Oyun içinde oyun!..

A -
A +

Beşiktaş - Samsunspor maçı yarıda kalmış, Beşiktaşlılar başkanları ile, menajerleri ile, teknik direktörleri ile, yöneticileri ile, yazar - çizerleri ile ateş püskürüyorlar, ne federasyon kalıyor, ne Merkez Hakem Komitesi, ne Fenerbahçe, ne de "beş kırmızı kart çıkaran" hakem Cem Papila!.. Kampanya günlerce sürüyor... Sonra aradan bir ay geçiyor.. Bir gün... Beşiktaş İkinci Başkanı Hüsnü Güreli çıkıyor, diyor ki: "Cem Papila'nın bütün kart kararları doğru idi!.." Yani; "bütün sarı kartları da, kırmızı kartları da!.." Hoppala... Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü? Ben saf saf, geçen hafta "Uluçmarket'te sordum": "İyi güzel de, bunları söylemek için neden bir aydan fazla bekledin?" "İznini almadığım için" adını veremem, İstanbul'dan "kurt" bir gazeteci aradı, "kahkahalar içinde" dedi ki: "Artık ihtiyarlamışsın, kokuyu iyi alamıyorsun..Hüsnü Güreli bu sözleri ne zaman söyledi; Merkez Hakem Komitesi'nin Fenerbahçe - Galatasaray maçının hakemini tespit edeceği günün bir gün öncesinde... Kimdi adaylar; İsmet Arzuman ile Cem Papila!.. Hüsnü Güreli, Cem Papila'nın ne kadar dürüst ve adil bir hakem olduğunu söyleyerek, Fenerbahçe - Galatasaray maçına da onun verilmesinin yolunu açmaya çalıştı!..Meramını nasıl anlamazsın?" Hay Allah... Hakikaten ya ihtiyarlıyoruz ya da 600 kilometre öteden İstanbul'un kokusunu iyi alamıyoruz, belki ikisi de!.. Peki ama, Cem Papila "hakem tayin edilse" ne olacak, "İsmet Arzuman verilse" ne olacak? Bu sorunun cevabını da "isim açıklandıktan sonra" Erman Toroğlu Hürriyet'te "Bu maç için İsmet Arzuman'ı Fenerbahçe mi istedi, yoksa Cem Papila'yı Fenerbahçe mi reddetti" sorusuyla başlayan yazısında "aynen" şöyle verdi: "Çünkü Papila olsaydı, aynen İnönü'de olduğu gibi belki de 4-5 F.Bahçeli atılır, maç yarıda kalırdı." Ve daha da ileri giderek, şunları yazdı: "Yani, MHK Papila'nın yerine, 'Koçum bazı şeyleri gör, bazılarını görme. Kafana göre takıl. Çok fazla sivri olma, bizim söylediklerimizi de çok fazla dikkate alma' diyerek Arzuman'ı görevlendirdi." Ve... Şimdi çok kişi "şöyle" düşünüyor: "Arzuman ile yardımcısı, maçın son dakikalarında 'Prates'e yapılan bariz faulü görmeyerek', Fenerbahçe golünün başlangıcını hazırladılar ve sarı-lacivertlilere liderliğin yolunu açtılar!" Sporumuza bakın... Futbolumuza bakın... Bıraktım "bu kadar tesadüfün bir araya gelmesini", bunlar "gerçekten" tesadüf olsa dahi, bizlerin "bunları düşünmemiz, yazmamış, çizmemiz" bile ne anlama geliyor?.. Bu hâle nasıl geldik, futbolumuzu, sporumuzu "el birliği ile bu hâle nasıl düşürdük?" Sevgili Ümit Aktan'ın pazartesi günkü yazısındaki cümleleri "tüylerim diken diken" okuyorum: "....İsmet Arzuman için üzülüyorum... Onu çok beğenirdim... Haklı çıktığıma da üzülüyorum... Çünkü bu yılın F.Bahçe'ye kurgulandığını eylül ayında söylemiştim ve öyle de oluyor. Ve ne yazık ki, İsmet Arzuman da 'sistemin hizmetkâr hakemi' damgasını yiyor." Keşke sevgili Ümit, keşke sen yanılsa idin.. Keşke, futbolumuza böylesine bir "büyük şüphe" altına sokulmasa idi!.. Önceki gün "Galatasaray için kurgulu" liglerden söz ediyorduk!.. Dün "Beşiktaş için.." Bugün de "Fenerbahçe..." Neden böyle olduk, neden bu hâle geldik? "Kim suçlu" sorusunu sormanın gereği yok; hepimiz suçluyuz, hepimiz!.. Taaa "spordan sorumlu bakanından, biz yazar - çizerlerine kadar!.." Herkes "şikâyet ediyor" ama, "üzerine düşeni yapmıyor!.." Futbolumuzda ve medyamızda işleyen ve işletilen "düzen" açık: Mesela... "Olmayan bir penaltı", bir büyük takımın "aleyhine çalınınca" kıyameti koparanlar, "lehine çalınınca" hakemi göklere çıkarıyorlar, hatta "haftanın, ayın hakemi yapıyorlar!.." Sistem belli: "Eyyamcılık... Kulüpçülük... Menfaatçılık!.." Federasyonundan, Merkez Hakem Komitesi'ne, futbol sayfalarından, futbol ekranlarına kadar işte "bu düzen ve bu sistem çalışıyor"; vah benim sporum!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.