atalanta - Brescia maçında yaşandı; Brescia'nın "kurt ve çok tecrübeli hocası" Mazzone, belki de "bütün bir geçmişine gölge düşürecek kadar" aşırı bir tepki göstererek, tüm bir kentin insanlarına "son derece çirkin bir şekilde saldırdı!" Ona yapılanlar da "çok çirkindi" ama, gene de "tepkisinin dozu ve üslubu" öyle olmamalı idi. Bütün bunları neden yazıyorum? Bilinmelidir ki, "ne kadar tecrübeli, görmüş, geçirmiş olsalar bile", teknik adamlar da nihayet "birer insandırlar" ve "insan gibi" hareket etmeleri de normaldir! Yeter ki, "insan olarak koyacakları tepki, bir spor adamına yakışsın!" Mazzone gibi olmasın! Gelelim "lâfın sonuna!.." Fatih Terim "TV'lerde bizlere, bir spor adamına yakışmayacak şekilde hakaretler yağdırır, küfürler ederken", memnuniyetten ellerini ovuşturanlar, "Ohhh olsun, az bile söyledi" diyenler, bakıyorum bugünlerde Mustafa Denizli'ye ateş püskürüyorlar: "Elbette eleştirileceksin, tepki koyamazsın. Sen işine bak!" Ne yaptı Denizli; "Fatih Terim gibi küfürler mi yağdırdı?" Yoooo... Sürekli olarak kendisine karşı yapılan ve "bazıları" da "kasıtlı olan" eleştirilerin, "sadece kasıtlı olanlarına karşı" kendi üslubu içinde "seviyeli bir cevap verdi", işte o kadar! Elbette "spor yazarları eleştirecek" ve elbette "hocalar hem eleştirilerden yararlanacak", hem de "gerektiğinde cevabını verecek, tepkisini koyacak!" Dünyaca ünlü ne hocaların "benzer olaylarda", muhatapları için, hem de "isim belirtmeden", yani "topluca" hedef alarak, "akbabalar...sırtlanlar.." gibi "çok çirkin" sözler sarf ettiklerini biliriz! Seviye ve üslup; işte bütün mesele! Eleştirilerinde ve yorumlarında "hatta sadece teknik adamları ya da hakemleri veya sporcuları değil", onların da ötesinde "spor yazarı olarak, yorumcu olarak birbirlerini de zaman zaman" hem de "çok seviyesiz üslupla eleştirenlerin, hakaretler yağdıranların" şimdi kalkıp Mustafa Denizli'ye "sen işine bak" demelerine kahkahalarla gülüyorum. "O işine bakıyor" ve hiç olmazsa "terbiyesini bozmuyor", peki ama ya sizler?