Özerklik oluyor; Azerklik!..

A -
A +

Akşam gazetesinde sevgili Nezir Önal'ın bir haberi çıktı; "3813 sayılı Futbol Yasası'ndaki devletin sadece gözetim ve denetleme yetkisine sahip olduğu 31. maddenin kapsamı genişletiliyor. Bu madde ile ilgili olarak hazırlanan taslağa göre, mâli denetim sorumluluğu, devletin üç üyesine karşın yeminli mali müşavir iki üyeden oluşacak Denetim Kurulu'na veriliyor ve yetkileri de olağanüstü artırılıyor." Habere göre; "Federasyon harcamalarının her yıl veya ilgili bakanın talebi üzerine her an denetlenebileceğine imkan tanıyan yeni düzenleme ile devletin futbol üzerindeki hakimiyetini güçlendirecek. Kurul, istenilen bilgi ve belgeler için gerektiğinde 'arama kararı' çıkartabilecek, defter ve belgelere üç ay süreyle el koyabilecek." Bitmedi: "Yapılacak denetimler sonucunda mevzuata aykırı bir husus tespit edildiğinde raporun nüshası Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilecek. Futbol Federasyonu Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri yargılanmalarında Türk Ceza Kanunu kapsamında kamu görevlisi sayılacak." Dahası da var: "Futbol Yasası'ndaki değişiklikle oluşturulacak kurulda Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecek bir üye, Maliye Bakanlığı tarafından belirlenecek bir üye, Yeminli Mali Müşavirler Odası tarafından belirlenecek iki üye, Spordan Sorumlu Bakan tarafından belirlenecek bir üye yer alacak ve üyeler iki yıllığına seçilecek." "Denetim" elbette olacak ve olmalı!.. Ama, "Denetim Kurulu üyeleri , Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin edecek. Yemin için yapılan başvuru acele işlerden sayılacak. Kurul üyeleri yemin etmedikçe göreve başlayamayacak" şeklindeki "yaldızlı" kapla kaplanan "bu değişiklik", futboldaki "özerkliğin bitirilmesi" anlamına geliyor!.. Madde bir; "Beş üyeli bir kurulda, hükümetin ve dolayısıyla Bakan'ın emrinde olan üç üye bulunacaktır ki, Mâli Müşavirler Odası'ndan gelecek olan iki üye işin sadece kamuflajını yapacaktır!.." Madde iki; FIFA "bunu" kabul etmez!.. Madde üç; bu madde ile Futbol Federasyonu Genel Kurulu'nun "ibra hakkı" sadece "süs" hâline gelmiş olacaktır!.. Bence, "madde bu hâle getirilecekse", bir bent daha eklenmelidir: "Çıkarılacak arama kararlarının gereği, sadece gece yarıları yapılacaktır ve Federasyon'un yetkilileri başta başkan olmak üzere pijamaları ile evlerinden alınarak Federasyon'a getirileceklerdir." Ne diyor, Sayın Bakan; "Hükümet ve siyasetçiler olarak sporun içinde olmak istemiyoruz!.." Bilmem ki, "bu madde kanunlaşırsa", var mıdır, sevgili Bakanımızın bu sözlerine itirazı olacak olan?.. Aaa, az daha unutacaktım; "devletin genel bütçesinden pay almaya devam eden" diğer özerk federasyonlara dönüp bakmayan sevgili Bakanımız, neden hep "Futbol da, futbol" diyor, acaba?.. Yanlış hatırlamıyorsam, Futbol Federasyonu Genel Kurulu biter bitmez, Meclis'te kürsüye çıkan Sayın Bakan, Basketbol Federasyonu Başkanımız ile ilgili olarak muhalefet milletvekillerinin ortaya attığı iddialar için, "Hiç duymadım, şimdi sizden duyuyorum, bu konuya derhal el koyacağım ve gereğini yapacağım" demişti!.. "Bugüne kadar o konuda ne yaptı" bilemiyorum ama, Basketbol Federasyonu Başkanı'nın "kendisinden yana ve kendisine karşı olanlar" olarak böldüğü basketbol camiasındaki uygulamalarına bakarsak ve mesela "serbest giriş kartlarını" tam bir "yandaşlara ulûfe" hâline getirdiğini de görürsek, "hiçbir şey yapılmadığını" kolayca anlarız!.. Öyle değil mi, sevgili basketbolseverler?.. Beşi bir yerde!.. Bu satırları cuma sabahı saat 9 sularında yazıyorum; şu ana kadar "Galatasaray Başkanlığı için" beş aday ortaya çıktı ve "renk seçimine katılacağını" açıkladı; Özhan Canaydın, Alp Yalman, Turgay Kıran, Yiğit Şardan ve Yılmaz Toköz!.. "Renk seçimine kadar" başka bir aday çıkar mı, bu adaylardan biri ya da birkaçı çekilir mi; bilmiyorum!.. Bildiğim bir şey var; "bunca hafta, hatta bunca ay" boşuna geçti; "Galatasaray, kendisini kurtaracak kurtarıcıyı da, kurtarıcı kadroyu da bulamadı!.." Kısacası; "gözlerinin içine bakılan" ve "duayen" denilen "muayyen" kişiler, Galatasaray'ı"birleştireceklerine, büsbütün dağıttılar!.." Bugün gelinen "Beşi bir yerde" tablosundan çıksa çıksa "biri bir yerde" sonucu çıkar ki; bu da "Özhan Canaydın başkanlık koltuğunda oturmaya devam edecek" demektir!.. Galatasaray camiasının kendi kendine soracağı asıl soru şu; "tek tek değil, beşi bir yerde buluşsa, yani hepsi birden yeni Galatasaray yönetimine seçilseler, acaba Galatasaray'ı kurtarabilirler mi?.." "Cevabı" duyamıyorum; sesler pek gür çıkmıyor, neee?.. "Ümit pek yok" mu dediniz?.. Peki, "Beşinin birden kurtaramayacağı" Galatasaray'ı"biri" nasıl kurtaracak; pufff!.. Onun için diyorum ki: "Canaydın'dan başkası seçilirse"; o kişinin mazereti "çoktan" hazır; "Ne yapalım enkaz devraldık, başaramadık!.." Kimsenin itiraz edecek hâli var mı?.. Bu mazereti öne süremeyecek "bir kişi" var; Özhan Canaydın!.. "Onu seçin" ey Galatasaraylılar; "belki" bu defa "işi tamamen onur meselesi yapacak olan" Canaydın, "sizleri" mahcup etmeyebilir!.. Hiç olmazsa, "bu ümit var!.." Ne yapıyorlar?.. Küfürler, ele ne geçerse sahaya, oyunculara, hakemlere fırlatmalar, yetmedi; şimdi de "provalı, toplu, renkli ve gösterişli" hakaretler... Ne yapıyor Federasyon?.. "Onlarca sabıkaya rağmen", hâlâ ve hâlâ "para cezası!.." Sonra da bekle ki; küfür bitecek, şiddet bitecek!.. Kulüplerde ve kulüp yönetimlerinde "bu kalın enseler olduğu", yani "kulüp kasaları ceza ödemek için sonuna kadar açık olarak bırakıldığı" sürece, "küfür" bitmez, küfür bitmeyince de "şiddet" bitmez, hatta azalmaz!.. "İT - AAT ET" küfürünün, hakaretinin, sosyologların "lümpen" olarak nitelediği fanatikler, holiganlar üzerinde meydana getireceği "tahrik-teşvik-tepki sendromu" kısa sürede tedavi edilebilir mi?.. Beşiktaş yönetimini kutluyorum; "bu çok çirkin ve toplu hakarete karşı", son derece efendice ve "taraftarını kışkırtmaktan kaçınan" bir tutum sergiledi!.. "Küfürden en çok şikâyet eden" taraftan ise "prova edilmiş" bu ağır hakaret için bir "özür" bile gelmedi!.. Federasyonlar, yönetmeliklerini "caydırıcı cezalarla donatamayacak" ve "bu cezaları uygulayamayacak" kadar "aciz", kulüp yönetimleri de böylesine "vurdumduymaz" ve "çok yüzlü" olursa, "küfür ve şiddet" kendi kendini mi, tribünlerden ve sporumuzdan kovacaktır ve biz bunu mu bekleyeceğiz, söyler misiniz bana?.. Sorular ve cevaplar!.. Soruyorlar; "Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin (TMOK) geleneksel olarak her yıl düzenlediği '2005 Olimpiyat Meşalesi Ödülleri' de, 'tıpkı' aynı komitenin 'Fair-Play Ödülleri' gibi, 'Herkese mavi boncuk dağıtılıyor' dedirtecek bir çizgide mi sürdürülüyor?.. Bu yıl ödül verilenlere bakın; Beste Tekin, Selma Aşkan, Cengiz Göllü, Adem Belir, Tekin Bilge, Hamza Yerlikaya, Abdullah Avcı, Nedim Özbey, Mustafa Çulcu, Tülay Karayazı, Ersen Kınayyiğit, Ahmet Ağaoğlu, Ali Atilla Durukan, Refaiddin Şahin, Kahraman Bapçum, Mehmet Durupınar, Prof. Dr. Uğur Erdener, Çağlar Gökbulut, Yalçın Granit, Esat Yılmaer; içlerinde el hâk hak edenler var, ama hepsi mi?." Diyorum ki; eee, bir zamanlar, birbirleri için yazılmadık ve söylenmedik şey bırakmayan "Başkan" sevgili Togay Bayatlı ile "Asbaşkan" sevgili Erdoğan Arıpınar, Sinan Erdem'in vefatından sonra, "birdenbire kuzu sarması oluverdiler" ve TMOK'u el ele, gönül gönüle yönetiyorlar. Birinin "Fair-Play Ödülleri" ile öne geçmesine gönüller razı olmadı, öteki de "Olimpiyat Meşale Ödülleri" ile yarışa katıldı. Tek tek isimler üzerinde durmak istemem, gönüller kırılır; ama bilmem ki, mesela, "Hürriyet gazetesinden" Yalçın Granit ile Esat Yılmaer'in el ele "Meşale Ödülü" almasındaki kıstas ne ola ki?.. Bir ömür boyu "Olimpiyat gazeteciliği" yapan ve "bunca Olimpiyat kitabı" yazan Cüneyt Koryürek listede yok, Esat Yılmaer var; kutlarım!.. *** Soruyorlar; "Acaba, Hamdi Akınlar, Attila Kıyatlar, Sadettin Saranlar, Uğur Dündarlar, Attila Kıyatlar 'İTAAT ETMEDİKLERİ" için mi, Aziz Başkan tarafından aforoz edildiler?.. Diyorum ki; Saracoğlu Stadı'ndaki o, Türk spor tarihinin en organize, en provalı, en gösterişli "İT - AAT ET" suç gösterisi, aslında Beşiktaşlılara değil, Fenerbahçelilere mesajdı; "İTAAT ETMEYENLER gider, direnenler yok edilir" uyarısı yapılıyordu; acaba haksız mıyım?.. *** Soruyorlar; "Galatasaray, Fenerbahçe'nin moral takımı mı?.." Diyorum ki; "Fenerbahçe'nin kurtarıcısı" olan Galatasaray, aylardır "kurtarıcı" arıyor; ne acı!.. *** Soruyorlar; "Şekip Mosturoğlu'nun, Federasyon Asbaşkanlığı bitti, Fenerbahçe Asbaşkanlığına getirildi, bunu nasıl yorumluyorsunuz?.." Diyorum ki; bence görevinde bir değişiklik olmadı, Levent Bıçakcı Federasyonu'nda da bugünkü görevini yapıyordu, şimdi gerçek yerini buldu!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.