1972 Münih Olimpiyatları öncesiydi!.. O zaman "Time Grubu'nun Türkiye temsilcisi olan" Mehmet Ali Kışlalı Ağabey bir gün telefon etti. Rahmetli Kemal Ilıcak'ın Tercüman Gazetesi'nin Ankara spor şefi idim, dedi ki: "Bizim grubun bir spor dergisi var; dünyada en çok tirajı olan spor dergisi; adı 'Sports Illustrated'; onun için bir araştırma ve röportaj serisi yapacağız; bana yardımcı olur musun, gel bir konuşalım!.." Gittim; "Öcal" dedi; "Adamlar bir olimpiyat ilâvesi çıkaracaklar. Bütün dünyadaki muhabirlerinden Olimpiyat şampiyonu olmuş sporcuları ile yapılmış röportajlar istediler. 40 tanesini seçecek ve bu ilâveye koyacaklar. Türkiye'de olimpiyat şampiyonu olarak sadece güreşçiler var, ben güreşten anlamam, zaten vaktim de yok. Sen bu işleri takip ediyorsun, bu röportajları yapabilir misin; 4 - 5 tane en ünlü olimpiyat şampiyonumuzla?" "Kışlalı, hem kuzenimizdi, hem de gazetecilik hocamız"; onu kıramazdım; "Kemal Ilıcak'tan bana 10 gün izin alırsan, Türkiye'yi dolaşır bu 4 - 5 tane röportajı yaparım" dedim. Tercüman'ın da yazarları arasında olan ve o günlerde "ünlü" Yankı Dergisi'ni çıkaran Mehmet Ali Ağabey, bana 10 gün izin aldı, elime de tam "103 soruluk" bir kağıt verdi ve "İşte bu soruların cevapları da röportajlarda olacak" dedi. "Şampiyonların", spor, iş ve özel hayatlarından, kravat renklerine, yedikleri ve sevdikleri yemeklere, hangi filmlere gittiklerine kadar "tam 103 soruluk" bir listeydi elimdeki; derginin merkezinden gönderilmiş!.. Bizim gazeteciliğimizle, adamların gazeteciliği arasındaki farkı anlatmak için "bu detayı" yazdım; bu fark hiçbir zaman kapanmadı, üstelik şimdi daha da açıldı!.. Düştüm yollara... Ve 5 tane "en ünlü" Olimpiyat Şampiyonumuzla röportajlar yaptım, Ankara'ya dönüp yazdım!.. Mehmet Ali Ağabey, "4 tanesini", Time Grubu'nun "yazı üslûbuna ve İngilizce'ye çevirerek" yeniden kaleme aldı. Bir tanesini, "benim ısrarlı ricalarım üzerine" aynen bıraktı; sadece "İngilizce'ye çevirdi" ve gönderdi!.. Bana da espriyle karışık, durmadan lâf atıyordu: "Spor dergisine röportaj değil, Türk filmine senaryo yazmışsın. Adamlar gülecekler. 'Kan... Aşk... Rekabet... Cinayetler...Ölüler...Yaralılar...' Spor dergisine böyle röportaj girer mi?.. Bunca emek verdiğin için hatırını kırmıyorum, böyle gönderiyorum." İki ay sonra ilâve yayınlandı; "Yüzlerce olimpiyat şampiyonu arasından seçilen 40 hikayenin içinde" işte "o Türk filmi senaryosu gibi olan" röportaj da vardı ve başlığı da şuydu: "Otobüs Çarı!.." Evet, "Otobüs Çarı" Gazanfer Bilge idi ve onu 85 yaşında kaybettik!.. Tercüman'ın "güreş yazarı", sevgili arkadaşım ve çok değerli meslektaşım Ali Gümüş'ün aracılığı ile Gazanfer Bilge'den randevu almış ve "kale gibi korunan" işyerinde 3.5 saat görüşmüştüm!.. Zamanın ünlü güreşçileri "İrfan ve Adil Atan kardeşler" ile aralarındaki "silâhlı çatışmalara varan, ölü ve yaralılarla biten" olayların sebebini herkes "sadece" otobüs rekabeti ve "terminal kavgası" olduğunu zannederdi; görünen oydu. Ama aslında rekabet Finlandiya'da "Fin - Türk Cemiyeti'nin başkanı olan" Müslüman ve Türk asıllı bir babanın "genç ve güzel kızı" yüzünden başlamıştı. 1952 Helsinki Olimpiyatları sırasında Gazanfer Bilge de (1948 Londra Olimpiyatları'ndaki şampiyonluklarından sonra para ve ev ödülü aldıkları için profesyonel ilân edildiklerinden Finlandiya'ya gittikleri hâlde mindere çıkarılmayan ünlü güreşçilerimizden biri de oydu, güreşemedi ve bir yıl sonra da güreşi bıraktı), Adil Atan da (Bu olimpiyatta bronz madalya aldı) "bu genç kız" ile babasının "güreş kafilemiz için verdiği yemekli bir toplantıda tanışmış" ve ona aşık olmuşlardı. Araya Yaşar Doğu da girip, ailenin tercihini Gazanfer Bilge lehine yaptırınca, "genç kız" Gazanfer Bilge ile evlenmişti. "Bu aşk rekabeti" sonradan Kadıköy meydanında "otobüs rekabetine dönüşmüş" ve yıllarca silâhlar konuşmuştu!.. İşte "Türk filmi senaryosu gibi" olan röportaj da "bu rekabeti anlatan" bir girişle başlamış, o yıllarda Türkiye yollarında "Gazanfer Bilge logosu ile dolaşan" 400 otobüslük filoyu anlatarak sonlanmıştı; tabii sportif başarıları sıralayan ve 103 soruya cevap veren detaylarla renklenerek!.. Ünlü Amerikan Dergisi'nin "Otobüs Çarı" diye nitelediği Gazanfer Bilge çok büyük bir güreşçi idi. O zamanlar Türk güreşinde "gücü" Yaşar Doğu ve Nasuh Akar, "güreş tekniğini" Celal Atik ve Gazanfer Bilge temsil ederlerdi!.. Bence "en büyük" Gazanfer'di; onun güreşlerini seyretmek "büyük" keyifti!.. İyi bir insandı, yardımseverdi, cömertti; Atan kardeşlerle savaşından söz etmek, hatırlamak istemez; "Bizim de hatalarımız oldu, bu olaylar hiç olmalıydı, unutmak gerek" derdi!.. Gazanfer Bilge'yi rahmetle anıyor, Bilge ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum!.. Tabii başta güreş olmak üzere spor camiamıza da!.. Nur içinde yatsın!..