Önümde bir mahkeme kararının "gerekçesi" duruyor!.. Yıllar süren bir "doğruluk ve yüreklilik mücadelesinin onur belgesi!.." "Doğruları, gerçekleri söyledi ve raporlarına yazdı" diye, "eften püften iddialar" ve üstelik "çok haksız bir karar" ile Türkiye Jokey Kulübü'nden ihraç edilen "eski" denetçi Mete Aysal hakkındaki "ihraç kararını iptal eden" mahkeme kararının gerekçesi!.. Okuyucularım hatırlarlar; Aysal'ın bu mücadelesinde "haklı olduğunu", bu sütunlarda kaç defa yazmıştım; işte "mahkeme kararı" beni bu bakımdan da mutlu ediyor; doğrunun yanında olmak ve mağduru, mazlumu savunmak!.. Gazetecinin bir görevi de bu değil mi?.. "Tüm dosya kapsamına, delillere ve uzman bilirkişinin 21.12.2004 tarihli raporu ile 23.07.2007 tarihli bilirkişi kurulunun raporlarına göre davalı kulübün, davacıyı kulüpten ihracına ilişkin kararın hukuk prensiplerine aykırı olduğundan davanın kabulü ile davalı Türkiye Jokey Kulübü'nün 20.02.2003 tarihli Genel Kurulda davacının ihracına ilişkin vermiş olduğu Genel Kurul kararının iptaline karar vermek gerekmiştir." Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin bu kararı, Mete Aysal'ı TJK üyeliğine yeniden döndürdü; şimdi "onu ihraç eden eski yönetimin önde gelenleri", bugünkü yönetime baskı yapıyorlarmış; "Yargıtay bu kararı bozacak, mahkeme kararını Yargıtay kararına kadar uygulamayın" diye!.. Hatta, aralarında "Göreceksiniz, Yargıtay'ın bu kararı bozacak. İsteyenle elbisesine, ziyafetine iddiaya girerim" diyenler bile varmış!.. Ayıp!.. Mahkeme kararının elime geçmesinden birkaç gün önce, "eski" bir atçıdan bir mail aldım; adı Sadettin Akel. Meğer o da yıllardır TJK yönetimi ile mahkemelik imiş. Diyor ki: "1996 yılında yarış atı yetiştiriciliği yapmaya başlamıştım. 2006 yılında TJK yönetiminin haksız ve etiğe aykırı eylemleri yüzünden bu son derece harika işi bıraktım. Sözde bir borç meselesi yüzünden Karacabey Pansiyon Harasına bıraktığım atıma 3 yıla yakın el koydular ve gebe olan kısrağımın tayını da telef ettiler. Birçok atın sağanak yağmur altında bakıldığını Mahkemeye tespit de ettirdim. Dava 5 yıldır sürmektedir." Ve Sadettin Akel şöyle bitiriyor, mailini: "İnsanların atalet içinde olmaları bu sektörde hiçbir şeyin değiştirilememesinin ana sebebidir. En kızdığım husus insanların boyunlarını büküp kaderlerine razı olarak iflas etmelerini beklemeleri olmuştur. Ama öyle bir sistem kurulmuş ki, tepki gösterenler, ahır ve pansiyon hara alamayacaklarını bilmektedirler. Susanlardır, bu düzenin sorumluları, kimse alınmasın." Cevabı, TJK yönetimi versin; bekleyelim!.. Farkı farketmek!.. Fenerbahçe çok büyük bir iş başardı "Dünya Kulübü olma" yolunda "ciddi ve inanılır adımlar attığını" daha da atacağını "Sevilla gibi" son iki yılın UEFA Kupası sahibi bir takımı, hem de "onun sahasında" eleyerek gösterdi; müthiş, onur verici, gurur verici bir büyük başarı; tebrikler!.. Aziz Başkan'ından, Zico'suna kadar yönetim kurulundan, taraftarına, oynayan futbolcusundan, yedek kulübesinde oturanına kadar tebrikler!. Dahası var mı; neden olmasın? Son 7 takım içinde "Fenerbahçe'nin eleyebilecekleri" var; "kura" şansımızı çok arttırabilir; bekleyelim!.. Yazıp geliyorum; Aziz Yıldırım - Özhan Canaydın ve Zico - Feldkamp farkı; Fenerbahçe "nerelere doğru yol alırken", Galatasaray'ı ne hallere düşürdü!.. Hâlâ "Canaydın" diye eteğine yapışanlar ve koca Galatasaray'ı da yapıştırmak isteyenler, Feldkamp'ı "kurtarıcı" olarak görenler utansınlar; evet utansınlar; Galatasaray'a iyilik yerine kötülük yapıyorlar; farkında değiller!.. Kim alıyor bu adamları?.. Yıllardan beri, Galatasaray basketbol takımına "doğru dürüst" bir Amerikalı, bir yabancı basketbolcu gelmedi, getirilemedi!.. Orada burada sürtmüş, "sıradan", hemen hemen her ülkede "onlarcası bulanabilecek" adamlar!.. Bu transferleri kimler yapar, kimler aracılık eder bilmiyorum; bilmek de istemem, ama "büyükleri bir yana bıraktım", görüyor ve seyrediyorum ki, "diğerleri" zaman zaman, hatta çok zaman "öyle Amerikalılar, öyle yabancılar buluyor, getiriyorlar" ki, "sadece onları seyretmek için" bile salonlara gidilir, ekran başına geçilir!.. Mesela Pınar Karşıyaka, sezon başında "öyle" üç tane Amerikalı bulmuştu ki; inanılmaz!.. Biri, "Karşıyaka Kulübü'nün mâli sıkıntısı" sebebiyle satıldı; dışarıya uçtu!.. "O" Avrupa'ya satılmadan, Galatasaray "o üçlüden birine talip olmuştu"; Karşıyaka "onu Galatasaray'a vererek", bir süre "para sıkıntısından" kurtulacaktı; "oldu, olacak" derken, sarı - kırmızılılar "gene" bir şapkadan "bir başka Amerikalı çıkardılar ve getirdiler"; takıma yaptığı katkı belli; lig sonuncusu Darüşşafaka'ya bile yeniliyorlar; koca bir periyotta atabildikleri sayı 3'e kadar düşüyor; alkışlar!.. Öte yandan "üç - beş kuruş az verelim" diye almadıkları adam ise, Ülker Fenerbahçe'yi "tek başına yeniyor"; karşınızda Quinton Hosley; 43 sayı, 19 ribaunt!.. Sayı krallığında 23 sayı maç ortalaması ile lider, toplamda 482 sayı ile lider, ribauntlarda 11.9 maç ortalaması ile lider, toplamda 249 ribauntla lider!.. Üstelik "takım oyuncusu!.." Nerede Galatasarayların Amerikalıları?.. Sayı krallığında ilk 15'te bir tane Galatasaraylı yok, ribauntta ise toplamda 14'üncü ve ortalamada 15'inci sıralarda varlar!.. Bir de başkan Özhan Canaydın, "bu takımla övünüyor"; hadi canım sen de!.. Dua etsin, "özveriyle çalışan" genç hocaya; o da olmasaydı, ne olurdu Allah bilir!..